OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

1.7K 174 173
                                    




O zaman Let's go Let's gooo 😸

Jennie

Canımı yakması önemli değildi. Eğer hırsını alacaksa, sonunda beni affedip sevecekse istediği kadar canımı yakabilirdi. Ağlayarak odama girdiğimde kızarmış ve morarmaya yüz tutmuş bileğimi ovaladım. Öfkeyle bile olsa onun izlerini tenimde taşıyordum.

Kapım çalındığında ağlamaktan kısılmış sesimle "g-girin." Yavaşça kapıyı açıp içeri girmişti Joy. Yüzünde şefkatli bir ifade vardı. "Özür dilerim Jennie. Sizi yalnız bırakmak benim fikrimdi. Canın yanıyor mu?" Elimin tersiyle gözyaşlarımı temizleyip bileğime baktım. "Hayır canımı yakan bu değil. Canımı yakan şey, hayatıma Lisa olmadan devam etme ihtimalim. Beni affetmeyecek olma ihtimali. O yüzden üzülmeyin ve özür dilemeyin. Bunu kendime ben yaptım sizin bir suçunuz yok."

Joy yanıma gelmek için izin istercesine gözlerime baktı. Karşı çıkmayacağımı anladığında yaklaşarak bileğimi ellerinin arasına aldı. "Sen çıkınca çok üzüldü Jennie. İsteyerek yapmadı bunu biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum... o kimseyi incitemez,  kendinden başka. Lütfen söyleyin iyi olduğumu ve daha fazla üzülmesin." Joy gitmek için geri çekildi. "Ne söylersem söyleyeyim kendi görmeden inanmayacaktır. Lisa'nın durumunda birinin insanlara güvenmesi imkansıza yakındır Jennie. Seni hala sevdiği halde sana artık güvenemediği için bu halde. Öfkesine yenik düştü. Seni hala sevdiği için sana öfkeli."

Şaşkınca kapıdan çıkmaya hazırlanan Joy'un arkasından "b-beni hala seviyor mu?"
Joy omzunun üzerinden bakarak "seni sevmeseydi böyle bir tepki vermezdi Jennie. Şimdi güzel bir uyku çek, Bayan Manoban'la ben ilgilenirim." Kapıdan çıktığında derin bir nefes vererek yatağımın üzerine kendimi bıraktım. Beni seviyor. Hala beni seviyor. Pes etmeyeceğim. Ne olursa olsun onu geri kazanacağım.

Uyumak için ışığımı söndürüp, yatağıma geçtim. Mutluydum. Joy'un söyledikleri içimde yeni umutların filizlenmesini sağlamıştı. Belki de onu düşman olarak görmekte çok acele etmiştim. Bana yardım edeceğini söylemişti. Düşüncelere dalmışken, sadece pencereden giren ay ışığının aydınlattığı odada kapımın hafif gıcırtısını işitmiştim. Gelen kişinin Rose olduğunu düşünerek konuşmak istememiştim. Hemen gözlerimi kapatarak uyumuş numarası yaptım.

Gittikçe bana yaklaşan bir beden vardı, hissediyordum. Ama tuhaf olan hissettiğim bedenin bana huzur vermesiydi. Rose değildi bu... bu...
Ağlıyor mu? Gözlerimi açmak istiyorum. Ona sarılıp her şeyi unutmak istiyorum ama yapamam.

Ağlama ve fısıltıyla "üzgünüm Jennie, sana bunu yapmamalıydım. Canını yakmamalıydım." Bileğimde hissettiğim belli belirsiz dokunuşlarla üzerimde bir karartı hissediyordum. Bileğime yaklaşan bir nefes dokunuşu ve ardından damlayan gözyaşıyla, ben de ağlamak istemiştim. Dudaklarının temasıyla içimde yanan ateş daha da harlanmıştı.

"Seni seviyorum Jennie, buna engel olamıyorum ama... sevmemem gerekiyor. Seni affedemem. Seni affedersem, kendimi affedemem." Üzerimdeki karartı yavaşça yok olduğunda gözlerimi araladım. Bedeninin kapıdan çıkışını izledim.

Beni affetmesi kendini kaybetmesi anlamına geliyordu. Anlıyorum. Onun iyiliği için hayatından çıkmam gerekiyordu. Gideceğim Lisa. Beni bir daha görmek zorunda kalmayacaksın. Söz veriyorum sevgilim... söz veriyorum acıların bir gün son bulacak. Bensiz de olsa mutlu bir hayatının olmasını diliyorum, tanrıdan tek dileğim budur.

Sabah olduğunda dışarda bir hareketlilik vardı. Hemen pencereye koşup, dışarıda neler olduğunu anlamaya çalıştım. Jisoo gelmişti ve Rose onun üzerine atlamış olmalıydı. Şimdi anlaşılıyor ta odama kadar gelen sevinç çığlıklarının nedeni.

MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin