Aytekinin Ağzından
Aytekin-Mert bi yerinde dur yaa.
Mert ile beraber benim evime gitmiştik. Eve gelir gelmez kendini salondaki kanepeye attı.
Mert-Kız hafızamı silmeye çalıştı.
Aytekin-Tamam da sen de hafızamı kaybettim diye numara yapmadın mı?
Mert-Aynı şey mi?
Aytekin-Evet.
Mert-Ben onun üstünde güç kullanmadım.
Aytekin-Sonuçta onu kandırdın o da seni kandırdı yani şimdi kızın neler hissettiğini anlamışsındır.
Mert kalkıp mutfağa gitti ve buzdolabından bi şişe içki çıkardı.
Aytekin-Sen onu ne zaman oraya koydun? Ama ben nasıl fark etmedim?
Mert şişeden büyük bi yudum aldı. Ben de son çare İlayda'yı aradım. Telefonu Nisa açtı.
Aytekin-İlayda'ya versene.
Nisa-Veremem.
Aytekin-Neden?
Nisa-Müsait değil.
Aytekin-Olum ne fırıldaklar dönüyo orda, versene kızı.
Nisa-Sıçıyo sıçıyo! Gelemez.
İlayda'nın "Nisa ne diyon yaa salak?!" dediğini duydum sonra telefonu İlayda aldı.
Aytekin-İlayda gelsene Mert çok kötü.
İlayda-Banane!
Aytekin-Ya kızım çocuk çok kötü.
İlayda-Ne kızımı be?!
Aytekin-Ben de anlamadım. Sana kızım diyom ona olum diyom yok ben sizin babanızım.
İlayda-Şaka kaldırıcak durumda değilim.
Aytekin-Ya bak yine içki içiyo benim başıma kalcak gene.
İlayda-Zıkkım içsin!
Telefon suratıma kapandı. Mert yine kafayı buldu ve Barbie diye sayıklamaya başladı. Napsam diye düşünürken aklıma İlayda'nın kılığına girmek geldi. Güçlerimle İlayda'nın kılığına girdim ve Mert'in yanına oturdum. Uzanıp bana sarıldı. E sarılmaktan can çıkmaz. Mert niye dudak büzdü? Lan!!!!
Hemen normal halime dönüp Mert'e bi yumruk geçirdim. "Benim lan benim!"
O da bana yumruk attı.
Aytekin-Napıyon lan?!
Mert-Yeter artık kılık değiştirip durma!
Aytekin-Niye öpüyon beni?
Mert-Kim dedi sana İlayda'nın kılığına gir diye?
Aytekin-Hay lanet olsun bidaha İlayda olmicam.
MELİSİN AĞZINDAN
Uyandığımda sabah olmuştu. Bu iyiydi çünkü ışık vardı sonuçta karanlık değildi.
Koray-Günaydın. Kaçış planın var mı?
Melis-Daha yeni uyandım. Güçlerimizi kullanabiliyo muyuz?
Koray-Bilmiyorum.
Melis-Hiç denemedin mi?
Koray omuz silkti. "Umursamadım bile. Zaten kaçsam nolucaktı ki, sanki yaşamama değer bişey var. "
Melis-Koray hiç sırası değil.
Ayağa kalkıp elimden ateş çıkarmaya çalıştım. Minik bi kıvılcım. Su? Bi kaç damla. Toprak? Etrafta toprakla alakalı bişey yok. Hava? Çok hafif bi esinti. Ruh? Koray'a dönüp onu güldürmeye çalıştım. Hafif bi tebessüm etti.
Koray-Güçlerini benden uzak tut.
Melis-Sadece deniyorum. Peki nasıl kaçıcaz?
Koray-Aslında bi fikrim var.
Duvarın köşesinde duran çantamı eline aldı.
Melis-İçindeki telefonu almışlardır biliyosun di mi?
Koray-Gereken sadece kağıt, kalem ve sen.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Koray'ın amcası bizi kontrol etmek için yanımıza geldi.
"Nasılsınız bakalım?"
Melis-Mutluluktan geberiyoruz.
"Bize yardım edin sizi serbest bırakalım. "
Koray-Hayır!
Adam bi kahkaha attı. "Bakın hala anlamadınız mı, bize yardım etmeyi kabul edene kadar burdan çıkamicaksınız. "
Melis-Anladım. Ama neyi anladım biliyo musun? Eskiden gözlerimi kapatınca kabus görüyodum şimdi gözlerimi açınca kabus görüyorum. Tipe bak!
Adam bi kahkaha daha attı. Sonra yerdeki kağıdı gördü.
"Bu ne?"
Koray-Nerden bilelim?
Adam kağıdı almak için eğilince gücümle kağıdı biraz ileri uçurdum. Adam doğrulup dik dik bize baktı. "Siz mi yapıyosunuz?"
Melis-Üff saçmalama bi zahmet! Biz nasıl yapalım gücümüz işe yarıyo sanki!
Adam kağıdı almak için tekrar eğildi ben de tekrar kağıdı uçurdum. Koray, adamın cebindeki çakıyı çıkarmaya başladı. Zorlandığı belliydi. Sonuçta burda güçlerimiz azalıyo.
Koray çakıyı çıkarınca onu açıp adamın beline sapladı. Adam bi çığlık atarken gözlerimi kapattım.
Koray, anahtar adamda mı diye kontrol etti.
Koray-Anahtar yok!
Düşün. Düşün.
Parmaklıklara asılıp çığlık atmaya başladım.
"Yardım edin! Burda biri var! İmdat!"
Bi adam içeri girdi ve Koray'ın amcasını öyle yerde görünce donup kaldı.
"Noldu burda?"
"Bilmiyorum. Birden çakı havada uçtu. "
Adam Koray'ın amcasına yardım ederken Koray o adamı da bıçakladı. Şansımıza anahtar bu sefer adamın cebinde çıkmıltı. Anahtarı tam alıcaktık ki Koray artık dayanamadı ve anahtar yere düştü.
Koray-Lanet olsun!
Kolunu demir parmaklıklar arasından uzatıp anahtara ulaşmaya çalıştı ama ulaşamadı.
Melis-Ben daha zayıfım, bi de ben deniyim.
Koray çekilince kolumu demir parmaklıklar arasından geçirip anahtara ulaşmaya çalıştım. Ulaşmama az kalmıştı. Küçücük bi mesafe ama ben o mesafeye de ulaşamıyodum. Kolum acıyodu. Nolursa olsun dedim ve kendimi var gücümle ittirdim. Anahtara ulaşmıştım ama kolumu çok fena incitmiştim.
Koray-İyi misin?
Melis-Buna değdi.
Kapıyı açıp hemen odadan çıktım. Koray'da arkamdan geldi. Koridor boyunca koştuk. Koridorun sonuna gelince kafamızı uzatıp biri var mı diye baktık. Ki evet vardı.
Melis-Napıcaz?
Koridorun diğer ucundan bi kaç kişi gelmeye başlayınca Koray elimi tuttu ve beni çekiştirmeye başladı. Ona güvenip beni götürdüğü tarafa doğru koşmaya başladım.
Arada bi silah sesleri patlıyodu. Her seferinde çığlık atıyodum. Bizi vurmazlardı. Vuramazlardı. Bize ihtiyaçları vardı sadece korkutmak için ateş ediyolardı ama yine de korkuyodum.
GİZEMLİ KIZIN AĞZINDAN
"Ateşi durdurun!"
"Berfin sen karışma. "
"Nasıl karışmamamı beklersin? O benim kardeşim! Daha ona kavuşamadan onu kaybetmek istemiyorum. Durdurun şunu!"
Kolumdan sıkıca tutup beni sarstı.
"Kardeşim dediğin insanı kaç kere uyardık haberin var mı? O bizi dinlemedi!"
Kolumu zar zor üvey amcamdan (yani Melis'in amcası) kurtardım.
"Sizi dinlemek zorunda değilki. "
"Biliyorum. Ben öyle istiyorum. "
"İğrençsin!"
"Peki sen Berfin? Seni zorlamıyorum."
"Sana yardım etmezsem kardeşimle tanışmama izin vermiceksin, unuttun mu?"
"Evet ama sonuçta alnına silah falan dayamadım. Ama Melis ve Koray'a ateş ediyorum. Sen neden burdasın?"
Oflayıp odama geçtim ve patlayan silah seslerini duymamak için ellerimle kulaklarımı tıkayabildiğim kadar tıkadım. O pislik adamın yanından gidemezdim. Kardeşimle tanışmak için hapishaneden çıkmasına yardım etmiş, yalancı şahitlik yapmıştım. Zaten yapmak zorundaydım. Ona yardım etmezsem kardeşime zarar vericekti ve ben asla Onunla tanışamayacaktım. Bunu bildiği halde beni sinirlendirmek için bilerek saçma sorular soruyodu. Dayanmalıyım. Bu şerefsiz adama dayanmalıyım.
MELİSİN AĞZINDAN
Melis-Koray yetişiyolar!
Koray-Daha hızlı koş!
Artık nefesim tıkanmaya başlamıştı ama yine de koşuyodum. Mecburdum zaten. Ormanın sonlarına doğru gelmeye başlamıştık.
Koray-Sınıra gelmek üzereyiz. Biraz daha dayan.
Ormandan çıktık mı güçlerimizi kullanmaya başlayabilirdik.
Tam sınırı geçecekken biri omuzlarımdan tutup beni geriye doğru çekti ve yere düştüm. Beni tutan adam boğazıma bi bıçak tuttu.
"En ufak hareketinde sevgilini öldürürüm. "
Melis-Biz sevgili değiliz.
Koray-He bravo Melis.
"Sus!"
Koray yavaş adımlarla adama doğru yaklaşmaya başladı. Artık başka çarem kalmadı. Bütün gücümü harcayarak ellerimden ateş çıkardım ve arkama doğru uzandım. Adam ellerimdeki ateşlerden kaçmak için ayağa kalkınca ellerimle bacaklarını tuttum. Adam acıyla çığlık attı ve kaçmaya başladı.
Artık ayağa kalkıcak gücüm bile yoktu. Ve bir sürü insan bize doğru yaklaşıyodu. Kendimi bıraktım ve toprağın üstüne yığıldım. Koray beni uyumamam için sürekli sarsarken bi kız bağırdı.
"Geri çekilin!"
Kız sınırı geçmişti ve güçlerini kullanmaya hazırdı. Ama adamlar kızı hiç umursamadılar ve bize doğru koşmaya devam ettiler. Kız ağaçların dallarını uzattı, yerden dev sarmaşıklar çıkardı ve bütün adamları yakaladı. Sonra ne mi oldu? Son zamanlarda çok fazla bayılıyorum di mi? Yine bayıldım.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Burası Koray ve benim evimiz. Odada şu bize yardım eden kız ve Koray vardı.
Melis-Teşekkürler. Sen kimsin?
Uyanır uyanmaz sorduğum soruya bak.
Kızın omzunda, ensesinde desenimsi şekiller vardı ve şekillder ensesiyle omzu arasında uzanıyodu. Demek ki kızın güçleri toprak ve ateş elementi.
"Ben Berfin. Ve ben... Şey çıkar mısın bu özel bi mesele. "
Koray başını sallayıp odadan çıktı.
"Bak sana söylemem gereken biley vardı. Sen biliyosun ki üveysin. "
"Evet. Ailelerimizi öldürmüşlerdi. "
"Peki ne zaman öldüklerini biliyo musun?"
"Ben doğduktan sonra. "
"Hayır. "
"Ne?"
Kız stresten dudağını ıssırıyor ve ayağını yere vuruyodu.
"Bak beni iyi dinle. Annen sen doğduktan beş ay sonra tekrar hamile kaldı ve senin bi kardeşin daha oldu. Sen iki yaşına gelene kadar ailenle yaşıyodun ama sonra aileni öldürdüler. Ailen, ölüceklerini biliyolardı ve kardeşini annenin kız kardeşine, yani teyzene yolladılar. Sonra üvey amcan bi kardeşin olduğunu öğrendi ve kardeşini kaçırdılar. "
"Bunları bildiğine göre kardeşimin de kim olduğunu biliyosun. "
"Evet. "
Ona dikkatlice baktım. Yalan söylüyo gibi görünmüyodu aslında ama inanmak istemiyodum.
"Kim?"
Başını önüne eğip biraz bekledi. Bişeyler düşünüyodu heralde. Sonra yaşlarla dolmuş gözüyle bana baktı. "Ben senin kardeşinim. "
İLAYDANIN AĞZINDAN
Nisa-Yeter artık yeme şunu.
Elimden Nutella kavanozunu aldı.
İlayda-Nutellaaaaa!
Elinden kavanozu geri alıp tekrar yemeğe başladım.
Nisa-Ya kızım yeter. Bak hadi ben senin kafanı dağıtıyım.
İlayda-Nasıl olcak o?
Nisa-Mesela yılbaşını düşünelim. Bak Aralık ayına beş gün kaldı.
İlayda-Ne yılbaşısı yaa? Ben yılbaşına pijamamla, televizyonumla, 5SOS posterlerimle ve Nutellamla giricem.
Cidden odası 5SOS posterleriyle doluydu.
Nisa-İlayda ben sana ne diyim ki?
İlayda-Deme bişey, çikolata bana herşeyi söylüyo.
Nisa-Çok merak ettim ne diyo sana?
İlayda-Gerizekalı sarışın hemen aşık oldun çocuğa diyo.
Ofladım. Hem de gözlerimi belerterek. O ise omuz silkti ve limonlu gazozundan büyük bi yudum aldı.
Nisa-İnsan hiç diilse şunların yanına kola içer. Limonlu gazoz nedir?
İlayda-Kola sevmem.
İşte Barbie'nin başka bi anormalliği.
Nisa-Neden affetmiyosun?
İlayda şöyle bi duraksadı. "Boşver. "
Nisa-Hop hop hop! Kaçamak yok cevap ver bana.
İlayda ayağa kalkıp dolabından saç kurutma makinesi çıkardı. Sonra fişe taktı.
İlayda-Aslında sebebi tam olarak...
Makineyi çalıltırdı ve ben gürültüden bişey duyamadım.
"Ne dedin?"
"Şey işte..."
Makineyi yine çalıştırdı. Fişi çektim ve başında dikildim.
Pencereyi açtı ve bağırdı. "Bedir amca nasılsın?"
Bağırdı adamın söylediklerini duymamla gülmem bir oldu.
"Ne Bedir'i evladım? Mustafa ben. "
İlayda pencereyi kapatıp bana döndü. "Adam yaşlı ya adını unutuyo. "
"Artık kaçmak yerine düzgün bi cevap vericek misin?"
Ofladı ve yatağın köşesine oturacakken yere düştü.
Nisa-Bak işte anlatmamak için yaşlı amcaya Bedir diye seslenip adamcağızın psikolojisini bozmasaydın bunlar başına gelmicekti.
Yatağa doğru düzgün oturup ciddi bi yüz ifadesine büründü.
"Korkuyorum. "
"Neyden?" diye gizemlice fısıldadım.
"Beni üzmesinden. Hayal kırıklığına uğratmasından. Ben ondan korkuyorum. Mert'den korkuyorum. "
Dramatik bi şekilde elşmi alnıma koydum ve bağırdım. "Herşeyden korkuyorum. "
"Allah belanı versin!"
"Töbe de!"
"Demicem. "
"Sen de çaya şeker yerine tuz dök, amin. "
Güldü. Neyse hiç değilse güldürebilmiştim. Hava kararıyodu. İlayda'ya sıkı sıkı sarıldım ve evimin yolunu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçler Okulu 2
FantasyArtık Lise 3'e gidiyoruz. Bi yaş daha büyüdük. Onca olay yaşadık. Ama eminimki bizim hayatımızda aksiyon biter artık sakin yaşicaz kuralları olmadığı için bir sürü macera yaşamaya devam edicez. Kesinlikle eminim bundan. Eski arkadaşlar başka okula g...