BİRİNCİ BÖLÜM

8.1K 222 251
                                    



Yeni ficimiz hayırlı uğurlu olsun ❤️
Oy ve yorumlarınız çok önemli yazmaya devam etmem için.

O zaman Let's go Let's gooo 😸

Tüm hayatımı geride bırakıp, yeni bir başlangıç yapmak istiyorum. Tanımadığım bir ülkede, tanımadığım insanlarla, geçmişimi unutup yeni bir hayat kurmak istiyorum. Bunu yapabilirim. Yapmak zorundayım.

Tek başıma yaşadığım dairemden sadece bir sırt çantasına koyduğum birkaç parça eşyamla ayrılmak üzereydim. Nereye gideceğimi henüz belirlememiştim. O olaydan beri ailemin beni merak edip, sık sık evime beni kontrole gelmelerine artık dayanamıyorum. İyiyim ben anlayın artık. Özel alanlarımı işgal etmekten vazgeçin! Bunları onların yüzüne de söylemek isterdim. Ama kızları için endişelenen ilgili bir anne babaya bunları söylemek kolay değildi.
Boğuluyordum artık. Herkes üstüme üstüme geliyor. Bilmiyorlar... ne yaşadığımı bilmiyorlar.

Dairemin anahtarını kapının dışındaki saksının altına bıraktım. Ev sahibi mutlaka bulacaktır. Tabi annem ve babam da. Onları bırakıp gittiğimi anladıklarında kötü hissedeceklerdi biliyordum. Ancak, bu kaçışa ve yeni hayata ihtiyacım vardı. Üzgünüm anne, üzgünüm baba. Sizi seviyorum umarım beni affedersiniz. Umarım bir gün kendimi affettirmek için dönerim.

Sırt çantamla birlikte gideceğim ülkeyi seçmek için küçük bir oyun oynamaya karar verdim. Güney Kore'den uzak herhangi bir ülke olabilirdi. Çantama koyduğum haritayı havaalanına giderken takside açtım.
Oldukça büyük olan harita tamamen üzerimi kaplamıştı. Taksici ne yaptığımı anlamak için dikiz aynasından beni kontrol ediyordu. Haritayla boğuşmayı bırakıp, taksiciye her şeyin yolunda olduğunu gösteren bir gülümseme ve baş sallama verdim.
Donuk bakışlarıyla tekrar önüne dönmüştü.

Kucağıma serdiğim haritada gözlerimi kapatıp parmağımı gezdirdim. İlk seferinde seçtiğim ülke bir Arap ülkesiydi. Hayır hayır, bu oyunun kurallarını ben belirliyorum. Tekrar deneme hakkı verdim kendime. Bu defa gerçekten son. Ve işte tekrar başlıyorum. Gözlerim kapalı ve haritada parmağımı gezdiriyorum.
"İngiltere mi?!"

Sesim benden bağımsız dışıma çıktığında, taksici yine donuk bakışlarını bende durdurmuştu. Ona yine her şeyin yolunda olduğunu gösteren gülümseme ve baş sallama verdikten sonra havaalanına çoktan geldiğimi anlamıştım.

Evet İngiltere'ye uçacaktım. Bilmediğim bir ülkede, bilmediğim bir şehirde, tanıdığım kimse olmadan. Taksici durduğunda, henüz haritamı toparlamamış olduğum için aceleyle haritamı buruşturdum. Ücretini öderken, güler yüz göstermeye başlamıştı. Tanrım derdin bu muydu? Beni ne olarak görüyordu? Ücretini ödemeden taksiden atlayıp kaçacak bir profil mi çiziyorum? Ahh insanlar gerçekten tuhaf.

Havaalanına girişte camdan yansıyan görüntüme bakma ihtiyacı hissettim. Tamam kıyafetlerim biraz yıpranmış olabilir. Saçlarım da yeterince temiz değil. Ama hey ben evsiz değilim. Sadece hayatıma yeniden başlamak istiyorum. Evden aceleyle çıktığım için böyle. Sırt çantamda yeni bir iş bulmak için daha güzel kıyafetlerim var. Hem bir de evde bıraktıklarımı gör. Yeni hayata başlayacaksam kıyafetlerimin bile yeni olmasını istediğim için hepsini yanıma almadım. Her neyse insanların ne düşündükleri umrumda değil zaten.

Biletimi alıp, pasaport kontrolünden geçtikten sonra, kalkış saati geldiği için uçağa bindim.
Bekle beni İngiltere, yeni hayatıma seninle başlayacağım.

Yaklaşık 13 saat süren bir uçak yolculuğundan sonra sonunda uçaktan inmiştim.
Sıra kendime bir iş bulana kadar kalacak bir otel bulmaya gelmişti. İnternetten araştırıp bana uygun olduğunu düşündüğüm bir otel bulmuştum. Otele gitmek için taksi çevirip, bu zamana kadar eğitim aldığım pahalı okulların hakkını veren düzgün ve akıcı ingilizcemi kullandım. Otelin ismini söyleyerek yolculuğuma başladım.

MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin