OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM

1.9K 159 79
                                    







O zaman Let's go Let's gooo 😸


Jennie

Uyandığımda dün gecenin bir rüya olmadığını anlamamla Lisa'ya daha fazla sarılmıştım. Kendimi ayarlayamamış olmalıyım ki, Lisa acıyla inleyip "hey hey sakin ol bir yere kaçmayacağım." Göğsünden başımı kaldırıp aptal aptal sırıtmıştım. Aynı şekilde gülümseyerek "bunu çok özlemiştim Jennie. Gülümsemeni görmek benim için hayattaki her şeyden daha önemli." Tanrım Lisa'yla mutluluğumuz romantik filmlerdeki gibiydi. Bu ana gelebilmek için türlü zorluklardan geçmiştik ve artık hayatımızda başka bir zorluk istemiyordum.

"Rose ve Jisoo bizi böyle görünce çok sevinecekler Lisa. Bir an önce onlara söylemeliyiz." Yataktan kalkmaya çalıştığımda beni geri çekerek dudaklarımı öptü. "Önce beni sevindirmeye ne dersin?" Yatağa tamamen çekip boynuma ve suratımın her yerine öpücükler bırakırken mutlulukla gülerek çığlık atıyordum. "Lisaaa yapma, dün gece yeterince mutlu olmadın mı? Hadi ama bırak da hazırlanıp kahvaltıya inelim."

Duraksayıp bir şey düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra "hmmm, ben seni yemeyi tercih ederim." Tekrar boynuma saldırdığında bu defa ellerini t-shirtümün içine sokup, karnımı okşamaya başlamıştı. Gülüşmelerimizin arasında yavaş yavaş aşağıya inerken birden karnıma bir öpücük bırakıp gözlerime baktı. "Size krep pişirmemi ister misiniz? Bu işte bayağı iyiyim. Rose harika bir öğretmen."

O gün benim için hazırladığı kreplerden yemediğim için üzülmüştüm. Elimi yanağına uzatıp okşayarak "çok isterim Lisa." Elimi karnıma götürerek "yani isteriz." Bir anda gülümseyip yataktan kalkarak "pekala o zaman sen hazırlanıp aşağıya inene kadar ben hemen hazırlamaya başlayacağım." Heyecanla koşarak odadan çıkmıştı. Arkasından "yavaş ol düşeceksin." diye bağırsam da beni duyduğu pek söylenemezdi. Tanrım çok mutluyum!

Hazırlanıp mutfağa indiğimde, Lisa'nın etrafa gülücükler saçarak krep hazırlamasını izlemek inanın her şeye değerdi. Hatta krepleri Jisoo'nun havada tuttuğu tabağa krep tavasından fırlatarak denk getirmeye bile çalışıyordu. O an anlamıştım. Ben gerçekten onun için yaratılmıştım. Onun mutluluğu benim mutluluğumdu. Yaşadıklarımı yaşamasaydım belki de asla İngiltere'ye gelmeyecek ve asla yollarımız kesişmeyecekti. Her kötü olayda bir hayır vardır derler. Benim başımdan geçen kötü olay en büyük mutluluğuma kavuşmama neden olmuştu.

Daha fazla izlemeyi bırakıp mutfağa girdiğimde Jisoo ilk defa Lisa'nın fırlattığı krebi yakalamıştı. Birkaç başarısız girişimden dolayı etrafa saçılan krepleri Rose bahçe kapısından girince görmüştü. "Tanrım, çocuk musunuz siz? Buranın hali ne böyle?" Lisa havalara bakarken, Jisoo bir elindeki tabağa bir Rose'nin sinirli suratına bakarak, parmağıyla Lisa'yı gösterdi. "B-benim suçum değil. O başlattı." Rose kaşlarını çatıp elini beline yerleştirerek "Bayan Manoban'a kızamam ama sana kızabilirim Jisoo."

Lisa Jisoo'yla dalga geçerek komik hareketler yaptığında Jisoo beni fark ederek "Ah Jennie, dün gece iyi uyudun mu?" Gözünün ucuyla Lisa'ya bakıyordu. Rose'nin de yüzünde sinsi bir sırıtma gördüğümde, barıştığımızdan haberleri olduğunu anlamıştım. Lisa yanıma gelip belime sarıldı. "Evet benim kollarımda gayet huzurlu bir şekilde uyudu." Saçlarıma bir öpücük kondurmayı da unutmamıştı. Bense sesimizin duyulmuş olma ihtimalinden dolayı utanıyordum.

Rose halimize hayran hayran bakarken, birden Jisoo'nun beni utandırmasından dolayı suratı değişmişti. Dirseğiyle Jisoo'nun karnına vurup onu acıyla inlettiğinde hepimiz gülmeye başlamıştık. Yeni hayatımız sanırım hep böyle olacaktı. Bebeğimiz mutlu bir ailenin içinde büyüyecekti.

Kahvaltıdan sonra Jisoo beni kenara çekerek "Jennie biliyorum şimdi sırası değil ama konuşmamız gerekiyor. Kocan, yani eski kocan hakkında." Kaşlarım çatılsa da bu benim meselemdi ve konuşmaya mecburdum. "Pekala Jisoo konuşalım." Jisoo, Lisa ve Rose'yi kontrol ettikten sonra "çalışma odama geçelim Jennie."
Oraya gizlice girdiğim için kendimi suçlu hissetsem de Jisoo'nun peşine takıldım.

