Arkadaşlar söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum ama, yorumların çok düşük olduğunun farkında mısınız?
Ben farkındayım ve bu durum tahmin edersiniz ki hiç hoşuma gitmiyor. Sizden istenmeden beğendiğiniz ve okuduğunuz bölüme yorum yapmalısınız. Yazarınızın parmakları oy ve yorumla çalışıyor çünkü.
Beni anladığınızı düşünüyorum.O zaman Let's go Let's gooo 😸
Jennie
Lisa'yla vedalaşırken gözyaşlarımı tutmaya çalışmıştım. Jisoo'yla havaalanına gitmek için arabaya bindiğimizde tuttuğum yaşlar boşalmıştı. Yanımda oturan Jisoo beni teselli etmek için bir kolunu omzuma atıp "nasıl olduğunu bile anlamadan Lisa'ya kavuşacaksın Jennie. Artık ağlama ve bebeğini düşün."
Burnumu çekerek Jisoo'ya baktım. Haklıydı. Kendimi bu kadar yıpratırsam bebeğime zarar verebilirdim. Ama elimde değildi. Orada neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Bir sorun çıkabilir, gerektiğinden daha uzun kalmak zorunda kalabilirdim. Üstelik annem ve babamın tepkisini düşündükçe, zihnimde bir sürü felaket senaryoları dönüyordu.
Jisoo bana sarılırken birden araba sarsıldı. Korkuyla Jisoo'nun göğsüne başımı yasladım.
"Sakin ol Jennie. Bir şey yok. Arabada bir sıkıntı olmalı." Hemen şoförüne işaret ederek "in bir bak bakalım ne sorun varmış."Şoför başını sallayarak aşağıya indi. Arabanın etrafında bir tur dönüp, Jisoo'nun indirdiği pencereden "lastik patlamış efendim. Hemen değiştireceğim." Jisoo bana baktıktan sonra şoförüne tekrar dönüp "tamam acele et. Basın toplantısına yetişmeliyiz."
Şoför lastiği değiştirirken, hava almak için arabadan inmek istemiştim. Elimi kapı koluna atar atmaz Jisoo panikle beni durdurdu.
"Jennie, inmesen daha iyi olur. Bu civarda vahşi hayvan saldırıları çok oluyor." Korkuyla gözlerimi büyüttüm. "A-ama şoförün? Ona bir şey olabilir Jisoo."Jisoo tuhaf davranıyordu. Benden gizlediği bir şeyler vardı. Bunu hissediyordum.
Gülümsemeye çalışarak "şoförüm kendini koruyabilir Jennie. Sen hamilesin ve Lisa'ya seni koruyacağıma dair söz verdim."İnmekten vazgeçip, arkama yaslandım. Biraz sonra yanımızdan hızla geçen bir arabayı gördüm. Bu Joy'un arabasıydı. Vedalaşmak için malikaneye gelmişti. Bizi görmedi mi? İnsan nezaketen de olsa yardım teklif eder.
Her neyse Joy'a karşı daha iyi hisler beslemeliyim. Lisa'yla mutluluğumuz için en çok çabalayanlardan biri de oydu ama elimde değil. Lisa'yla benden daha fazla vakit geçirmesi kıskançlık damarlarımı kabartıyor.Şoför ellerini birbirine vurarak "tamamdır efendim. Lastiği değiştirdim." Jisoo gülümseyerek "gidelim o zaman."
Tekrar yola çıktığımızda Jisoo'nun aynadan şoförüne bakıp sırıtması gözümden kaçmamıştı. Neler dönüyor burda?Havaalanına ulaştığımızda, Jisoo şoförünü kenara çekerek fısır fısır bir şeyler söylemişti. Onları dikkatle izliyordum. Ne konuştuklarını anlamasam bile, Jisoo'nun şoförünü takdir ettiğini anlamıştım. Sırtını pat patlayarak birbirlerine gülümsemişlerdi. Bana döndüğünde suratındaki sırıtmayı silmeye çalışıp "alana geçebiliriz Jennie Jet bizi bekliyor." Tedirgince onu onayladım. Eliyle sırtıma destek yapıp birlikte alana doğru yürüdük. Şoförü arkamızdan valizleri getiriyordu.
Kapılardan geçip piste ulaştığımızda jetin merdivenlerine doğru istemeyerek de olsa yürüdüm. Biraz sonra Lisa'nın, sevgilimin bulunduğu topraklardan havalanacak ve ondan kilometrelerce uzağa uçacaktım. Gözyaşlarım hazırda beklerken, Jisoo sırtımdaki elini hareket ettirdi. "Sakin ol Jennie."
Jetin merdivenlerine ulaşmıştık ki, Jisoo beni kendine çevirip omuzlarımı tuttu. Sadece gülümsüyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama kaşlarımı çatmaktan başka bir şey yapamıyordum. "Ne oluyor Jisoo? Bugün çok tuhaf davranıyorsun." Hiçbir şey söylemeden gülümsemeye devam etti.
Bir süre sonra derin bir nefes vererek "hazır mısın Jennie?"Neye hazır mıyım? Ah evet Lisa'dan uzaklara gitmeye hazır mıyım? Hayır değilim! Mecbur bırakıldım. Jisoo beni yavaşça jetin merdivenlerine çevirdiğinde, karşımda pilot şapkası takmış ve bana sırıtan bir Lisa görmeyi beklemiyordum.
Tanrım şimdide hayal görmeye başladım. Lisa'yı umursamadan başımı iki yana salladım. Jisoo'ya dönüp "gidelim mi artık?"Jisoo şaşkınca yüzüme bakıyordu. Parmağıyla Lisa'yı gösterip "s-sen... onu... Lisa'yı görmüyor musun?" Başımı tekrar merdivenlere çevirdiğimde Lisa hala oradaydı. Hayal değildi.
Gerçekten oradaydı. Sevinçle bir çığlık atıp, kendimi Lisa'nın kollarına attım.
"Sen buradasın? Dışarı çıkmışsın Lisa. İnanamıyorum!" Sarılışıma sıkıca karşılık verip beni hafifçe havaya kaldırdı. "Evet sevgilim buradayım ve seninle Kore'ye geliyorum."Mutluluktan ne yaptığımı bilmeden Lisa'nın yüzünün her yerini öpmeye başlamıştım. Beni durdurmak için geri çekilerek "Jennie, sevgilim, bunu yapmak için çok vaktimiz olacak. Şimdi içeri geçmeli ve havalanmalıyız." Başımı hızla aşağı yukarı sallayıp, biraz önceki söylediklerini unutarak tekrar sarılmıştım.
Tarif edilemez bir mutluluk yaşıyordum. Jetin içine geçerken Lisa pilot şapkasının ucunu tutup "kaptan pilotunuzla uçuşa hazır mısınız?" dediğinde arkadan çıkıp gelen Rose'yi duymuştum. "Eveeeeet!"
Hemen Rose'ye koşup sanki birkaç saat önce onu görmemişim gibi sarılmıştım.
"Harika hepimiz Kore'ye mi gidiyoruz şimdi?"
Rose sarılışıma karşılık verip "seni yalnız bırakacağımızı düşünmedin değil mi?"Jisoo çekingence Rose'ye bakıp gülümsüyordu. Aralarında ne olduğunu hala anlatmamışlardı. Umarım ciddi bir sorun değildir. İlk defa Rose'yi Jisoo'dan bu kadar uzaklaşmış görüyordum.
Yerlerimizi aldığımızda jet havalanmak için harekete geçti. Ben Lisa'nın yanında koluna sarılmış bir şekilde otururken, Jisoo ve Rose ayrı ayrı oturuyordu. Birbirlerine attıkları kaçamak bakışları görebiliyordum.
Lisa'nın kulağına yaklaşıp "sevgilim, Jisoo sana Rose'yle aralarındaki sorundan bahsetti mi? Onlar için yapabileceğimiz bir şey olmalı." Lisa gergince yerinde kıvranıp "hayır, hayır. Düzeleceklerdir Jennie. Biz karışmamalıyız." Omuz silkip tekrar Lisa'nın koluna sıkıca sarılmıştım. Burnumu boynunun yan tarafına gömüp, sevgilim yanımda olduğu olduğu için tanrıya şükrettim.
Bir süre sonra kafama dank etmişti. "Sen?" Lisa gözlerimi kısarak parmağımı ona doğrultmamla şaşırmıştı. "Sen, Joy'la bir haftadır benden gizli bunun için mi görüşüyordun?" Lisa bir sorun olmadığını anladığında rahatlayarak gülümsedi. "Evet Jennie. Sana sürpriz yapabilmek için her gün çalıştım. Sürekli yorgun olmamın sebebi de buydu. Joy'a gerçekten minnettarım. Benden asla vazgeçmedi ve her seferinde beni cesaretlendirdi. Beni havaalanına getiren de Joy'du."
Joy... yine bizi kurtarmıştı. Onun hakkını asla ödeyemeyecektim. Tanrım onun hakkında kötü şeyler düşündüğüme inanamıyorum. Arabayla yanımızdan öylece geçip gitmemişti. Lisa'nın bana yapacağı sürprize yardım ediyordu.
"Şey, sanırım ondan özür dilemeliyim Lisa."
Lisa kaşını kaldırarak "ne için? Aranızda bir şey mi geçti?" Başımı iki yana sallayarak "hayır, o bilmese de onun hakkında kötü şeyler düşündüm. Ona dönünce teşekkür etmeliyim."Lisa elini yanağıma çıkararak alnıma bir öpücük kondurdu. "Merak etme Joy'un bunu sorun edeceğini sanmıyorum. O iyi ve anlayışlı bir insan." Evet öyle gerçekten. Onun hakkında başından beri ne düşündüysem beni yanıltmıştı. Lisa'yı ondan kıskandığımı bilse, sanırım komik duruma düşerdim.
Yolculuk boyunca Lisa'nın yanımda olmasının mutluluğuyla rahattım. Asıl sorun, babam ve annemin karşısına çıkmaktı. Onlara hamile olduğumu açıklamalı mıydım? Bunu Lisa'yla konuşmaya cesaret edememiştim. Birbirimizi seviyorduk ancak, evli değildik. Üstelik ailemin bir kadını sevdiğimi bile hoş karşılayacaklarından şüpheliydim. Daima geleneklerine bağlı ve eski kafalı insanlar oldular. Bu duruma karşı hoşgörüsüzlüklerinin Lisa'yı üzmesinden ölesiye korkuyordum.
Kore'ye geleceğimi onlara telefonda söylemiştim. Bana onlara haber vermeden çekip gittiğim için çok kızmışlardı. Ama sonra kızlarına tekrar kavuşacakları için yumuşamış ve beni heyecanla beklediklerini söylemişlerdi.
Korkuyordum.
Ama Lisa yanımda ve elimi tutarken bu korkularımın hiçbir önemi kalmıyordu. Birlikte her şeyin üstesinden geleceğimizden hiçbir şüphem yoktu.Bakalım bizi kaos mu bekliyor yoksa yazarın bir sürprizi mi var 🙄
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!P
FanfictionKendiliğinden gelen bir dürtüyle, ellerim bacaklarından yukarı doğru kaymaya başlamıştı. Pürüzsüzdü. Daha fazla istedim. O sıcak deliğe girmeyi, günah çukuruna düşmeyi istedim. O gece yaşananlar tekrar edilecekti. Geceliğini pürüzsüz teninden sıyır...