O zaman Let's go Let's gooo 😸Jennie
Rose'yle birlikte hazırladığımız çayı çardağa götürdük. Basti ve Bayan Manoban gölün kıyısındaki büyük ağacın altındaydı. Jisoo çardakta oturmayı tercih etmişti. Bayan Manoban, el işaretleriyle Basti'ye ne yapması gerektiğini anlatırken, Basti ağaca tırmanmaya başlamıştı. Beline bağladığı sağlam halatla oldukça hızlı bir tırmanıcıydı. Gölün üzerine doğru sarkan büyük dalın üzerinden geçirdiği halatı Bayan Manoban aşağıda yakalamıştı. Onları izlerken yanımda oturan Rose'nin cilveli bir şekilde Jisoo'ya baktığını fark etmiştim. Kesinlikle aralarında her an bir şeyler olabilirdi. Belki biraz birbirlerine itilmeye ihtiyaçları vardı.
"Şey ben Bayan Manoban'ın yanına gidiyorum." Rose'ye belli belirsiz kaşımı kaldırarak ne yapmaya çalıştığımı anlamasını umdum. Tabiki anlamadı ve "b-ben de geleyim. Belki yardıma ihtiyacı vardır." Yerinden kalkmak üzreyken "Rose bitti sayılır zaten, sen burada Jisoo'ya eşlik etmelisin." Lütfen Rose ısrar etme, lütfen." Eteğini düzelterek tekrar oturdu. Jisoo'nun gözlerine bakarak "ben size eşlik edeyim o zaman Bayan Kim." Tanrım.
Sevinçle salıncağı kurmayı tamamlayan Bayan Manoban'ın yanına doğru ilerledim. Basti henüz ağaçtan inmişti. Üstünü başını düzeltip, ellerini birbirine vurarak "buraya salıncak kurmak çok güzel bir fikir Bayan Manoban." Salıncağın oturulacak yerini ayarladıktan sonra gülümseyerek Basti'ye baktı. "Yardımın için teşekkürler Sebastian, denemek ister misin?" Basti sanki kendisine değil de başkasına sorulmuş gibi arkasını kontrol etti. Şaşkınca "b-ben mi?" Bayan Manoban başını sallayarak "evet sen Sebastian. İlk deneyen sen olmalısın. En büyük emeği sen verdin." Geri çekilerek Basti'nin salıncağa oturmasını bekledi. Basti şaşkınlığını üzerinden atıp, çocuk gibi bir sevinçle salıncağa oturdu.
Bayan Manoban yanıma geçerek "ikinci olmak ister misin Jennie?" Basti kahkahalarla sallanırken, Bayan Manoban'a döndüm. Çok mutluydu, bu gözlerinden anlaşılıyordu. "Eğer ikinci olmamı istiyorsanız olurum Bayan Manoban. Siz nasıl isterseniz." Ne olmamı istersen olurum Manoban. Hayatım senin ellerinde, ben artık sana aidim. Her şeyimle.
Rose
Jennie bizi özellikle yalnız bırakmıştı. Ona bu hareketi için minnettarım ancak, ne yapacağımı bilmiyorum. Ellerim terliyor ve ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Birden Bayan Kim gülerek "şunlara bak Rose, çok eğleniyorlar." Baktığı yere baktığımda Bayan Manoban'ın Jennie'yi salladığını ve gülüştüklerini görmüştüm. "Evet Bayan Kim, çok mutlu görünüyorlar." Bakışlarımız buluştuğunda neredeyse eriyecektim. O kadar derin bakıyordu ki. Heyecanla konuştum. "Ee B-Bayan Kim siz de sallanmak istemez misiniz?" Üzülmüş gibi dudağını büzerek "Rose yıllardır bana Jisoo demeni söylüyorum ama kabul etmiyorsun. Neden?"
Sanırım artık bunu ona açıklamalıydım. Evet bugün ona aşkımı itiraf edeceğim. Sonucu hüsran olursa eğer, burada daha fazla kalamam. Utangaç bir şekilde "ben üzgünüm Bayan Kim. Bu zamana kadar size ilk adınızla hitap etmeyişimin kendimce bir sebebi var. Ama bu sebebi size açıklarsam sonuçlarından korkuyorum." Şefkatli gülümsemesiyle yanıma yaklaştı ve elimi tuttu. Ellerim heyecandan terli olduğu için çekinmiştim ama sıkı sıkı tutuyordu. "Söyle Rose, benim yanımda hiçbir şeyden korkmana gerek yok." Belki de bu hayatta güvendiğim tek insan Bayan Kim'di.
Başımı önüme eğerek "B-ben, yani size resmi bir şekilde hitap etmemin nedeni... siz herkese arkadaşça muamele ediyorsunuz Bayan Kim. Yanlış anlamayın bu çok güzel bir davranış. Sizin yanınızda kimsenin gerilmesini istemediğiniz için biliyorum ancak, ben sizin beni diğerleri gibi görmenizi hiçbir zaman istemedim. Ben... ben sizden uzun zamandır hoşlanıyorum Bayan Kim. Biliyorum aşkıma karşılık vermeyeceksiniz ama artık içimde tutamıyorum. Sizi her gördüğümde kalbim patlayacakmış gibi oluyor. Zararı yok ben sizi yinede hep görmek istiyorum. B-ben..."
Birden çenemden tutarak başımı yerden kaldırdı. Gözlerini gözlerime sabitleyip "seni seviyorum Rose." Hayır bu bir rüya olmalıydı. Beni sevdiğini söylemedi. Aklımı kaçırıyor olmalıyım. Donmuş bir şekilde nefes almayı unutmuşken Basti'nin seslenmesiyle büyü bozulmuştu. "Hadi Rose salıncak çok güzel. Sen de sallanmalısın. Hadisene Rose."
Etrafımda olup bitenleri algılayamayacak kadar şoktaydım. Bayan Kim, kıkırdayarak "Rose iyi misin? Seni sallamamı ister misin?"
Nefes almayı hatırlayıp "y-yani siz... benden... yani beni..." Birden elimden tutup beni kaldırdı. "Evet Rose ben de senden hoşlanıyorum. Şimdi benimle gel ve şu salıncağın tadını çıkaralım." Şok halim hala geçmemişken Bayan Kim'in beni sürüklemesiyle salıncağa ulaşmıştık. Jennie yüzündeki kocaman gülümsemesiyle ayakları yere değer değmez bendeki tuhaflığı fark etmişti. Sorgulayan gözlerle bana bakarken Bayan Kim keyifli bir şekilde "ee Lisa biraz da biz sallanalım siz bizi izleyin." Kendimi toparlamaya çalışırken Jennie ve Bayan Manoban çardağa doğru ilerlemeye başlamıştı.Bayan Kim salıncağı benim için tutarak oturmamı işaret etti. Oturduktan sonra arkama geçerek kulağıma eğildi. "Gece benimle odamda buluş Rose. Konuşacak şeylerimiz var." Nefes dahi almama izin vermeden beni itti ve altımdaki gölün karanlık sularına kendimi bırakmak istedim. Yüzüme çarpan rüzgar asla ateşimi hafifletmedi. Gece olacakları şimdiden düşünmeye başlamıştım. Beni seviyordu. Beni tıpkı benim onu sevdiğim gibi seviyordu. Yıllarca içimde büyüttüğüm aşkım karşılıksız değildi. Bu düşüncelerle mutlukluktan kanatlanıp uçmak istedim. Her itildiğimde daha yükseğe çıkmak ve bu anda kalmak istedim. Gökyüzüne, bulutlara 'o da beni seviyor' diye haykırmak istedim.
Akşam yemeği için herkes toplanmıştı. Masada öyle bir hava vardı ki, herkes mutluydu. İlk defa bu kadar huzurluydu bu koca malikane. Bir kişi dışında Tzuyu...
Her neyse onun huzuru kimsenin umrunda değil zaten. Bu konuyu da Bayan Kim'le konuşmamız gerekiyordu. Jennie'nin iyiliği daha doğrusu Bayan Manoban'ın iyiliği için bize yardım edeceğini biliyordum.Yemek boyunca Bayan Kim'le göz teması kurmaktan çekinmiştim. Jennie ve Bayan Manoban, sanki evli bir çiftmiş gibi birbirlerine bakıyor, tabaklarındaki azalan yemekleri tamamlıyorlardı. Onları aynı karede görmek, aşka olan inancınızı kesinlikle beslerdi. Harika görünüyorlar. Biz de Bayan Kim'le böyle olabilecek miyiz? Acaba diğerleri ne düşünecekti? Tzuyu'yu zaten insandan saymıyorum. Bayan Manoban'ın ne düşüneceğini kestiremiyorum. Evdeki bir çalışanının en yakın arkadaşıyla beraber olmasına karşı çıkabilirdi.
Düşüncelere daldığımı fark eden Jennie, masadaki elimin üzerine elini koyarak "Rose yemekler gerçekten nefis olmuş, ellerine sağlık." Bunu iyi olup olmadığımı kontrol etmek için söylemişti. Gülümseyerek "sizin için yemeklerimi aşkla yapıyorum. O yüzden bu kadar beğeniyorsunuz." Bayan Kim hemen başını sallayarak "Rose'miz her şeyi aşkla yapar. Ona sahip olduğumuz için çok şanslıyız." Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken gözlerine bakmaktan kendimi alıkoyuyordum. Bakarsam kesinlikle düşüp bayılabilirdim. Bayan Manoban sorgulayan gözlerle bir bana bir Bayan Kim'e bakıp boğazını temizledi. "Siz çocuklar... aranızda bir şey mi oldu? Bugün oldukça tuhaf davranıyorsunuz." Şimdi sıçtım. Kesinlikle sıçtım. Gözlerimi sımsıkı kapatıp, ölümümü beklerken sessizliği bozan Bayan Kim olmuştu.
"Rose ve ben bugün birbirimize aşkımızı ilan ettik."
Şaşkınlıkla gözlerimi açtığımda kızaran suratımla Jennie'ye baktım. Mutluydu. Çekinerek Bayan Manoban'a gözlerimi kaydırdığımda suratında ifade yoktu. Kızmış mıydı?Rose'mizi de Jisoo'suna kavuşturalım değil mi? 😸
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!P
FanfictionKendiliğinden gelen bir dürtüyle, ellerim bacaklarından yukarı doğru kaymaya başlamıştı. Pürüzsüzdü. Daha fazla istedim. O sıcak deliğe girmeyi, günah çukuruna düşmeyi istedim. O gece yaşananlar tekrar edilecekti. Geceliğini pürüzsüz teninden sıyır...