Sevgililer Günü

4K 232 10
                                    

BU BÖLÜMÜ YAZARKEN AĞLAYASIM GELDI :(
Parka gittim. Aşıklar Park'ı. Aslında basit bir çocuk şarkıyı ama Düzce'de burası Aşıklar Parkı olarak isimlendirilmişti. Neden bilmiyorum. Tamam sevgilisi olan herkes buraya geliyor ama kavgalar da burada oluyor. Sigara içmeye gelenler de oluyor. (Bu gerçek benim evime yakın orası :D )
Yaren'in görünce parkın ismiyle ilgili kendi kendime yaptığım kavgayı sonlandırdım. Büyük ve hızlı adımlarla Yaren'in yanına gittim.
Yaren-Melis anlatmam gereken şeyler var.
Melis-Biliyorum. Bu yüzden geldim.
Yaren-Bak belki inanmayacaksın ama ben bunları müdürün odasının önündeyken yani gizlice kapı dinlerken duydum. Seni konuşuyorlardı. Seni derken sen ve Koray demek istedim.
Anında kaşlarım çatıldı. Benim hakkımda bir konuya Koray dahil olmuştu. Normalde şaşırmadım ama konuşan kişi bir öğretmeni. Öğretmenler neden sevgililer hakkında konuşsunki? Ya da konuşsalar ne konuşabilirlerki?
"Ne konuşuyorlardı?"
"Koray ve sen evleniyormuşsunuz. "
"Aslında..."
Hayır Melis! Sakın okul bitince deme, şu kızı heveslendirme. Zaten Koray diyip duruyo!
"Evet. Evleneceğiz. "
"Evlenemezsiniz. "
Güldüm. "Nedenmiş o? Dur tahmin edeyim; biz kardeşiz! Di mi?"
Hafifçe güldü. "Hayır, çünkü evlenirseniz Koray'ı öldüreceksin. "
Gülümsemem anında yıkıldı. "Ne saçmalıyorsun sen?"
"Hani diyorum sen bir ucubesin ya-"
Gökyüzünde bir şimşek çaktı. Benim yüzümden olmuştu. Hava Elementi gücünün de başka bir hali. Yaren önce korkup sustu. Ardından güldü.
"İşte... Görüyorsun. "
"Lafı dolandırma!"
"Peki. Lise 3'e gidiyoruz. Lise 4'e herkes geçemeyecek çünkü lise 3'ün sonlarında bize bir sınav yapacaklar. Sınavı geçenler lise 4'e geçecek. Geçemeyenlerin güçleri ellerinden alınacak. Bunu bize 2. dönemin başında yani Pazartesi günü söyleyeceklerdi. "
"Hala Koray ve benle nasıl bir alakası olduğunu çözebilmiş değilim. "
"Gücün büyüyecek Melis. Hatta şu an bile çok güçlüsün. "
"Yani seni öldürebilirim. "
"Hayır. Bu senin ucube olduğunu gösterir. Ucubeden kastım şu: Güçler Okulu'na başladığından beri eski Okulu'ndan kimlerle görüştün?"
Kimseyle görüşmemiştim. Arkadaşlığımız bitmiş miydi? Hayır! Görüşmemiştim ama arkadaşlığımız bitmemişti. Onlar hala arkadaşımdı. Içimden bunları düşünsemde kalbim pek inanmıyordu. Nasıl olabilirdi? Bu kız nasıl bilebilirsiniz bunu? Nasıl söyleyebilirdi?
"Kimseyle görüşmedin çünkü sen değiştin Melis. Bu Koray'ı öldürücek. Eğer o sınavı geçersen Koray'la evlendiğin zaman güçlerin varken evlenirsin. "
"Ne varki bunda?"
"Heyecanlandığında, çok sevindiğinde, üzüldüğünde, korktuğunda ya da sinirlendiğinde güçlerini kontrol edemiyorsun. Koray'ı öldürebilirsin. Hadi öldürmedin diyelim, bi çocuğunuz olduğunu düşünsene. Seni çok sinirlendirdiğini ve onu öldürdüğünü... "
İçimi bir korku kapladı. Ben asla böyle bir şey yapmam. Kafamdaki düşüncelerin tamamı ben böyle bir şey yapmayla doluydu. Ama kalbim inanmıyordu. Çünkü kendime inanmıyordum. Kendime güvenmiyordum. Benim de yapamayacağım şeyler vardı. Bugüne kadar hep arkadaşlarımı korumuştum. Bazen Koray'ı da korumuştum ama onu da konuymayacağım şeyler vardı ve bu şeyler arasında 1. madde bendim.
"Bak ben bunu müdürün odasında, öğretmenler konuşurken duydum. Bunu sana söylemekle söylememek arasında kalmışlardı. Şimdi sana soruyorum; sen çok mu normalsin?"
Bana bir kaç adım yaklaşıp cevabımı bekledi. Başımı yere eğmiş öylece duruyordum. Verecek bir cevabım bile yoktu. Korkuyordum. O kelimeyi söylemeye korkuyordum.
"Ben de öyle düşünmüştüm. "
Yaren'in ağzından çıkan bu son cümleye içim kna ağlayarak katıldım. O gidince ben de eve gittim.
Salondaki kanepeye oturup düşünmeye başladım. Belki de uyduruyorduk. Ama haklı olduğu kısımlarda var. Güçlerimi kontrol edemiyorum.
Belki Güçler Okulu'na başladıktan sonra eski arkadaşlarıyla görüşmeyen sadece ben değildim. Belki diğerleri de görüşmüyordu. Ama bunu bana sorabildiğine göre görüşüyordu.
Benim ne kadar arkadaşım vardı? Şeyma. Esra. Marcelina. Furkan. Mert. Ilayda. Nisa. Berke. Zeynep. Aslında okulda beni sevenler vardı. Sanırım. Sonuçta kimseyle kavga etmiyordum bu da sevildiğim anlamına gelmez miydi? Aslında sanırım insanlar benden korkuyor. Bu yüzden hiç terslemiyorlar ve ben bunu yanlış yorumluyorum.
Yani sevdiklerime zarar vermemek için, mutlu bir hayat sürmek için ve normal bir insan olmak için sene sonunda yapılacak olan o sınavdan kalmam mı gerekiyor? Ama bana bu güçlerin verilmesinin bir sebebi var. Kaderimin böyle yazılmasının sebebi vardı ve ben bunu bozamazdım.
Bugüne kadar başıma ne gelirse gelsin iyi bir insan oldum. Bundan sonrası da öyle olacak ve kaderimi kabullenmeliyim. Bir şekilde kurtuluş bulmalıyım.
ERTESI GÜN ILAYDA
Eve yerleşmiştim ama evde hiç yiyecek yoktu. Buzdolabı bomboştu. Sadece biraz içecek vardı. Ve- gizlice çantama doldurduğum abur cubur zulalarım.
Annem ve abim dışardayız. Babam da hala iş için yurt dışında. Bizim çocuklar tamamen toplanmıştı ve tamamen eşyaları yerleştirilmiş salonda yere oturmuş zulalarımı bitiriyorduk.
Mert-İçecek var mı?
Ilayda-Buzdolabında biraz vişne suyu var.
Zeynep-Kola?
Ilayda-Kolayı sevmem.
Mert ayağa kalktı. "Mutfak nerdeydi?"
"Geliyorum..."
Ayağa kalktım ve Mert'le beraber mutfağa gittim. O vişne suyunu çıkarırken ben de bardakları çıkarırdım sonuçta bardakların yerini bilmiyor.
Mert buzdolabının kapağını açtı. Yüzünde büyük bir boş ifadeyle buzdolabına baktı. Hiç hareket etmeden o boş suratıyla bakmaya devam etti. Sonra buzdolabını kapattı ve yere bakmaya devam etti. Sanki aklını toparlamaya çalışıyordu.
"Mert noldu?"
"Yok, ben deliriyorum. "
Kaşlarımı çattım. Buzdolabının yanına gidip kapağı açtım. Gördüğüm şeyle ben de boş bir ifadeyle buzdolabına bir süre baktıktan sonra kapattım ve salona koştum. Evet, bir kişi eksikti. Tekrar buzdolabının yanına gittim ve kapağı açtım. Aytekin elinde vişne suyu kutusuyla bana gülümsüyordu.
Ilayda-İşsiz misin sen?
Aytekin-Evet.
"O şakayı yapmak için ne zamandır ordasın?"
"Tuvalete gitmek için kalktığımdan beri. "
Gerçekten de yanakları kızarmıştı. Uzanıp yanağına dokundum. Buz gibiydi. Sonra burnuna dokundum. O da buz gibiydi. En azından üstüne bir hırka giymeyi akıl edebilirdi.
Göz devirip vişne suyunu bardaklara doldurdum. Bardaklarla beraber salona geçtim. Telefonum çalınca hemen açtım.
"Efendim Koray?"
"Melis yanınızda mı?"
"Hayır. "
"Evde de yok. "
Zeynep'e döndüm. "Zeynep, Melis nerde?"
Zeynep bir kaç saniye boş boş önüne baktı. Sonra kocaman açılmış gözleriyle bana baktı. "Okula gidiyor!"
Anlamamıştım. Ne vardı bunda bağıracak ya da bu kadar heyecanlanacak?
