O zaman Let's go Let's gooo 😸Jennie
Sabah sevgilimin kollarında uyandığımda, yaptığım ilk şey, yastığımın altına sakladığım küçük bebeğimizin ultrason görüntüsünü elime almak olmuştu. Lisa'nın yüzünün yanına tutup, ikisine birden bakıp bakıp gülümsememe engel olamıyordum. Kesinlikle Lisa'ya benzemeliydi. Onun bir kopyası olsa bile asla kıskanmazdım. Bütün özelliklerini ondan alabilirdi. Lisa hareketlenip gözlerini yavaşça açtığında elimdeki fotoğrafla yakalanmıştım. Gözleriyle yanağına doğru tuttuğum fotoğrafa bakıp "hangimizi daha çok sevdiğine mi karar vermeye çalışıyorsun Jennie."
Hızlıca dudaklarına bir öpücük kondurup "senden gelen her şeyi seviyorum sevgilim." Bir öpücükle kurtulabileceğimi düşünmüyordum tabi. Lisa dudaklarıma tekrar uzanarak "biraz daha hissetmem lazım." Sabah sabah dudaklarımı neredeyse yiyip bitirmişti. Kahvaltıya indiğimizde bizi görenler şişmiş ve kızarmış dudaklarımızdan başka bir şey göremeyecekti.
Öyle de oldu. Rose ve Jisoo birbirlerine bizi gösterip gülüşüyordu. Utançtan dudaklarımla aynı rengi alan yanaklarımla "şurubu uzatır mısın Rose." İsmini biraz vurgulayarak söylemiştim. Rose eliyle dudaklarına baskı yapıp gülüşünü durdurmaya çalıştı. "Tabi Jennie." Şurubu bana uzatırken birden kahkaha atmaya başlamıştı. Jisoo da ona katılırken, Lisa şaşkınlıkla her ikisine de bakıyordu. Jisoo karnını tutarak "sana söylemiştim Rose, bu ikisi asla rahat duramaz."
Lisa durumu anlayıp, kaşlarını çatarak "sanırım yeni bir ev almak istiyorum Jisoo. Sizin gibi meraklıların olmadığı bir ev."
Jisoo ve Rose yutkunup birbirlerine tedirgince baktılar. Gülme sırası bana gelmişti. Kendimi tutmaya çalışmadım.Kahvaltıdan sonra Jisoo yanıma gelerek "Jennie, benimle şirkete gelmelisin. Basın açıklaması için avukatla görüşmeliyiz." Nerden çıktı yine bu? Günler sonra Lisa'dan kısa bir süreliğine de olsa ayrı kalacaktım ve onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordum. Bunun yerine sürekli ondan ayrılmak zorunda kalmak canımı sıkmaya başlamıştı. Gergin bir şekilde "Jisoo, gerçekten şirkete gitmek zorunda mıyım? Avukat buraya gelebilir, öyle değil mi?"
Jisoo panikle hemen lafa girdi. "Olmaaz. Yani avukatın işi başından aşkın ve bizim için zaman ayırması bir mucize. Sorun çıkarma Jennie hemen gidip geliriz." Sanırım yapacak bir şeyim yoktu. Sonuçta benim için uğraşıyorlardı. "Pekala Jisoo, hazırlanıp geliyorum." Kafamda soru işaretleri olsa da benden isteneni yaptım.
Malikaneden ayrılırken yolda Joy'un arabasını görmüştüm. Yine mi gelmişti? Rutin kontrol fazla uzamadı mı? Lisa çok iyi, her şey mükemmel ama Joy malikaneden çıkmıyor. Bana söylemedikleri bir şey var. Hissediyorum.Lisa
Jennie ve Jisoo yola çıktıktan bir müddet sonra Joy gelmişti. Vakit kaybetmemek için hemen onu karşılamaya kapıya çıktım. Aracından iner inmez "sanırım Jennie beni gördü Lisa. Araçlarımız yan yana geçti." Elimi sallayarak "boş ver. Ona bir şeyler uydururum. Çalışmaya hemen başlayalım mı? Yorgunsan içeri geçebiliriz." Joy gülümseyerek "hayır hemen başlayalım Lisa. Neler başarabileceğimizi merak ediyorum."
Yine bahçeyi geçip, ağaçlıklı yola ulaşmıştık. İçimdeki his dünküyle aynıydı. Başım dönüyor gözlerim kararıyordu. Joy elimi tutarak "Lisa, sen artık yeni bir hayat kuruyorsun. Geçmişi unutup, yeni hayatında Jennie ve bebeğinizle mutlu olmayı düşünmelisin." Bunu biliyorum. İstediğim şey bu ama... korkularımı nasıl yeneceğim? O adam... keşke yüzünü, neye benzediğini ya da ismini hatırlasaydım. O zaman bütün bu acılara gerek kalmaz ondan her şeyin hesabını sorabilirdim. Bana aileme yaptıklarını, sebep olduğu felakete değip değmediğini sorabilirdim.
Derin bir nefes alıp, omuzlarımı dikleştirdim.
"Joy, bana destek olmanı istemiyorum. Kendim yürümeliyim. Lütfen kenara çekil." Joy elimi bırakarak birkaç adım geriye çekildi.
Gözlerimi uzayıp giden ağaçlıklı yola odakladım. Yapabilirim. Jennie için... bebeğimiz için. Bir adım atmak istediğimde ağaçların ardından yaprak kıpırtılarının sesi gelmişti. Sadece orada kıpırtı olması, birinin olduğunu gösteriyordu. Hemen sonra orada gerçekten birinin olduğunu görmüştüm.Hızla kaçmaya başlayınca, refleksif bir şekilde peşinden koşmaya başladım. "Hey! Dur! Kaçma, gel buraya!" Arkasından bağırarak peşinden koşuyordum. Durmaya niyeti yoktu. Gücüm tükenene kadar arkasından koşmuştum ama gözden kaybolmuştu. Nefeslenmek için durduğumda, etrafıma bakmaya başladım. Ben... ben malikaneden oldukça uzaklaşmıştım. Bana yetişen Joy, hızlı nefeslerinin arasından gülerek "başardın Lisa."
Joy'a şaşkınca bakıp parmağımla kendimi gösterdim. "Başardım. Malikaneden uzaklara koştum. Jennie'yle Kore'ye gidebilirim." Sevinçle birbirimize sarıldığımızda, aklıma peşinden koştuğum adam geldi. Burada ne işi vardı ve neden kaçmıştı? Beni mi izliyordu? Ama neden? Joy benden ayrılarak "artık dönmemiz gerekiyor Lisa. Jennie her an gelebilir." Yüzümdeki soru işaretini farketmişti. "İyi misin Lisa? Neden öyle koşturdun bilmiyorum ama işe yaradı."
"Biri vardı Joy. Ağaçların arkasına saklanmış beni izleyen biri vardı. Onu fark ettiğimi anlayınca kaçmaya başladı. Ben de peşinden koştum." Joy gerilmişti. Koluma girerek "eminim önemli bir şey değildir Lisa. Sen amacımıza odaklan sadece."
Malikanenin yolunu tutmaya başlamıştık. Peşinden koştuğum adamı boş verip, başardığıma odaklanmaya başladım. Yapabilirdim değil mi? Kore'ye gidebilirdim.
Joy beni malikanenin kapısına getirip, arabasının yanında durdu. "Bugünlük bu kadar Lisa. Yarın tekrar geleceğim ve arabayla gezintiye çıkmaya çalışacağız." Ona minnettar bir gülümseme vererek "teşekkür ederim Joy. Yarın görüşürüz."Ormana koşmak yeterli değildi. Kore'ye gitmek için arabaya ve uçağa binmeliydim. En son bunları yaptığımda küçük bir çocuktum. Nasıl bir his olduğunu hatırlamıyorum bile. Salonda oturmuş Jennie ve Jisoo'nun dönmesini bekliyordum. Rose benim için çay getirmişti. Bir yudum almak üzereydim ki, kapının açılmasıyla Jennie koşarak yanıma gelmişti.
"Bütün gün sana sarılmak için bekledim Lisa. Hadi kocaman sarıl bana." Çayımı sehpaya bırakıp kollarımı açtım. "Gel buraya, ben de seni çok özledim."Sarılmamız Jennie'nin başını göğsüme yaslamasıyla devam ediyordu. Koltukta rahat bir pozisyon alıp saçlarına bir öpücük kondurdum. Eli karnımı okşarken "Joy'u gördüm. Malikaneye geliyordu." Soru sormamıştı ama benden bir açıklama bekliyordu. Başını kaldırıp gözlerime bakarak "bir sorunun mu var Lisa? Bana söylemediğin bir şeyin mi var? Senin için endişeleniyorum."
Onu endişelendirmek istememiştim. Böyle düşünmekte haklıydı. Joy'un sürekli yanıma gelmesi neyseki aklına farklı bir şeyler getirmemişti. Dudaklarına bir öpücük bırakıp "bir sorun yok Jennie, sadece biliyorsun... her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak istiyorum. Sizin için her zamankinden daha temkinli olmalıyım."
Jennie sorgulayan gözlerle "Joy'a hala ihtiyacın olduğunu mu düşünüyorsun? Kendini iyileşmiş hissetmiyor musun?" İyileştim Jennie. Beni sen iyileştirdin. Sana nedenini söyleyemem. Bunun bir sürpriz olması gerekiyor. Beni Jennie'nin sorgulamalarından kurtaran Jisoo olmuştu. "Jennie, Rose'nin yardıma ihtiyacı var sanırım." Jennie benden ayrılarak gitmeden önce bir öpücük vermişti.
Jennie mutfağa geçtikten sonra Jisoo telaşla yanıma oturup cebinden istediğim yüzüğü çıkardı. "İşte Lisa. Ne istediysen yaptım. Jennie'ye yakalanmamak için ecel terleri dökmek zorunda kaldım. Bana olan borcunu nasıl ödeyeceksin merak ediyorum." Jisoo'yu umursamadan elindeki yüzük kutusunu aldım. Kapağını açtığım anda büyülenmiştim. Fotoğraflardan daha iyiydi. "Bu... bu çok güzel Jisoo. Teşekkür ederim."
Yüzüğü incelerken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Mutfaktan fırlayıp "yemek hazır!" diye bağıran Rose'yle elim ayağım dolaşmıştı. Yüzük kutusunu birden Jisoo'nun kucağına atmıştım. Jisoo şaşkınca bir bana, bir kutuya bir de heyecanla gözleri parlayan sevgilisi Rose'ye bakıyordu. Dişlerinin arasından sadece benim duyabileceğim bir tonda "siktir." dediğinde, her şey çok netti.
Rose Jisoo'nun ona evlilik teklif edeceğini sanmıştı. Hem de benim Jennie için aldırdığım yüzükle. Evet Jisoo haklısın. Siktir!
Final yapmak istiyorum artık ama uzadıkça uzuyor.😏
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!P
FanfictionKendiliğinden gelen bir dürtüyle, ellerim bacaklarından yukarı doğru kaymaya başlamıştı. Pürüzsüzdü. Daha fazla istedim. O sıcak deliğe girmeyi, günah çukuruna düşmeyi istedim. O gece yaşananlar tekrar edilecekti. Geceliğini pürüzsüz teninden sıyır...