-Ruhun Parçaları part 1-

169 18 179
                                    

Merhabalar efendim. Ben gene geldim. Sona doğru gelirken gittikçe heyecanım artıyor. Sonuçta benim iki yıllık bir yolculuğum son bulmuş olacak. Bu yüzden hatalarım olabilir. Affola... 

Patlamadan iki gün sonrası...

Güneş her zaman ki gibi yeniden doğmuştu ancak ne var ki ışıklar, istihbaratın binasından içeriye ulaşmayı başaramamıştı. O kadar çok ilgilenilmesi gereken mesele vardı ki ekip nefes almaya vakit bulamıyor 48 saattir gözlerini kırpamıyorlardı bile. Seher sorguya aldığı Albay'ın etrafında bir tur döndüğünde masaya ellerini koyup hafifçe eğildi.

"Bana bak Ramiz Turna, kaçacak yerin yok. Her şey ortada bence hemen konuş ve bu iş bitsin!" dediğinde Ramiz oturduğu sandalyeden hafifçe doğruldu. Baskından kolunun kırılması ile kurtulmuştu ancak adaletin ellerinden kurtulamamıştı. Albay derin bir nefes aldı.

"Size anlatmam gereken her şeyi anlattım. Daha ne istiyorsun?" dedi. Seher karşısındaki herifin bir pedofili olduğu gerçeğini ve onun ölmesini gerektiğini söyleyen nefsini bastırıp yutkundu. "Beyefendiyi anlat mesela? Yıllar önce nasıl bir anda büyüdüğünü? Fahri denen adamı nasıl öldürdüğünü mesela? Cengiz'in ölümü de olabilir. Nasıl öldürdün lan adamı?" dediğinde Albay sağlam kolunu saçına geçirdi. Dudaklarını yukarıya kıvırdı.

"Siz Fahri meselesini nereden biliyorsunuz?" dedi. Seher kahkaha atarak "Kuşlar söyledi Ramiz. Şimdi o gece beyefendiden bahsetmişsin. Kim o adam?" dediğinde Albay "Tanımıyorum ben öyle birini! Ama istiyorsan birlikte dans ettiğimiz geceden bahsedebiliriz." diyerek üstelediğinde Seher ellerini iki yana açtı. "Ben adam dövmeyeceğim diye söz verdikçe siz daha da inatlaşıyorsunuz ama benden günah gitti!" diyerek adamın kırık kolunu tuttuğu gibi masaya sertçe vurdu.

"Ahhhh ahhh!" diye inlerken Seher daha fazla sıkıp ağırlığını verirken Seher "Söyle lan! Beyefendi denen adamın kimliğini ver!" dedi. Albay sadece bağırıp kolunu bırakması için yalvarırken Seher "Söyle lan! Söyle, konuşmazsan senin bu kolunu alır, g*tüne sokarım duydun mu! Belki o zaman anlarsın küçük çocuklara sapık hisler beslemeyi p*vnk!" dediğinde sesi dört duvarda yankılanmıştı. Albay'ın acı dolu çığlıkları sSeher'in ilkel tarafını mutlu etmişti. Daha fazlasını yapması için Seher'ın mantıklı tarafı ile savaşa girmeye hazırdı.

Albay çığlıklarının arasından "Sana bilmiyorum diyorum. Bırak kolumu kadın!" dedi. Seher "Ne anlamıyorum?" diyerek anlamamış gibi yaparak mümkünmüş gibi biraz daha bastırdı. "Biliyor musun bence seni öldürmem hiçbir soruna yol açmaz. Hele de ölümüne sebep olduğun 42 kişiyi düşünürsek." dedi. Albay kafasını salladı.

"Size bilmiyorum diyorum. Cengiz denen herifi de ben öldürmedim ama o benim canımı yaktı. Ben sadece kumarhane işlettim" dedi. Seher kolunu kendi haline bırakırken Albay acı ile elini çekti. Seher yutkundu. "O zaman yapacak bir şey kalmadı." dedi ve silahını çıkarttı. "Seninle bir de bu şekilde anlaşmayı deneyelim." dedi ve silahını çıkarıp Albay'ın iki bacağının arasına dayadı.

"Şimdi üçe kadar sayıyorum Albay. Ya konuşursun ya da ölürsün." dediğinde Albay kafa sallayarak "Sen bunu yapamazsın! Blöfünü yemeyeceğim." dediğinde Seher kahkaha attı. Bu kahkaha bütün kadınların birleşip atacağı bir kahkaha kadar güçlüydü.

"Pekala deneyelim bakalım blöf mü?" diyerek emniyeti indirdi. silahın ucuna mermi sürdü. "Hadi bakalım vedalaş!" dedi. Sonrasında Albay'ın gözlerinin içine baka baka saymaya başladı.

"Bir"

"İki"

"Üç" dediğinde Albay pes etti. "Tamam tamam, Size beyefendiyi veremem ama onun can damarlarından birini verebilirim. İçinizdeki hainlerin listesini vereceğim." dediğinde Seher "Söz konusu iki gram et olunca bülbüle döndün." dediğinde Albay ""Beyefendi, Beyefendi denen adamın adını bilmiyorum. Biz onun adını bilmedik yüzünü görmedik. Hep maske taktı."dediğinde Seher bir adım geriye çıkıp sandalyeye tersine oturdu.

Namlu 2 HesapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin