Merhabalar. Finalin üçüncü kısmı ile geldim. Konuşmayı sona sakladım. Sonda buluşuruz.
Bölüm müziklerimiz: Kül- Cem Adrian
Sezen Aksu- Kurşuni renkler
Svrcına -Meet me on the battlefield
"Ta tamam efendim. Ben, ben onu getireceğim." Dediğinde Ayfer'in yüzü çoktan düşmüştü. Kanı donarken kulağından telefonu çekip yutkundu. Az ileride deli dana gibi dönen kıza vereceği haberin onu yerle yeksan edeceğini biliyordu. Vereceği haberin yüreğini sökeceğinden emindi ama başka çaresi de yoktu. Bakışlarını boşluğa diktiğinde bembeyaz olduğunun farkında değildi.
"Ayfer abla? Neyin var?" dediğinde Ayfer yerinden sıçrayıp sesin sahibine döndüğünde Çağla ile göz göze geldi. Gözlerini hafifçe kaçırırken Çağla "Ayfer abla ne oldu ? Betin benzin atmış?" diyerek endişe bulutlarını çağırdı güzel yüzüne.
"Evet Çağla bir şey oldu. Oldu ama be ben bunu sana nasıl söyleyeceğim bilmiyorum." Dedi. Çağla Ayfer'i iki omzundan tuttu. Sıkıca sararken yüzündeki endişe daha da belirginleşti. Ayfer'in gözlerine daha dikkatli baktığında ise anladı.
"Yo yo yo, Çağatay ölmez? Ölemez. O iyi! O gelecek değil mi?" dedi. Ayfer cevap vermek yerine öylece bakarken Çağla, Ayfer'i gömleğinin iki yakasından tuttu. "Bir şey de Allah aşkına! Bana onun iyi olduğunu söyle. Çağatay ölmedi de. Yalvarırım seni bırakmadı de." Dedi. Birkaç saniye cevap bekledi ama umduğu cevap gelmeyince Ayfer'in önüne dizleri üzerine çöktü.
"Bıraktı mı şimdi beni? Gitti mi o?" dediğinde Ayfer tam karşısına çöktü. Çağla'nın bir dakika içinde buz kesen ellerini tutup ısıtmayı denedi. "Çağla, Çağatay hala yaşıyormuş. Şimdi hastanede ameliyata alınmış ama durumu kritikmiş." Dediğinde Çağla "öldü değil mi? Bana yalan söylüyorsun şimdi sen. Üzülmeyeyim diye yapıyorsun değil mi?" Dedi minik bir kız çocuğu gibi.
"Yalan söyleyip söylemediğimi öğrenmek istiyorsan gel benimle." Dedi Ayfer. Çağla kafa sallayıp durumu kabullenirken Ayfer daha fazla dayanamayıp sıkıca sardı Çağla'yı. Onun göz yaşlarını durdurmak için sımsıkı sarıldı ama bu göz yaşları çoktan yeni bir yangının habercisi olmuştu.
******
Gerekli işlemler yapılmış, durumu kısa süre içinde toparlamayı başaran doktorlar Çağatay'ın kafatası içinde aniden başlayan kanamayı durdurmak için onu ameliyata almıştı. Ameliyata giren hastaların yakınları için ayrılan koridorda, Akif ve Seher sol taraftaki üçlü koltuklardan kapıya yakın olana oturmuşken, Evin uzak taraftaki üçlü koltuğa oturmuştu.
Cenk ise oturmak yerine ayakta beklemeyi tercih etmiş, kollarını birbirine dolamış bir biçimde kafasını duvara dayamıştı. İçeriden gelecek bir haberi beklerken Akif ve Seher, baloda gördükleri bu adamın neden burada olduğunu-bildiklerinden ötürü- sorgulamamıştı. Evin'in ise kimseyi görecek gözü yoktu.
Cenk kara haberi bizzat paramedikten almış gelmişti. Çağla'yı aramaya eli gitmemiş, kimseden de isteyememişti. Gerçi onun birileri için ölü olduğu gerçeğini anımsayınca belki de gelmemesi en iyisiydi. Kafasını yerden kaldırıp önce ameliyathanelere giden koridoru açacak olan otomatik kapıya, sonra da tam karşıya baktı.
Bu sırada gördüğü görüntü ile dondu kaldı. Çağla ona doğru geliyordu. Bitmiş, yorgun düşmüştü belki ama vazgeçmemişti. Ayaklarını bugün için güçlendirmemişti ama ayakları üzerinde sapasağlam yürüyordu.
"Cenk!" diyerek kendini onun kollarına attığında diğerlerinin bakışları umurunda değildi. Akif, Seher ve Evin hortlak görmüş bir biçimde Çağla'ya bakarken Çağla göz yaşı yüklü bulutlarını Cenk'in göğsünde indirdi. Kendini oraya gizlemeyi seçerken Cenk onu sımsıkı sardı. İki beden tek bedene sığmış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namlu 2 Hesap
ActionKapak tasarım @lavender_odor a aittir. Ne adalet bekçisi,ne de kanun kaçağıydım artık . Arada , arafta kalmış , duygularının kaybetmiş , umudunun yerine ölümün soğunu doldurmuş hiç kimseydim. Ben gri olmuştum. İnsanlar üçe ayrılır ; Beyaz olanla...