Ilayda-Niye o kadar heyecanlandın?
Zeynep-Hemen okula gitmeliyiz. Hazırlanın!
Hemen ayağa fırladı. Telefona döndüm. "Koray hazırlanın sizi almaya geliyoruz. "
Sonra tekrar Zeynep'e döndüm. "Zeynep noluyo söylesene!"
"Açıklayacak vakit yok. Çabuk olun!"
Hepimiz montlarımızı elimize aldık ve yiyecekleri yerde bırakıp öylece evden çıktık. Mert'in arabasına bindik. Mert çok hızlı sürüyordu. Zaten Koray'ın evi bize yakın, hatta çok yakın yürüyerek 15 dakikada giderim bu hıza gerek yokki. Koray ve Berfin'i de arabaya aldıktan sonra arabayı hızlı bir şekilde okula sürmeye devam etti.
Ilayda-Zeynep artık anlatır mısın?
Zeynep-Şu geçen günkü kızla ilgili. Ve-hepimizle! Öğretmenler bizden bir şey saklıyor.
Berke-Ne saklıyorlar?
Zeynep-Üstüme gelmeyin! Gidince öğreneceğiz.
Nisa-Öğretmenler okulda mı?
Zeynep-Evet.
MELIS
Okula yeni gelmiştim. Daha otobüsten yeni inmişti. Okula doğru giden yokuşu çıkıyordum. Mert'in arabası önümde durdu. Bana yetişmişlerdi. Otobüsle gelirsem böyle olur! Gerçi Yaren'in söylediklerinden sonra güçlerimi kullanmak istememiştim.
Koray hemen arabadan inip bana sarıldı. "Nerdesin sen? O kadar aradım, açmadın da telefonunu. "
Ona sarılmak istiyordum. Ama yapamazdım ona daha çok bağlanmak demekti bu ve bu ikimiz için de daha çok acıydı.
Nisa arabadan inip hemen yanıma geldi. "Melis iyi misin? Betim benzin atmış çok kötü görünüyorsun. "
Koray-Melis...
Cevap veremiyordum. Vermek istemiyordum. Bilmelerini, üzülmelerini, hayallerinin yıkılmasını istemiyordum. En azından benden duymamalıydılar.
Nisa eliyle önüme düşen saçları çekip elini alnıma koydum. Sonunda konuşacak gücü buldum.
"Bizi kandırdılar. Yıllardır... Bu okulun öğretmenleri bizi kandırıyor. "
Berke-Ne?
Aytekin-Bu iyi görünmüyor. Gelin çardağa oturalım. Bir şekilde çardağa kadar gözlerim yerde yürümeyi başardım. Çardağa oturdum ve gücümü toplayıp konuştum.
"Hepimize hayal kurma izni verdiler ve şimdi de başımıza yıkacaklar. Sene sonunda bize bir sınav yapacaklarmış. Sınavı geçemeyenlerin elinden güçleri alınacak ve lise 4'e geçemeyecekler. Ama... Benim için durum daha kritikmiş ve bana bunu söylemediler. Ben de buraya hesap sormaya geldim. artık öğrendiğinize göre gidebilir miyim?"
Herkes başını evet anlamında salladı. Çardaktan çıktığımda ekibin de peşimden geldiğini gördüm. Içimden onlara teşekkür ederken büyük adımlarla müdür odasına gittim. Her zamanki gibi kafasında bir topuz ve o topuza takılmış kurşun bir kalem vardı.
"Meliscim, hoş-"
"Sakın Meliscim deme!"
"Noldu?"
"Anlat. Benimle nasıl oynadığını anlat!"
"Melis kim sana nasıl anlattı bilmiyorum ama..."
"Kim nasıl anlattı diye bir şey yok, gerçekleri biliyorum. Benim için durumun ne kadar kritik olduğunu da... Ve benden sakladınız. Nasıl yaparsınız? Aptal hayaller kurmamı ve bir gün o hayallerin gerçekleşeceğine inanmama nasıl karşı koymazsınız? Herşeyi biliyordunuz ve müdahale etmediniz!"
"Melis bilmemen gerekiyordu. "
"Bilmeye hakkım vardı! Bu benim hayatım. Benim kararlarım. Dahası hepimizin hayatı ve hepimizin kararları. Siz buna engel olamazsınız buna izniniz yok!"
Ben ağlamaya başlayınca Koray yanıma geldi. Onu ittirip bağırdım. "Şimdi anlatsın size neler olduğunu!"
Müdür odasından çıkıp sola döndüm ve merdivenlere oturdum. Yüzümü ellerimin arasına gömdüm çünkü gözyaşımın kıyafetime akmasından nefret etmek gibi bir huyum vardı. Her şey bitmişti sanki. Seneye arkadaşlarımın bazılarına veda edecektim. Belki onlarla güçleri olmadığı için bir daha görülmemeyecektim. Güçlerimle alışmıştım onlar olmadan yaşayabilir miydim bilmiyordum.
Hayat hep ağzıma sıçmak zorunda mı? Bir kerecik gülse nolurduki... Ölmezdi heralde hayattı o. Ama ben ölebilirim çünkü ben hayat değilim. Ölüyordum da zaten. Dün geceden beri her saniye ölüyordum. Bizim çocuklar odadan çıktıklarında yüzleri bir karıştı. Hiç ses çıkarmadılar. Ben de ayağa kalktım.
Yine hiç konuşmadan arabaya bindik ve bizim eve geldik. Herkes yine salondaki halının üzerine yerlerini almıştı.
Zeynep-Aslında dünyanın sonu değil. Güçlerim olmadan da yaşayabilirim.
Ilayda-Mesele güçlerimizin elimizden alınması değil. Büyüyoruz. Güçlerimiz artıyor. Neden lise 3? Çünkü bu yaşta güçlerimiz çok çok büyüyor ve büyümesi kontrol edemememiz demek. O sınav kontrol edebildiğimizi kanıtlamak için. Neden? Çünkü kontrol etmemek canımızı yakacak.
Melis-Ya ben? Benim için durum çok kritik. Doğum günümde ne yapacağım? Iki hafta sonra doğum günüm. Şu an bile kontrol edemezken nasıl dayanacağım?
Aytekin-Sınavı geçebilirsin.
Melis-Ya sonra? Sınavı geçtim diyelim, ne zaman korksam, sinirlenmem falan kontrol edemeyeceğim. Ben... Size zarar verebilirim.
Herkes bana üzgünce baktı. Sonra Koray'a döndüm.
"Özellikle sana..."
Gözlerim yaşarmaya başlayınca hemen ayağa kalkıp odama fırladım. Koray'da yanıma geldi. Yatağımda bacaklarımı kendime çekmiş ağlıyordum. Koray yatağımın yanına oturdu.
Koray-Bana zarar vermezsin sen.
Cevap veremiyordum. Hıçkırıklarım her cümlemi bastırıyordu. Gözlerimi ellerime diktim.
"Melis bana bak. "
Elleriyle yüzümü tutup ona bakmaya zorladı. Beni ağlarken görünce onun da gözlerinin hafifçe kızardığını gördüm. Hemen ellerini çektim. Ilk defa onun için bu kadar çok endişelenmiştim.
"Koray... En çok canımı ne yakıyor biliyor musun, seni korumam gereken kişi. Seni kendimden korumalıyım ama yapamam. Ben huzuru sen de bulurken nasıl kaçarım?"
Koray tam ellerini saçlarıma götürmüştüki geri çekti. Vücudumdan mor kıvılcımlar çıkıyordu.
"Dokunma Koray. "
Normalde ona sarılırdım. Ama artık her şeyin bilincindeydim ve korkum kontrolümü engelliyordu.
Koray tekrar elini uzattı. Hemen yatakta doğrulup ayağa kalktım.
"Uzak dur. Lütfen..."
Koray yataktan kalkıp bana yaklaştı. Geri geri adım atarken en sonunda duvara tosladım. Gidecek yerim kalmamıştı. Uzanıp elimi tuttu. Titremeye başlamıştı. Titriyordu ama beni bırakmıyordu. elimi bırakması için çekmeye çalıştım. Elimi tutan elini daha çok sıktı.
"Öldüreceksin kendini!"
Elimi elinden çekip olduğum yere kendimi bıraktım. Yere düşermişçesine oturunca Koray da diz çöküp önüme oturdu.
"Melis, geçlerimizden vazgeçebiliriz. Bilerek sınavdan kalırız. Kurtuluşumuz var. "
"Yapamayız. "
"Yaparız Melis. Kaçarız. Gideriz bu şehirden. Unuturuz herkesi, onlar da bizi unutur. "
"Yapamayız. "
"Neden? Neden Melis? Gelemez misin benimle?"
ağzımdan bi hıçkırık daha çıktı. "Koray bu bizim kaderimiz. Bozamayız. Bozmamalıyız. Doğru yoldan sapmamalıyız. "
"Bunun neresi doğru?"
"Bu aslında doğru olan sadece bize engel olanlar olmadı. "
"Ben pes etmeyeceğim. Bir kurtuluş bulacağız. tamam mı?"
Başımı evet anlamında salladım ve odamdan çıktı. Bense ağlamaya devam ettim.

Güçler Okulu 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin