Günün üçüncü bölümünü salıyorum.
Yorumlar çok düşük, yazma hevesim yavaştan kaçıyor haberiniz olsun 😏O zaman Let's go Let's gooo 😸
Lisa
Geldiği günden beri karşımda hep güler yüzünü gösteren kadın ağlamıştı. Benim gibi üzülen insanlara karşı her zaman kalbimde merhamet vardı. Kimsenin üzülmesine ağlamasına dayanamıyordum. Sanki üzüntü ve gözyaşları bana özel olmalıydı. Yalnızca ben yaşamalıydım bu duyguyu.
Kahvaltımı bitirdikten sonra, dolu midemle Jennie'nin ailesi hakkında anlatacaklarını bekliyordum. Güzel bir hayatı olmalıydı. Her zamanki mutlu halleri bunu gösteriyordu. Önümdeki tepsiyi alıp bir kenara koydu. Sanki mükemmel bir fikir aklına gelmiş gibi "Bayan Manoban, bugün hava çok güzel. Ne dersiniz bahçede otururken size ailemden bahsedebilir miyim?" Gözleri parlıyordu. Sanki kabul etsem dünyanın en mutlu insanı olacakmış gibi bakıyordu. "P-pekala..." neden kekeledim ki?
Ellerini birbirine vurarak "harika! Gelin üzerinizi değiştirelim." Kıyafet dolabıma yönlendi. Dolabın kapağını açıp, düşünürmüş gibi işaret parmağını dudaklarının üzerine vurdu. "Hava güzel olmasına rağmen hafif serin, bu yüzden hırka giymelisiniz Bayan Manoban. Üşütüp hasta olmanızı hiç istemem." Omzunun üzerinden gülümseyerek bana baktı. Ne tepki vereceğimi merak ediyordu. Başımı hafifçe salladım. Tekrar dolaba dönerek bir hırka seçti. Bütün kıyafetlerim eskiydi. Süslenip kendimi beğendirme gibi bir düşüncem olmamıştı hiç.
Ona yardımcı olmak için yataktan kalkmaya çalıştığımda, çocuğunu korumaya çalışan bir anne edasıyla hemen beni tuttu. "Dikkat edin Bayan Manoban. Yataktan hızlı kalkmamalısınız." Koluma ve omzuma sardığı ellerinin altında tenim karıncalanmıştı. Bu kadının bana ne hissettirdiğini anlamlandıramıyordum. Bir şey söylemeden kendimi ona bıraktım. Kollarımdan dikkatlice giydirdiği hırkanın önünü düğmeleyerek, omuzlarımdaki kırışıklığı düzeltti. "İşte! Şimdi dışarı çıkmaya hazırsınız." Ne yapıyorum ben? Ben dışarı çıkmam ki. Yani çıkmazdım. Çıkmak istemezdim.
Odamın kapısını açıp, geçmem için bekliyordu. Yavaş adımlarla odamdan çıktım. Hemen arkamdan geliyordu. Merdivenlerin başına geldiğimde tereddüt etmiştim. Bunu fark edince küçük ellerini kolumda hissettim. Koluma girerek "sorun yok Bayan Manoban. Ben yanınızdayım." O an kendimi güvende hissetmiştim. Nereden geldiğini bilmediğim bu kadına güvenmiştim. Beraber attığımız adımlarla sonunda merdivenleri inmeyi başarmıştık. Evdekiler beni Jennie'nin kolunda ve ayakta görünce yüzlerindeki şokla bakakalmışlardı. Jennie onlara aldırmadan "bir şeyler içmek ister misiniz Bayan Manoban?"
Titreyen bacaklarımla ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Rose hemen araya girerek "sizin için güzel bir çay hazırlayabilirim Bayan Manoban." Başımı Rose'ye bakarak değil, Jennie'ye bakarak sallamıştım. Sanki tek muhatabım oydu. Jennie gülümseyecek Rose'ye döndü. "Bahçeye getirirsin Rose."
Bahçedeki tepesi çiçeklerle süslenmiş çardağa geçmiştik. Birkaç metre ilerde göl vardı. Suları her zaman karanlıktı. O günü anımsadım. Ruhumu teslim etmeye o kadar hazırdım ki, kendimi gölün karanlık sularına bırakırken huzuru hissetmiştim. Birden omuzlarımdan tutulup çekilene kadar. Jisoo ne yapacağımı kalbinde hissetmiş gibi beni kurtardığını düşünmüştü. Oysa benim asıl kurtuluşum o gölün derinlerinde nefesimin kesilmesi ve ciğerlerime suyun dolmasındaydı. Ağlayarak beni gölün dışına çıkardığında haykırışları hala zihnimde yankılanıyordu. "Ne yapıyorsun Lisa! Kendinle birlikte beni de mi öldürmeye çalışıyorsun?!! Gidersen ölürüm!" Jisoo'nun ölmesini istemedim. O ölmesin diye yaşamaya devam ettim ve bir daha asla intiharı düşünmedim.
Jennie göle daldığımı fark edip "Bayan Manoban iyi misiniz? Rahatsız mı oldunuz?" Hemen bakışlarımı ona çevirerek "yok hayır, anlatın lütfen. Bana ailenizden bahsedin."
Jennie yüzüne yayılan gülümsemesiyle anlatmaya başladı.
"Güney Kore'de doğdum ve büyüdüm. Ailem hep üzerime titrerdi ve beni bu yaşıma getirmek için çok çabaladılar. Mutlu bir çocukluk geçirdim. Onlara minnettarım. Ancak bir noktadan sonra büyüyüp, aileye ihtiyacımın kalmadığını anladım. Yanlış anlamayın onları çok seviyorum. Ama bazen üzerimdeki baskıyı ve sürekli kontrol edilme hissini kaldıramıyorum. Bu yüzden buraya yerleşmeye karar verdim. Kendimi keşfedip, tek başıma ayakta durmaya karar verdim."Ne yazık. Ben ailemin sonsuza kadar yanımda olmasını isterken o, onlardan sıkılmıştı. Acaba ben de ailemle büyüseydim onun gibi düşünür müydüm? Kaçmak ister miydim? Bunu asla bilemeyeceğim. Çünkü onlar yanımda değil.
Durgunlaştığımı hissedince "hiç seyahat etmeyi düşündünüz mü Bayan Manoban?" Sorduğu soruyla ailem hayattayken çıktığımız yolculuk aklıma gelmişti. Mutlu olduğum zamanları hatırlamakta güçlük çekiyordum. Zaman geçtikçe anılarım silikleşiyordu ama bu seyahat dün gibi hatırımdaydı. Annem ve babamla Tayland'a tatile gitmiştik. Babam Taylandlı bir iş adamıyken annem asil bir İngiliz'di.
İlk defa filleri görmüştüm. Devasa görünüyorlardı ve onlardan korkup ağlamama engel olamamıştım. Annem beni kucaklayıp "merak etme yavrum sana zarar vermezler. Ben yanındayken hiçbir şeyden korkmana gerek yok." demişti. Hemen sonra ağlamam kesilmiş anneme sıkıca sarılmıştım. O yanımdayken gerçekten hiçbir şeyden korkmamıştım. Şimdiyse..."Lisa, seni dışarda görmek çok güzel. Merhaba Jennie." Düşüncelerimi bölen Jisoo'nun sevinçli sesiydi. Hala gitmemiş miydi?
Teklifsizce yanımıza oturdu. "Merhaba Jisoo, Bayan Manoban'la biraz hava almak istedik." Jennie fazla detay vermeden açıklamıştı.
Jisoo'dan kaçırdığım gözlerimi göle çevirmiştim. Baktığım yeri fark edince derin bir nefes aldı. Ardından benim için hazırladığı çayı getiren Rose "Ahh Bayan Kim sizin için de çay hazırlamamı ister misiniz?" Tepsiyi Jennie'ye uzatırken konuşmuştu."Hayır Rose, teşekkür ederim birazdan malikaneden ayrılacağım. Lisa'ya hoşçakal demeye geldim." Rose üzüntüyle bakışlarını yere indirdi. Jennie'nin de rahatsız tavırları gözümden kaçmamıştı. Bir süre sonra Jisoo ayaklanarak "ben gidiyorum Lisa, istediğin bir şey var mı? Şehir merkezinden dönerken senin için getirebilirim." Başımı hayır anlamında iki yana salladım.
"Pekala o zaman kendine iyi bak Lisa, en kısa zamanda tekrar geleceğim. Sen de kendine iyi bak Jennie. Lisa sana emanet." Jennie gülümsemeye çalışarak "merak etmeyin Jisoo. Şeyy bir dakikanız var mı? Sizinle konuşmam gereken bir mesele vardı?" Jennie'nin gözlerinde şüphe vardı. Jisoo merakla "tabiki Jennie, arabama yürürken konuşabiliriz." Jennie bana dönerek "hemen geliyorum Bayan Manoban, lütfen beni bekleyin fazla uzun sürmez." Hızla Jisoo'nun peşinden koşarak ona yetişti. Bir şeyler dönüyordu bunu görebiliyordum. Jennie'nin bugün ağlamasıyla bir ilgisi olabilirdi.
Jennie
Jisoo'yla birlikte arabasına yürürken gergince söze başladım. "Şeyy Jisoo, sana bir şey sormak istiyorum ama... vereceğin tepkiden de korkuyorum açıkçası." Kıkırdayarak yürümeye devam etti. "Ne soracağını biliyorum Jennie." Gerçekten biliyor mu? Devam etti. "Sorabilirsin Jennie, açık yüreklilikle cevaplayacağımdan şüphen olmasın." Cesaretimi toplayıp derin bir nefes aldım.
"Dün gece... odanıza geldiğimde... yanınızdaki Tzuyu muydu?" Aldığım nefesi geri vermiştim.Jisoo yürümeyi bırakıp önümde durdu. Başımı önüme eğmiştim. "Kaldır başını Jennie." Vereceği tepkiden korka korka başımı yavaşça kaldırdım. Yüzüne baktığımda gülümsediğini görmüştüm. "Hayır Jennie, Tzuyu değildi. Başka sorun var mı? Yoksa işimin başına dönmeliyim." Utançtan kıpkırmızı bir halde "y-yok. Dikkatli gidin." Beni orada bırakıp, fazla uzak bir mesafede olmayan arabasına bindi.
Arkasından bakarken malikanenin penceresinde Rose'nin beni izlediğini görmüştüm. Düşmanca bakışları beni bir ok gibi vurmuştu. Her şeyi yanlış anlıyorsun Rose. Ben senin iyiliğin için uğraşıyorum. Sanırım bunu konuşup halletmeliyiz.
Bir süre pencereden bakıştıktan sonra, aklıma gelen şeyle panikledim.Bayan Manoban! Bayan Manoban'ı unuttum!!
Tzuyu değilmiş tüh.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!P
FanfictionKendiliğinden gelen bir dürtüyle, ellerim bacaklarından yukarı doğru kaymaya başlamıştı. Pürüzsüzdü. Daha fazla istedim. O sıcak deliğe girmeyi, günah çukuruna düşmeyi istedim. O gece yaşananlar tekrar edilecekti. Geceliğini pürüzsüz teninden sıyır...