Odaya girdiğimizde kapıyı kapatıp, masasının üzerinden aldığı bir kağıdı bana uzattı. "Bunu görmüştün sanırım." Kağıdı alıp üstün körü baktıktan sonra "evet, ama uçak biletim eksik." Alaycı bir tavırla söylemiştim. Jisoo suçlu gözlerle "üzgünüm Jennie. Senden gizlememeliydim." Koluna dokunarak "tamam artık bu konuyu konuşmak istemiyorum Jisoo. Benimle konuşmak istediğin konu nedir?"

Jisoo boğazını temizleyerek omuzlarını dikleştirdi. "Şey, en kısa zamanda bu basın açıklamasını yapmalıyız ve senin de bu açıklama yapılırken orada bulunman lazım. İnterpol eski kocanı Kore'ye teslim edecek. Suçlunun iadesinin yapıldığı gün orada olmalısın." Bu demek oluyordu ki, Kore'ye dönmeliyim.

"Gitmek zorunda mıyım? Bensiz halledemez misin Jisoo?" Jisoo başını iki yana sallayıp "olmaz Jennie. Ailenin ve senin itibarınızı geri alabilmeniz için orada olmalısın. Merak etme sadece birkaç gün içinde her şey hallolur ve İngiltere'ye geri dönebiliriz." Tek kaşımı kaldırıp dikkatle Jisoo'ya baktım. "Dönebiliriz derken?"

"Ben de seninle geleceğim Jennie. Lisa durumundan dolayı seninle gelemez biliyorsun. O olaydan sonra bu malikanenin sınırlarından hiç çıkmadı."
Zavallı sevgilim. Ama benimle gelebilmesini o kadar çok isterdim ki, yanımda durmasını ve ondan güç almayı...

Üzüldüğümü gören Jisoo omzuma elini yerleştirip "merak etme ben yanında olacağım ve hemen halledip döneceğiz. Önümüzdeki hafta bunu yapmalıyız. Hala hamileliğinin başında ve uçakla seyahat edebilirken yapmalıyız Jennie." Başımı onaylarcasına sallayıp "teşekkür ederim Jisoo."
Jisoo gülümseyerek "bana değil Lisa'ya teşekkür et. Sana öfkeli olduğu halde itibarının geri verilmesini o istedi. Ben sadece onun isteklerini gerçekleştirdim."
Bunun için ona güzel bir hediye verebilirdim. Belki gece herkes uyuduktan sonra...

Lisa'nın yanına tekrar döndüğümde "Jennie? Bir sorun mu var?" Gülümsemeye çalışarak "Jisoo Kore'ye gitmem gerektiğini söyledi. Sadece birkaç gün için." Lisa huzursuzlanmıştı. Rahatısızca yerinden kalkıp bana sarıldı. "Seninle gelmek istiyorum Jennie. Yalnız gönderemem." Başımı göğsüne iyice yaslayıp sarılışına karşılık verdim "sorun değil sevgilim. Jisoo yanımda olacak."  Onu rahatlatmaya çalışıyordum. Biliyordum ne kadar istese de başaramayacaktı. Başaramayınca kendini daha da kötü hissedecekti.

Lisa geri çekilip yüzüme baktı. "İyi olacağından emin misin?" Gözlerimden anlaşılıyor muydu bilmiyordum ama suratıma kocaman bir gülümseme yerleştirip "evet ve teşekkür ederim." Lisa anlamamıştı. "Ne için teşekkür ediyorsun Jennie?" Dudaklarına bir öpücük bırakıp "her şey için sevgilim. Her şey ve beni sevdiğin için."

Bir hafta sonra gidecektim ve Lisa yanımda olmayacaktı. Bu durum beni ne kadar üzse de Lisa'ya belli etmemeliydim.

Ertesi gün Joy'un uğrayacağından haberim yoktu. Onunla karşılaştığımda şaşkınlığımı gizleyememiştim. "Ahh Jennie nasılsın?" Ona sarılarak "çok iyiyim Joy. Sen nasılsın? Geleceğinden haberim yoktu." Elindeki çantayı göstererek "ben de iyiyim. Bayan Manoban'ı tekrar kontrol etmek istedim. Kendisi yukarda mı?" Her şey iyi gidiyordu. Lisa'nın herhangi bir problemi yoktu artık. Yine de sorgulamadan Joy'a güvenerek "evet odasında olmalı."

Joy merdivenlere yönelirken peşine takılmıştım. Arkasını dönerek "Jennie, sanırım yalnız kalsak daha iyi olacak. Senin için sorun olur mu?" Merdivenlerden bir adım geri çekilerek gülümsedim "t-tabi nasıl istersen Joy. Ben mutfaktayım, bir şeye ihtiyacınız olursa haber verirsin."

Neden yalnız olmak zorundalardı? Bilmediğim bir şey yoktu sonuçta. Bu şüphe çekici bir durumdu ancak, hasta ve doktor gizliliği nedeniyle böyle olduğuna inanmak istedim. Başka ne olabilirdi ki?

Acaba ne olabilir ? 🙄










.

MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin