ON SEKİZİNCİ BÖLÜM

2.2K 192 43
                                    




O zaman Let's go Let's gooo 😸



Jennie

Heyecanını hissedebiliyordum. Öyle ki, benden önde merdivenleri hızla iniyordu. Ona yetişmek için hızlandığımda mutfağın kapısına henüz gelmişti ki, bir anda durdu ve sırtına çarptım. "Ah Bayan Manoban iyi misiniz?" Hemen bana dönerek ellerimi tuttu. "Ben iyiyim Jennie canın acımadı ya?" Çekingence tuttuğu ellerime bakarak "h-hayır bir şeyim yok." Ellerimi bırakmadan beni mutfağın içine çekti. "Bakalım bu minik ellerinle bize neler hazırlayacaksın Jennie." Takdim edermiş gibi elini sallayarak tezgahı gösterdi. "Sahne senin."

Çekmeceden iki tane mutfak önlüğü çıkardım. Birini Bayan Manoban'a uzatarak "yardım edeceğinizi söylemiştiniz Bayan Manoban. Yoksa yanılıyor muyum?" Bir elimdeki önlüğe bir bana bakarak "sanırım yönlendirilmeye ihtiyacım olacak Jennie. Daha önce hiç mutfağa girmedim." Kendim için ayırdığım önlüğü masaya koyarak, Bayan Manoban'ın önlüğünü başından geçirdim. "Merak etmeyin, ben sizin için her şeyi kolay hale getireceğim." Gözleri ışıl ışıl parlarken, arkasına geçtim ve önlüğü bağladım. Saçlarını önlüğün boyun kısmındaki halkadan geçirmek için boynuna temas ettiğimde irkilmişti. "İşte Bayan Manoban, hazırsınız." Büyük bir özenle ona yaptığım işlemi bana yapmak için masanın üzerindeki önlüğü aldı. "Şimdi sıra sende Jennie."

Önlüğü başımdan geçirip, arkama geçti. Uzun süre arkamda oyalanmıştı. Sonunda bağlamadan geri çekilerek "ben üzgünüm Jennie, nasıl düğüm atılacağını bilmiyorum."
Düşen suratını gördüğümde hemen çekmeceleri karıştırarak bir ip buldum. "İşte size göstereyim Bayan Manoban." İlgiyle ellerimin hareketini izlemişti. Anladığını belli eden bir baş sallamadan sonra "bunu yapabilirim. Basit görünüyor."

Tekrar arkamı döndüğümde başarılı bir şekilde hızlıca düğüm atmıştı. Bayan Manoban'ın düğüm atmayı bile bilmemesi yaşamak zorunda olduğu hayatın bir şeyler keşfederek ve öğrenerek değil, acı dolu inzivasında hiçbir şey yapmaya gücü olmamasından kaynaklıydı. Ona bildiğim her şeyi öğretebilirdim. Yeter ki onunla olayım. Her şeyi baştan alabilirim. En önemlisi ona aşkı öğretebilirim.

Daha çok benim çalışmamla ve Bayan Manoban'a her şeyi tek tek göstererek, başarılı bir yemek ortaya çıkarmıştık. Elinde çatalıyla masada yemeğin önüne gelmesini bekliyordu. "Jennie, biraz daha yemezsem ölebilirim." Sabırsızdı. Annesinin yemek vermesini bekleyen çocuklara benziyordu.
"Pekala, pekala Bayan Manoban. İşte geldi." Servis tabağına aktardığım yemeğimizi usta bir aşçı edasıyla ortaya koydum. Dudaklarını yalayarak "hadi Jennie gel otur, hemen yiyelim." Yanındaki sandalyeyi göstermişti. Onu dinleyerek hemen oturdum.

"Önce siz tadın Bayan Manoban." Çatalını yemeğin içine daldırarak büyük bir parça aldı. Ağzına attıktan sonra uzun süre çiğnedi. Yüzünde özellikle hiçbir ifade belli etmemeye çalışıyordu. Ellerimi birleştirerek "eee, nasıl olmuş?" Dudaklarını büzerek "iyi olmasını bekliyordum ama bu yemek..." üzgün ifademi gördükten sonra kocaman gülümsemesiyle "harika olmuş Jennie. İyi bir takım olduk."
Açıkçası yemeğin harika olduğunu söylemesi değil, yüzündeki o kocaman gülümseme içimi ısıtmıştı. "Hadi Jennie sen de yesene." Onu izlediğimi fark eder etmez çatalımı alarak yaptığımız yemekten yemeye başladım. Gerçekten güzel olmuştu. Rose alınmasın ama ben de fena değilim yemek konusunda.

Bayan Manoban'la tatlı tatlı sohbet edip yemeğimizi yerken, birden geceliğiyle kapıda şaşkınca dikilen Rose'yi görmüştüm. Gördüklerinin bir rüya olup olmadığını anlamak için gözlerini birkaç kez ovuşturmuştu.
"B-Bayan Manoban siz? Akşam yemeğine sizi bekledik ancak..." Bayan Manoban gülümseyerek araya girdi. "Sorun değil Rose, Jennie'yle birlikte başımızın çaresine baktık."
Rose bana imalı imalı bakışlar atarken, boğazımı temizleyerek "şeyy Rose merak etme mutfağı ben hallederim. Sen yatağına dönebilirsin." Sonra görüşeceğiz senle der gibi baktıktan sonra "pekala, size iyi geceler."

Rose gittikten sonra, yemeğimiz zaten bittiği için durgunlaşan Bayan Manoban'a döndüm.
"Siz dinlenin Bayan Manoban. Ben mutfağı toparlarım." Saate göz ucuyla baktıktan sonra gece yarısını geçmiş olduğunu gördüm.
"Jennie, seninle uyumak istiyorum." Söylediği şeyle afallamıştım. Benimle mi uyumak istiyor? Yanlış duymadım değil mi? Şaşkın ve sessiz halim karşısında "yani sen de istersen tabi. Mecbur değ—-."

"İ-istiyorum!" Sesim beklediğimden yüksek çıkmıştı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken, daha yumuşak bir sesle devam ettim.
"İstiyorum Bayan Manoban, çok istiyorum." Çekingen bir gülümsemeyle yanakları hafifçe kızarmıştı. Rose'ye mutfağı toplayacağımı söylemiştim ama bekleyebilirdi. Sabah herkesten önce uyanıp toplayabilirdim.

Bayan Manoban'ın odasına tekrar çıktığımızda, elimden tutarak beni yatağa yatırdı. Hırkasını çıkarıp, kenara koyduktan sonra yatağa girerek, iyice bana sokuldu. Başını göğsüme yaslayıp, kendine rahat bir pozisyon bulduktan sonra "iyi geceler Jennie." Tanrım o kadar mutluyum ki şu an. "İyi geceler Bayan Manoban." Başının tam kalbimin üstüne gelmesi iyi değildi. Kalp atışlarım o kadar hızlı ve gürültülüydü ki, uyumasını engelleyecekti.

"Jennie saçlarımı okşar mısın?" Göğsümde yatan kadının benden başka bir şey istemesine bile gerek yoktu. Her şeyi onun için yapardım.
"T-tabi Bayan Manoban." Elimi saçlarına götürüp okşamaya başladım. "Böyle iyi mi?" Mırıltıya benzer bir sesle  "mmmmhmmm."
Ben nasıl uyuyacaktım? Hiçbir fikrim yoktu. Biraz sonra uyuduğunu belli eden nefes seslerini duymaya başlamıştım. Saçlarını okşamayı bırakıp, elimi sırtına koydum. T-shirtünün üzerinden sıcak tenini hissedebiliyordum.

Hala uyumayı başaramamıştım. Bayan Manoban kımıldayarak, göğsümdeki başını boyun girintime çıkarmıştı. Dudakları tenime bir tüy gibi değiyordu. Tanrım bana güç ver. Vücuduma yayılan bu uyarılmışlık hissiyle baş etme gücü ver.

Bölüm kısa oldu ama idare edin. Kendimi zorlayarak yazdım.Sonraki bölüm smut gelebilir keyfim yeterse🙄







.

MANOBAN MALİKANESİ (JENLİSA) G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin