-Vakit-

213 24 213
                                    

Merhabalar
Çok beklediğiniz bölüm sonunda geldi . Biliyorum biraz az oldu ancak öz oldu . Yorumlarda buluşalım

"Işıkları kapatma vakti!"

Bombanın ardında bıraktığı toz dumanı en çok Albastı'nın işine yaramış o karışıklıkta kaçman için kapıdan ok gibi fırlayarak arkaya doğru bir iki adım attığında Eren dağılan toz dumanının son anda izin vermesiyle kaçtığını görmüş ve "Kaçıyor" demişti. Cenk,

"Çağatay sen git ben bunları hallederim!" demesiyle beraber Çağatay "Sen?" diyerek duraksamıştı.

"Sen git ben başımın çaresine bakabilirim!" dedi.

Çağatay onay alır almaz çatışma alanına Cenk'in adamların üzerine açtığı seri ateş ile ortalığı biraz daha karıştırıp intikam arkadaşına koridor açtı. Çağatay en nihayetinde karşıya geçtiğinde Albastı da neredeyse gözden kaybolmak üzereydi. Eğer ağaçlar belirsizce önüne çıkmış olmasaydı büyük ihtimalle gözden kaybolacak kadar uzaklaşmış olacaktı.

Çağatay hızlı ve büyük adımlarıyla koşmaya başladı. Artık gün doğmaya başlamış , rüzgar da hızını kesmişti. Önüne çıkan ağaçlara dikkat ederek koşarken içinden gelen canavarca hisle bağırdı.

"Boşuna kaçıyorsun Albastı. Senin bu ormandan kurtuluşun yok!" dedi. Ses ormanın derinliklerinde yankılanırken Albastı, "Beni kendinle karıştırma Çağatay! Ben kendim istemediğim sürece hiçbir savaşı kaybetmem ama sen ve senin gibiler kaybetmeye mahkumdur." Dedi ve bir el ateş etti. Ateşin sesi ile Çağatay kendini kapının ardına saklandı. "Her zaman böyle kaçacaksınız" dedi. Bu sırada laf yetiştirmeye çalıştığı için dikkati dağıldı ve ıslak toprağın etkisi ile yeri boyladı.

Çağatay için doğan bu eşsiz fırsat doğru kullanıldı ve Çağatay akciğerlerini patlatırcasına hızlanmıştı. İçi şimdiden kıpır kıpır kıpır oluyordu. Düşmanının bedenine yaklaşacağı en büyük andı. Üstelik bu sefer şartlar eşitti.

Albastı yerden kalkıp koşmaya gayretlendiğinde ayağının düşmenin etkisi ile kırılmış olduğu gerçeği gün gibi ortaya çıkmış ve zaten engebeli olan orman arazisinde bir de topallık eklenmiş ve daha da yavaşlamıştı. Ancak çok az kalmıştı. Şimdi biraz daha yürüdüğünde onu arabası karşılayacak ve defolup gidecekti. Çağatay'ın yaklaştığını gördüğü anda arkasına dönüp iki el ateş etti.

Hedefine emin adımlarla ilerleyen Çağatay bir anda gelen iki kurşundan yere yatarak kaçarken sağ omzuna saplanan kurşun ile "Ahh" diyerek çömelmişti. Bu ah bir anlığına dikkatinin dağılmasına neden olurken Albastı'nın ise kaçmasına neden olmuştu. Albastı arkasına dahi bakmadan ilerlemiş ve sonunda sakladığı arabasına ulaşmıştı.

Özel günler için saklanan arabayı kullanmak için cebinden anahtarı çıkarıp açmış ve içine geçmişti. Telefonunu ve silahını yan koltuğa fırlatıp anahtarını deliğine soktu. Aracının kontağını çevirip gaza basmaya hazırlanırken aylar önce kendisinin hikâyeye girişi gibi giren biri vardı arkasında.

"Aaa güzelim nereye böyle?" dedi. Albastı "Sende kimsin ne istiyorsun?" dediğinde Berfu ,sonradan dahil olduğu plan doğrultusunda ilerlemesini sürdürüyordu. Albastı elini tam silahına uzatmaya hazırlanırken Berfu diğer elini arkadan Albastı'nın boğazının etrafına dikkatlice dolayıp "Yerinde olsam hiç denemezdim" dedi. Sonrasında bakışlarını aynadan çekip cama çevirdi.

"Hem bak misafirlerimiz de geldi." Dedi.

Berfu'nun misafirimiz dediği Cenk ve Çağatay arabanın iki yanını kuşatmış bir şekilde bekliyordu. Berfu "Bak güzelim, şimdi Cenk geliyor kapını açacak ellerini bağlıyor ve sen doğruca ölüme gidiyorsun" dedi. Albastı sadece güldü. Elleri hala direksiyonda dururken "Sen kim oluyorsun da beni yakalamaya çalışıyorsun? Kendi başını yakıyorsun . Kocam seni ya..."

Namlu 2 HesapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin