O zaman Let's go Let's gooo 😸Jennie
Odamda yatağıma uzanmış dinlenirken kapımın çalınmadan açılmasıyla aniden yerimden doğrulmuştum. "Jennie böyle birden daldığım için üzgünüm ama artık dayanamıyorum." Yerinde duramıyordu ve oldukça gergin görünüyordu. "Sorun nedir Bayan Manoban?" Birden durup "tanrı aşkına Jennie, ne saçmalıyorsun? Bana Bayan Manoban demeyi kes artık! Sen... sen benim bebeğimi taşıyorsun." İşte tam da düşündüğüm gibi.
Sinirlerine hakim olmak için derin nefes almaya başlamıştı. Cevap vermemi beklemeden devam etti. "Bak Jennie, biliyorum ikimiz de bazı hatalar yaptık ve bundan pişman olduğumuzu düşünüyorum. Yani ben kendi adıma pişmanım. Jennie, ne yapmam gerekiyor? Seni geri istiyorum."
Yataktan kalkarak kapının önünde dikilen Lisa'ya yaklaştım. Çaresiz bakışları kalbimi acıtıyordu. Önünde durduğumda bir elimi yanağına yerleştirerek baş parmağımla okşadım. Yanağını elime yaslayıp başını biraz eğdiğinde gözlerini kapatmıştı. "Sen beni değil bebeğini istiyorsun Lisa." Birden gözlerini kocaman açmıştı. "N-ne saçmalıyorsun? Jennie ben seni seviyorum." Bir adım geriye atıp ondan uzaklaşmıştım. "Emin misin Lisa?"
Bana doğru yaklaşmaya çalıştığında onu durdurdum. Şaşkınca yüzüme bakıp "eminim tabi Jennie, sen aşık olduğum kadınsın, çocuğumun annesi olacaksın." Daha fazla dayanamayıp, çekmeceye sakladığım uçak biletimi çıkardım. Lisa'nın yüzüne hizalayıp gösterdim. "Beni buradan göndermek isterken beni sevdiğini nasıl söylersin?"
Dudakları aralanırken yüzüne tuttuğum bileti titreyen eliyle aldı. "B-bu nasıl? Bunun sende ne işi var Jennie?" Ona arkamı dönüp odanın içinde yürümeye başladım. "Bunun bende ne işi olduğu önemli değil Lisa. Önemli olan bebeği öğrendikten sonra birden değişmen. Söylesene beni sevdiğine, beni gerçekten istediğine nasıl inanabilirim?" Arkamdan gelip sarılmıştı. "Jennie seni seviyorum, seni çok seviyorum. Lütfen bana inan." Ellerini karnımdan çözerek karşısına geçtim. "Dürüst ol Lisa. Hamile olduğumu öğrenmeseydin, beni göndermekten vazgeçer miydin? Beni gerçekten affeder miydin?"
Gözlerini benden kaçırmaya başladığında cevabımı almıştım. "Git lütfen Lisa. Beni yalnız bırak." Konuşmak için dudaklarını araladığında "lütfen Lisa. Karşında ağlamak istemiyorum." Dudaklarını birbirine bastırıp kapıya doğru yürümeye başlamıştı. Çıkmadan önce son kez gözlerime bakıp "Jennie, seni gerçekten seviyorum."
Kapı kapanır kapanmaz gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Neye inanacağımı bilmiyordum. Belki Lisa da bilmiyordu. Yatağın üzerine oturup elimi karnımın üzerinde gezdirdim.
Hıçkırarak "özür dilerim bebeğim. Bütün bunlar benim yüzümden oldu." Kendi kendime karnımla konuşuyor olmak çaresizliğimi gösteriyordu. Ne yapmalıydım?Lisa
Jennie'nin odasından çıktıktan sonra öfkeyle Jisoo'nun odasına daldım. "Lisa, ne yaptığını sanıyo—-." Elimdeki uçak biletini ona fırlatarak "bunun Jennie'de ne işi var Jisoo?! Lanet olsun her şey alt üst oldu." Jisoo göğsüne çarpıp yere düşen bileti eline alarak "siktir! Lisa ben... ben bilmiyorum. Jennie'nin eline nasıl geçti... aptal kafam!" Eliyle alnına vurarak söylemişti.
"Ne? Ne oldu?" Jisoo odanın içinde dönmeye başlamıştı. "Çalışma odamdaki masaya bırakmıştım Lisa. Gece geç saatler olduğu için kaldırmayı düşünmedim. Özür dilerim benim hatam." Ne kadar mahçup olduğunu görebiliyordum. "Ne yapacağım Jisoo? Jennie onu hamile olduğu için affettiğimi düşünüyor. Öyle değil. Tam olarak öyle değil. Bir bebeğim olacağı için tabiki de mutluyum ama... Jennie'yi seviyorum. Ne yapacağım Jisoo? Onu aşkıma nasıl inandıracağım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!P
FanfictionKendiliğinden gelen bir dürtüyle, ellerim bacaklarından yukarı doğru kaymaya başlamıştı. Pürüzsüzdü. Daha fazla istedim. O sıcak deliğe girmeyi, günah çukuruna düşmeyi istedim. O gece yaşananlar tekrar edilecekti. Geceliğini pürüzsüz teninden sıyır...