ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

2.2K 193 54
                                    



O zaman Let's go Let's gooo 😸



Jennie

Bayan Manoban'ın yanına aceleyle dönerken, onun bıraktığım yerde olmamasıyla paniklemiştim. Nereye gidebilirdi? Onu bulmak için bağırarak bir sağa bir sola koşturuyordum.
"Bayan Manoban?! Neredesiniz? Bayan Manoban?!!!" Sesimi duyup malikaneden fırlayan Rose ve peşinden gelen Tzuyu da benim gibi paniklemişlerdi. Rose korku dolu bir halde "Aman tanrım göl! Yine yapmış olamaz!"

Rose'nin koluna yapışarak "neden bahsediyorsun Rose? Ne gölü?" Kolunu benden kurtararak göle doğru koşan Rose'nin peşinden gittim. Ağlayarak "lütfen Bayan Manoban, bunu yapmamış olun lütfen." Anlamıştım. Bayan Manoban'ın intihar ettiğini düşünüyordu. Hayır buna inanmıyorum. Tzuyu ve Rose'yi  gölün başında ağlarken bırakıp, çardağın ilerisindeki çiçek serasına doğru ilerledim. Buralarda bir yerlerde olmalıydı.

Kalbim korkuyla deli gibi atarken, onu gördüm. Elinde kesilmiş bir gülle bana bakıyordu. Hızla ona doğru koşmaya başladım. Nasıl olduğunu anlamadan ona sıkıca sarılmıştım. "Bir daha sakın haber vermeden ortadan kaybolmayın Bayan Manoban."
Kollarımın arasında tepkisizce duruyordu. Sarılmama karşılık vermemişti. Bir süre sonra gözümden akan yaşla geri çekilip yüzüne baktım. Şaşkın bir ifadesi vardı. Elindeki çiçeği göstererek "s-sadece çiçeklere bakmak istemiştim." Yüzündeki masumiyeti size kelimelerle anlatamam.


Akşam yemeğinden sonra Bayan Manoban'ın ilaçlarını verip, dinlenmesi için onu odasında bıraktım. Rose'yle aramızdaki gerginliği çözmeliydim. Bir takım yanlış anlamalar aramızı açmıştı. Benden böyle bir şeyi beklemesi açıkçası kalbimi kırmıştı. Tzuyu şeytanı yüzünden Rose gibi iyi kalpli bir arkadaşı kaybedemezdim. Merdivenlerden aşağıya inerken Rose'nin odasına gitmek için hareketlendiğini gördüm. Arkasından seslenerek "Rose biraz konuşalım mı?" Çok istemese de omuz silkerek salondaki koltuğa doğru ilerleyip oturdu. Ben de karşısına oturdum.

"Rose, bugün Tzuyu'yla konuştuklarımızın ne kadarını duydun bilmiyorum ama beni yanlış anladın. Benim Jisoo'yla aramda bir şey olamaz. Çünkü..."
Tek kaşını havaya kaldırarak devam etmemi bekledi. "Çünkü benim kalbim bir başkasına ait." Kaşı inerken daha rahatlamış bir ifadeyle "Jennie ben uzun zamandır Bayan Kim'den hoşlanıyorum. Böyle bir ihtimalin dillendirilmesi bile kalbimi kırdı. Aslında içten içe senin böyle bir şey yapmayacağını biliyordum ama anla işte, bütün bunların üstüne sizi bahçede baş başa konuşurken görünce kıskandım."

Rose'ye daha yakın olmak için yanına oturup gözlerinin içine baktım. "Asla Rose. Asla sana ihanet etmem. Dün gece Jisoo'nun odasına girdiğimde yorganın altına saklananın sen olduğunu bilseydim eğer, Tzuyu'dan hesap sormaya kalkmazdım ve böyle bir duruma düşmezdim. Bahçede Jisoo'yla konuşma nedenim de buydu. Neden anlatmadın bana?" Utana sıkıla parmaklarını oynamaya başlamıştı.
"Ş-şeyy Jennie, hiçbir şey olmadı. Yani biz... bir şey yaşamadık." Onu rahatlatmak için elini tutup "Jisoo'nun sana karşı içinde bir şeyler olduğuna neredeyse eminim Rose. Kendini geri çekme ve ona duygularını açıkla."

"Bilmiyorum Jennie. O gece biraz sarhoştu ve beni öptü. Devam edebilirdim ama sarhoşken onunla birlikte olmak istemedim. Benim hakkımda yanlış düşünmesini istemedim. Sadece yanında yattım ve bir süre sonra odaya sen girdin. Yanlış anlaşılacağını düşünerek yorganın altına saklandım." Rose gerçekten saf ve temiz kalpliydi. Başkası olsa, mesela Tzuyu, böyle ince düşünemezdi.
"Bana hala kızgın değilsin değil mi Rose? Aramızın iyi olmasını istiyorum ve seni gerçekten önemsiyorum." Gülümseyerek gözlerimin içine baktı. "Hayır Jennie kızgın değilim. Bana açıklama yaptığın için teşekkür ederim. Ve kalbinde olan kişinin kim olduğunu sanırım biliyorum."

Bu defa utanma ve parmaklarıyla oynama sırası bana gelmişti. "Bayan Manoban değil mi? Ona aşıksın. Bugün ona nasıl sarıldığını gördüm Jennie. Daha önce bunun şakasını yapmıştık ama gerçekten ona aşık olduğunu düşünmemiştim."
Nasıl olduğunu ben de anlamadım, birden gelişti. Birden beni kendine esir etti.

"Çok mu belli ediyorum Rose? Jisoo da anlamış. Ve sana bundan henüz bahsetmedim ama o gece yani Bayan Manoban'ın kriz geçirdiği gece onunla birlikte oldum." Utançtan gözlerim yere bakarken itiraf etmiştim.
Rose bir çığlık atarak "Jennie buna inanamıyorum!" Sesinin çok çıktığının farkına varıp kısık sesle devam etti. "Tzuyu'ya öyle demiştin ama gerçekten bunu yapacağına inanmamıştım. Jennie Kim sen çok arsız bir kadınsın." Son cümlesini gülerek söylemişti.

"Rose yapma utanıyorum zaten. Kendimi hasta birini kullanmış gibi hissediyorum ve bir daha asla olmayacak." Bunu söylerken aslında kendimden hiç emin değildim. Ama söyledim işte.
"Hayır Jennie, kimseyi kullandığın yok. Bayan Manoban'ın senin gibi birine ihtiyacı var. Ona gerçekten değer veren ve ince hesaplar peşinde koşmayan birine." Bunu Tzuyu'yu düşünerek söylemişti. Sahi o neredeydi? Bahçedeki olaydan sonra ortalıkta görünmedi. Yemeğe bile katılmadı.

"Tzuyu nerede Rose? Uzun zamandır ortalıkta yok." Rose dudaklarını büzerek omuz silkti.
"Bilmiyorum, umrumda da değil." Benim de umrumda değildi ancak, bu şüpheli bir durumdu. Her zaman gıcıklık olsun diye etrafımızda dolaşan Tzuyu inzivaya mı çekilmişti? "Jennie ben yatıyorum artık, iyi geceler." Düşüncelerimden sıyrılıp Rose'ye döndüm. "Ahh iyi geceler Rose, tatlı rüyalar."
Rose kıkırdayarak "Bayan Kim'li rüyalar yani." diyerek odasına gitmişti.

Sanırım ben de artık odama çekilmeliydim. Bayan Manoban'ı son kez kontrol ettikten sonra odama geçerim. Işıkları söndürüp, merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladım. Yukardan gelen tıkırtı sesleri adımlarımı yavaşlatmama neden olmuştu. Sesler Bayan Manoban'ın odasından geliyordu. Korkuyla odaya daldığımda "Bayan Man—."
Gördüğüm görüntüyle adeta başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Tzuyu üstü tamamen çıplaktı ve Bayan Manoban'ın yatağının kenarında duruyordu. Üstelik Bayan Manoban uyurken.

Beni görünce hemen üzerine kıyafetlerini kapatmaya çalışarak korkuyla bakakalmıştı.
Fısıltıyla "çabuk çık odadan." Kıyafetlerini giymesine fırsat vermeden onu odadan çıkardım ve kendi odama götürdüm. Aceleyle kıyafetlerini giyerken kollarımı karnımda birleştirip, onu izliyordum. Ara sıra bana bakarak kıyafetlerini giymeyi  başarmıştı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" Biraz önce onu bastığım halde yüzüne iğrenç sırıtmasını yerleştirip "seni ilgilendirmez Jenniecik." Odadan çıkmaya yeltendiğinde, kapıya elimi koyarak onu durdurdum. "Beni ilgilendirir! Bayan Manoban'ın sorumluluğu benim üzerimde ve sana son kez söylüyorum Tzuyu, ondan uzak dur!" Bir kapıdaki elime bir bana bakarak dişlerini sıktı. "Sen gelmeden önce ben vardım Jennie. Bayan Manoban benimdi. Ama sen geldiğinden beri küçük seks maceralarımız son buldu. Ne dedin ona? Ne dedin de artık ona dokunmama izin vermiyor?"

Tzuyu'nun söyledikleri istemsizce yüzümde bir gülümseme oluşturmuştu. "Bir şey söylememe gerek kalmadı Tzuyu. Bayan Manoban senin gerçek yüzünü görmüş olmalı." Birden yakama yapışarak "ne zamandır onun yatağına giriyorsun Jennie?! Onu benden çalmana izin vermeyeceğim!" Nefes alamıyordum. Gücümü toplayarak Tzuyu'yu üzerimden ittim. Bir elimle boğazımı tutarak öksürmeye başladım.
"O... hiçbir z-zaman senin olmadı. Sen onu kullandın. Bu gece yaşananları olmamış sayıyorum Tzuyu. Ancak bir kez daha Bayan Manoban'a bu şekilde yaklaştığını görürsem, senin için hiç iyi olmaz. Bir hizmetçi kolay bulunur ancak Bayan Manoban'a yeni bir bakıcı bulmak o kadar kolay olmayacaktır."

Öfkeyle odamın kapısını açarak çıktı. Açık bıraktığı kapıyı kapatarak aynaya yöneldim. Boynumda kızarıklıklar vardı. Aşağılık kadının yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi de fiziksel zarar vermeye başlamıştı. Umarım bu kızarıklıklar sabaha geçer.

Yarın Bayan Manoban'ı kahvaltı için mutfağa inmeye ikna etmeye çalışacağım. Umarım kabul eder. İyileşmesi için insanların arasına katılması gerekiyor. Kendini yalnızlaştırdıkça acısını sürekli hatırlayacak ve geçmişte yaşayacaktı. Ona yeni ve güzel anılar yaratmalıydım.










.

MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin