KIRKINCI BÖLÜM

1.6K 153 94
                                    




O zaman Let's go Let's gooo 😸


Lisa

Odamın kapısı çalındığında heyecanla bir oraya bir buraya volta atıyordum. Hemen kapıyı açarak karşımda gördüğüm Joy'u kolundan çekerek içeri aldım. "Joy hemen geldiğin için teşekkür ederim. Bana yardım etmelisin." Joy şaşkınca suratıma bakarken heyacanlı halimi anlamaya çalışıyordu.
"B-bir dakika Lisa. Sakin olur musun? Hiçbir şey anlamıyorum. Şimdi sakince ve tane tane bana sorunu anlat."

Avuçlarımı birbirine sürtüp derin bir nefes aldım. "Jennie'yle birlikte haftaya Kore'ye gitmek istiyorum." Joy başını sallayıp dinlediğini ve devam etmemi beklediğini göstermişti.
"B-ben bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum ama... sen bana yardım edebilirsin. Edebilirsin değil mi Joy?" Joy düşünceli bir şekilde dudağının kenarını ısırdı. Bir elini beline yerleştirip "Lisa bu çok uzun bir zaman alabilir. Durumunu göz önüne aldığımızda yıllardır dışarı çıkmadın. Bir hafta içinde bunu başarabileceğimizden emin değilim."

Yüzüm düşerken Joy omzuma dokundu. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda gülümseyerek "ama denemeden de bilemeyiz."
Birden gözlerim parlamıştı. Heyecanla Joy'a sarılıp "teşekkür ederim! Teşekkür ederim Joy, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım." Joy beni kendinden uzaklaştırarak boğazını temizledi. "Bundan eminim Lisa. Jennie senin için bir tetikleyici gibi ve sana iyi geliyor. Bunu ilk geldiğim gün anlamıştım."

Çalışmalara başlayacaktık ancak, Jennie'ye sürpriz yapmak istiyordum. Jisoo'yla konuşup, onu bir bahaneyle şehir merkezine götürmesini istedim. Jennie Joy'un neden burada olduğunu ve iyi olup olmadığımı sürekli soruyordu. Endişelenmemesi için bir sorun olmadığını ve her ihtimale karşı son bir kontrol yapıldığını söylemiştim. Bunu Jennie'den saklamam oldukça zor olacaktı.

Jisoo Jennie'yi bebeğimizin kontrol edilmesi için doktordan randevu aldığını ve şehre götüreceğini söyleyerek ikna etmişti. Joy'la ilk seansımıza başlayacaktık. Jennie ve Jisoo'yu gönderdikten sonra, Rose'yi tembihleyerek çalışmaya başladık. Küçük adımlarla başlamamızı söylemişti Joy. İlk olarak malikanenin sınırlarından dışarı adım atmaya çalışacaktım. Bahçeyi geçtikten sonra sonunda ağaçlıklı yola kadar gitmiştim.

Kalbim deli gibi çarpıyordu. Sanki her şey üstüme geliyor ve beni boğuyordu. Gözlerimin titremesi ve nefes alış verişimin zorlanmasıyla Joy elimi tuttu. "Yapabilirsin Lisa. Jennie için..."  Gözlerimi sımsıkı kapatıp Jennie'nin gülümsemesini hayal ettim. Beni yanında görünce nasıl sevineceğini düşündüm. Tanrım çıldıracaktı. Gözlerimi yavaşça açıp derin bir nefes aldım. Joy'un gülümseyen yüzüne bakıp başımı salladım. "Yapabilirim, yapabilirim."

Adımlarımı atmaya devam ederken, başımın dönmesiyle yere çöktüm. Joy hemen yanıma çöküp "tamam Lisa, bugünlük bu kadar yeter. Daha fazla kendini zorlama. Yarın tekrar deneriz." Başarısızlık  ve Jennie'yi mutsuz etme hissiyle nasıl baş edeceğimi bilmiyordum.
Joy beni malikaneye geri götürürken uzun bir yolumuz vardı. O sormadan ben cevap vermek istedim. "Annemin ve babamın ölümüne sebep olan adamı görmekten korkuyorum Joy. Onu hatırlamıyorum ama ya onu tanımadığım halde karşılaşırsam? Ya hatırlayamadığım adamın yanından öylece geçip gidersem? Korktuğum şey bu."

Joy anlayışla beni dinlerken ağaçların arasında yaşlı bir adam görmüştüm. Elinde bir kasa sebze taşıyordu. Ona doğru ilerleyerek "burada ne işiniz var bayım?" Elindeki kasayı biraz kaldırarak "malikanenin sebzelerini ben getiriyorum efendim. Dün işim çıktığı için getirememiştim." Biraz ilerde adamın kasalı aracını görmüştüm. "Aracınızı malikaneye kadar getirebilirsiniz. Kasaları buradan malikaneye kadar taşımak zor olacaktır."

Adam heyecanla teşekkür ederek kasasını arabasına götürdü. Daha önce hiç karşılaşmamıştım. Gerçi mutfak işlerinden haberim olmazdı.  Malikaneye ulaştığımızda adam çoktan bizden önce gelmişti.
Joy'la içeri girdiğimizde, mutfakta Rose'nin yaşlı adama çay ikram ettiğini görmüştüm.
Sanırım Rose onu iyi tanıyordu. Aralarında hoş bir sohbet vardı ve birbirlerine gülümsüyorlardı. Kapıdan izlerken Rose'nin beni fark etmesiyle "B-bayan Manoban. Bir isteğiniz mi vardı?"

Adamın elleri ismimi duymasıyla titremeye başlamıştı. Gözlerimi ellerinden ayırmadan "hayır Rose böyle iyiyim." Arkası bana dönük masada oturan yaşlı adam bana bakmamakta direniyordu. "Siz bayım? Çok yorulmuş olmalısınız, lütfen istediğiniz kadar dinlenin. Rose size yardımcı olacaktır." Mutfaktan ayrılmak üzereyken bana cevap vermeyen ve hala yüzüme bakmayan yaşlı adama geri döndüm. "Adınız nedir?"

"B-ben... Benedict, B-Bayan Manoban." Neden bu kadar korkuyordu? Bahçede karşılaştığımızda böyle değildi. Rose de yaşlı adamın bu haline şaşırmıştı. Göz göze geldiğimizde dudağını büzerek bunu belli etmişti. "Pekala Bay Benedict, size afiyet olsun." Mutfaktan çıkıp odama doğru ilerlemeye başladım. Joy çoktan odama varmıştı. Düşünceli halimi görüp "bir sorun mu var Lisa?"

Başımı iki yana sallayıp "hayır, hayır bir sorun yok ama... bahçede karşılaştığımız yaşlı adamı hatırlıyorsun değil mi?" Joy beni onaylayarak "evet, çok çaresiz ve hüzünlü bakıyordu."
Evet oldukça çökmüştü. Berbat bir hayatı olmalıydı. "O yaşlı adamı mutfakta Rose'yle çay içerken gördüm ve benden oldukça korkuyordu. Bahçede karşılaştığımızdan çok farklıydı." Joy gülümseyerek "belki malikanenin sahibi olduğunu bilmiyordu ve öğrenince senden çekinmiştir Lisa."
Doğru ya, canavar Manoban'ım ben. Dedikodular yüzünden pek sevenim olduğu söylenemezdi.

Jisoo mesaj atarak, malikaneye gelmek üzere olduklarını yazmıştı. Jennie'ye bir şey çaktırmamam gerekiyordu. Yarın ne bahane bulup onu malikaneden uzaklaştıracağımı düşünmeye başladım. Umarım beni yanlış anlamazdı. Her şeyi onun mutluluğu için yapıyorum.

Geldiklerinde Jennie büyük bir heyecanla kollarını boynuma dolayıp dudaklarımı öptü.
"Sevgilim sana bebeğimizi göstereceğim çok mutluyum." Geri çekilip çantasından bir şey çıkardı. Bana uzatarak "bak bebeğimizin ultrason görüntüsü. Henüz elleri ve ayakları belli olmasa d—-." Sözünü bitirmesine izin vermeden ona sıkıca sarıldım. Gözyaşlarımın akmasına engel olamıyordum. "Teşekkür ederim Jennie. Teşekkür ederim."

Bebeğimizin görüntüsü net olmasa da elimde onun anne karnındaki fotoğrafını görmek beni tarif edilemez derecede heyecanlandırmıştı. Bir fasulyeyi andırıyordu. Baş kısmı ise diğer parçalarına göre daha belirgindi. Bütün gece Jennie'yle sarılarak ultrason görüntüsüne bakmıştık. Kime benzeyeceği konusunda fikirler sunup, sonunda gözlerini Jennie'den burnunu ve dudaklarını benden almasına karar verdik. Sanki siparişle oluyordu da.

Jennie kollarımın arasında uyuyakaldığında kenardan telefonumu alıp Jisoo'ya mesaj yazdım. Yarın Jennie'yi tekrar dışarı çıkarması gerekiyordu. Üstelik bu defa bir işi daha vardı.
Jennie'ye ona belli etmeden yüzük alması gerekiyordu. Evet sevdiğim kadına evlenme teklif edecektim. Sizce de artık zamanı gelmedi mi?

Bir şeyler yakaladınız değil mi? 🙄






.

MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin