-Koray?
Koray bana öyle bi bakıyodu ki... Bakışlarını tarif edemiyodum bile. Üzgün müydü? Pişman mı? Korkmuş mu? Anlayamıyodum yani bana öyle karmaşık duygularla bakıyoduki.
-Melis bak lütfen bi dinle.
Başımı iki yanımda salladım ve kapıdan çıkıp koşarak kaçtım. İnanamıyorum! Ben...ona aşıktım. Bunu nasıl yaptı?! Gidiceğim yeri biliyodum. Deniz. Sonbahar mevsiminde kimse denize gitmez. Hava elementiyle direk denize gittim. Kumların üstüne oturdum. Islak kumlar kot pantolonuma yapışmıştı. Rahatsız olmuştum ama şu an onları umursamicak kadar üzgündüm. Duygularım karmakarışıktı. Bütün güçlerim içimde parçalanıyodu. Ayağa kalktım ve denize doğru yürümeye başladım. Attığım her adımda bastığım yerdeki kumlar havaya uçup yere iniyodu. Rüzgarın şiddetli esintisi saçlarımı uçuruyodu. Sahilin etrafındaki ağaçlar büyümeye başlamıştı. Denizin dalgaları şiddetlenmişti. Ayakkabılarımı çıkardım. Kumların üstüne çıplak ayakla basmak hoştu. Denize doğru ilerlemeye devam ettim. Denizin dalgalarından bi parça su ayaklarıma değdi. İşte bu huzur vericiydi. Gözlerimi kapattım. Saçlarım uçuşurken ayaklarıma değen suyla derin bi nefes alıp denizin yosun ve tuz karışımı kokusunu içime çektim. Gözlerimi tekrar açtığımda denize doğru biraz daha ilerledim. Göbeğime kadar su gelince durdum. Arkamı döndüm, kollarımı iki yana açtım, derin bi nefes alıp nefesimi tuttum ve gözlerimi kapatıp kendimi suya bıraktım. Bulunduğum derinlik en fazla boyum kadardı şu an. Tamamen yere yatmıştım. Bunu sırtımın yere değmesinden anlamıştım. Gözlerimi açtım. Kollarım denizden çıkmak istermişçesine havaya kalkmıştı. Saçlarımın uçuyo gibi görünmesini her zaman çok sevmişimdir. Gözlerimi tekrar kapattım ve tuttuğum nefesimden biraz dışarı verdim. Nefes almadığım için göğüs kafesimde bi ağrı olmaya başlamıştı. Biri kolumdan tutup çekince birden su yüzüne çıktım. O an biraz korktum ve nefes almaya kalkıştım kazayla. Burnuma su dolunca öksürmeye başladım.
-Manyak mısın sen?
Öksürmeye devam ederken bana bağıran kişiye baktım. Benim yaşlarımda bi erkekti.
-Sanane be?!
Denizden çıktım ve kumların üstüne oturdum. Çocuk önümde durup emir verir gibi baktı ve ellerini beline koyup "Kalk." dedi.
-Sanane!
Üfleyip bileklerimden tuttu beni. Sonra bileklerimdeki mor desenleri görünce "Vayy Kehanet Kızı ne kadar da güçlü." dedi. İyice sinirlendim ve üfleyerek bileklerimi hışımla çektim. Önüme düşen saçlarımı önümden çekmek için elini uzatınca gözlerim mor ışıklar saçarak parlamaya başladı. Benden bi adım uzaklaşarak "Tamam tamam sakin ol." dedi. Ben de "Aklın başına gelmiş, sevindim." diyerek karşılık verdim.
-Bak yanlış anlama ama ıslaksın ve üşürsün yani hasta olursun. Benim evim buraya yakın istersen gel.
Evet ıslağım ve üşüyorum. "Evet."
2 SAAT ÖNCE
-Ne demek Melis kaçtı?!
-Baba bak bana saldırdı. Beni yakıcaktı.
Yalçın'a olan öfkemden aldığım bardağı duvara fırlatıp kırdım. Evden hışımla çıktım. Telefonumu elime alıp hemen Gülfem'i aradım.
-Alo?
-Gülfem, sana bi adres vericem ve hemen söylediğim adrese gitmen gerek.
-Noldu, yine mi işin düştü bana? Geçen gün yanından kovuyodun.
Derin bi nefes alıp verdim. Bunun beni az da olsa sakinleştiriceğini ummuştum ama bi işe yaramadı.
-Gülfem bak şu an bunu konuşmayalım. Sana vericeğim adrste benim yeğenim Melis oturuyo. Evde Koray adında bi sevgilisi var. Onların aralarını açıcaksın tamam mı? Merak etme paranı ödicem.
İLAYDANIN AĞZINDAN
İşte nihayet zil çaldı. Nisa ve Zeynep'le beraber çantalarımızı alıp okul binasından çıktık. Okulun bahçesinden çıktığımızda okulun biraz aşağısında bi kalabalık olduğunu gördük. Kalabalığa yaklaştık. 5 tane araba vardı ve Mert arabalardan birinin yanında duruyodu.
İlayda-Mert bu kalabalık ne?
Mert havalı bi şekilde bana bakıp "Araba yarışı yapıcaz." dedi.
Yapıcaz mı? "Sen de mi katılıcaksın?"
Mert-Evet.
Kaşlarım mümkün olduğunca çatıldı.
İlayda-Saçmalama.
Mert-Yarış başlıyor. Ben gidiyim.
İlayda-Ya Mert saçmalama! Kaza yaparsın.
Mert-Beni mi önemsiyosun?
Mal mal sırıttı. Kızmaya başlayıp koluna vurdum. "Hiç de bile!"
Mert-Kabul et beni önemsiyosun.
Yapmacıkca sırıttım. "Bayılıyorum sana. "
Mert arabanın kapısını açıp şoför koltuğuna oturdu. Ben de şoför koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum.
Mert-Napıyosun sen?
İlayda-Ben de oturdum sıkıyosa çalıltır arabayı.
Mert ofladı. "İlayda bak Barbieliğin zamanı diil. İn arabadan.
Omuz silkip meydan okur gibi baktım. "İnmiyorum. "
Mert-İnsene.
İlayda-İnmiyorum. Napıcan?
Mert başını sallayıp "Pekala." dedi ve gaza bastı.
İlayda-Ya Mert burası dağ başı farkındasın di mi?
Mert-Evet.
İlayda-Bi yere uçucaz şimdi.
Mert iyice gaza bastı.
İlayda-Yavaşlasana!
Mert-Biraz daha yalvar.
İlayda-Ne?! Saçmalama!
Mert-Barbie, alt tarafı yalvarıcaksın.
Virajdan hızla dönünce koltuğuma daha çok sindim.
İlayda-Ya tamam! Mert lütfen dur! Allah'ın cezası dur yaa!
Mert sırıttı. Ama hiç yavaşlamadı.
İlayda-Ya dursana!
Mert-Bi sus!
Endişeli yüzüyle bana baktı. "Fren tutmuyo. "
"Ne?!" Mert frene basmaya devam etti.
İlayda-Mert napıcaz?
Mert-Aç kapıyı!
Hemen kapımı açtım. O da aynını yaptı.
Mert-Kapıdan atlicaz. Üç diyince.
İlayda-Atlayamam. Olmaz.
Mert-İlayda, uçuruma gidiyoruz. 1-2-3. Atla! Şimdi!
Hemen kapıdan atladım. Yolda biraz yuvarlandık. Başımı kaldırdığımda Mert hâla yuvarlanıyodu. Uçurumdan düşünce adını haykırdım.
"Burdayım!"
Mert'in sesini duyunca uçurumun köşesine doğru gittim. Uçurumun köşesinde toprağa dayalı bi dal parçasına tutunmuştu bir eliyle. Diğer eliyle de çamurlu toprağı tutuyodu. Ellerimle ellerini tutup çekmeye çalıştım.
Mert-İlayda bırak beni. Düşüceksin.
Onu umursamayıp çekmeye devam ettim. Ayağım çamurlu toprakta kaydı ve ikimizde yuvarlanarak düştük.
MELİSİN AĞZINDAN
Evde bi şömine vardı. Salonda. Şöminenin karşısına, bacaklarımızın üstüne oturmuştuk. Adını bilmediğim çocuk bana bi süre bakıp durdu. Ben bana bakan birine bakmadan duramam. Yani ara sıra istemsiz olarak gözüm kayar. Benim de ara sıra gözüm o çocuğa kayıyodu. En sonunda bu durumdan rahatsız oldum. "Ne?"
-Hiiç.
Mutfağa gitti ve elinde bi bardak çayla geri döndü. Mmm ıhlamur. Bayılırım. Ama içine ilaç koyduysa? Tam bardağı tutacakken son anda vaz geçtim.
"Noldu?"
"İçine ilaç koymuşsundur."
"Tabiikide koymadım."
"Sanki evet koydum diye kabullenicektin."
Bana gözlerini devirerek baktı ve bardağı mutfağa geri götürüp yanıma geldi.
"Melis giysilerin çok ıslak. Benimkilerden veriyim istersen. "
"Adımı nerden biliyosun?"
"Hani kehanet kızısın ya. "
"Ben senin adını bilmiyorum ama. "
"Ben Ushan. "
Ushan. Bu ismi çok severim.
Ushan-Melis cidden kuru giysilere ihtiyacın var.
Haklı. Giysilerim ıslak ve bi erkeğin karşısında böyle ıslak ıslak durmak tuhafıma gitmişti ve şu an çok rahatsızdım. Başımı onaylarcasına salladım. Bi koşu bana siyah eşofman takımı getirdi. Ve siyah bi bluz.
Ushan-Şey ben çıkıyım sen giyin.
Melis-Ben salonda giyiniyim, sen de tam üstümü soyunduğum anda kapıyı aç içeri dal öyle mi? Ben banyoda kapıyı kilitleyip de giyinirim.
Bana tekrar gözlerini devirip baktı. "Ne kadar fesatsın. "
Melis-Sadece önlem alıyorum.
Banyoya gidip kapıyı kilitledim. Bana verdiği giysileri giydim. Sonra aynadaki yansımama baktım. Solgundum. Yüzümdeki kesinlikle bişey eksikti: gülümsemek. Ben cidden her dakika, her şeye hunharca gülen Melis miydim? Şu an gülümsemeyi asla başaramicakmışım gibi geliyodu. Gözümün önüne düşen mor rengindeki perçemi kulağımın arkasına attım. Saçlarım yavaş yavaş bukleleşmeye başlamıştı ve deniz suyu yüzünden yapış yapıştı. Duş kabinindeki şampuanı aldım. Lavabonun musluğunu açıp saçlarımı ıslattım ve başımı lavaboya eğip köpürtmeye başladım. Yaklaşık 15 dakika sonra saçlarımı yıkamıştım ve bi havlu alıp başıma sardım. Ama sonra böyle çok tipsiz göründüğümü düşünerek havluyu omuzlarıma koydum ki sırtımdan aşağı su akmasın. Islak giysilerimi ne yapacağımı düşünürken kendimi kirli sepetine atarken buldum. Sonuçta o bi kirli sepeti ve benim giysilerimde deniz suyundan dolayı kirlenmiş saylırdı. Salona geri geçtim. Ushan burnunu çekip derin bi nefes aldı. "Saçlarını mı yıkadın?"
Melis-Evet. Lavaboya gömdüm kafamı yıkadım. Sakıncası mı var?
Ushan-Yoo.
Melis-Bu arada teşekkür ederim ama ben gitsem iyi olucak.
Ushan-Nereye?
Eve gidemezdim.
Melis-Arkadaşımda kalıcam.
Ushan-Peki numaramı veriyim sana.
Bi kağıda numarasını yazdı ve bana verdi. Kağıdı cebime tıkıştırdım.
Melis-Bu arada sen hangi okuldasın?
Ushan-Güçler Okulu.
Melis-Vayy. Seni hiç görmedim.
Ushan-Koskoca okul.
Güldü.
Melis-Gücün ne?
Ushan-Toprak Elementi.
Melis-Ciddi misin? Ben seni hiç görmedim sınıfta.
Ushan-Ben nakil geleli iki hafta oluyo.
Tabii son günlerde bir sürü olay oldu. Onu fark etmemem normal. Evden çıktım ve kimin evinde kalıcağıma dair fikir yürütmeye başladım.
YOĞUN İSTEK ÜZERİNE YB GELDİ. AYRICA ANNEM PC KALDIRICAK VE NE ZAMAN YB YAZARIM BELLİ DİİL. GÜÇLER OKULU HAYRANLARIMA GÜÇLÜLER DEMEYE KARAR VERDİM. GÜÇLÜLER VE MelAyistler DİYE Bİ KİTAP YAPICAM VE ORDA SİZ OKURLARLA İLGİLİ RÖPORTAJ YAPICAM. RÖPORTAJ YAPMAMI İSTERSENİZ EĞER BANA MESAJ ATIN. KİTAPTAKİ BAZI KARAKTERLERİN WATTPAD ADRESLERİ:
İlayda: ilaaydaa14
Aytekin (hani şu kadın kılığına giren): AytekinBayraktar1
Nisa: nisanurturk71
Melis: o benim :D
Zeynep: zeynep_9555
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçler Okulu 2
FantasíaArtık Lise 3'e gidiyoruz. Bi yaş daha büyüdük. Onca olay yaşadık. Ama eminimki bizim hayatımızda aksiyon biter artık sakin yaşicaz kuralları olmadığı için bir sürü macera yaşamaya devam edicez. Kesinlikle eminim bundan. Eski arkadaşlar başka okula g...