-Unutmak-

162 17 119
                                    

Merhabalar arkadaşlar bu bölüm bayağı zor bir bölüm oldu benim için. Yazarken çok zorlandım ve belki sizi ağlatabilirim. Yorumlarda buluşalım. 

Medya: Sezen Aksu şarkıları 

Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan.       Atilla İlhan 

"Allah kahretsin çıldırmak üzereyim! Bir insan hiç mi kameraya takılmaz?" dediğinde Seher yeniden baktı kayıtlara "Öyle şey olur mu mutlaka birine yakalanmıştır. Yer yarılıp içine girmediler ya?" dediğinde Gamze " Akif ve Osman'ın dediğine göre evinde zorlama izi yok." dedi. Yavuz

"Telefondan ne haber?" dediğinde Gamze "Telefondan son konuştuğu numaraya da baktım. Tek kullanımlık bir numara çıktı. Said Güney diye bir isme alınmış ve işin komik yani adam Hakkari'de yaşayan bir çiftçi yani isim tırt. Konuşma kayıtlarına da erişmeye çalışıyorum." dediğinde Gündüz kafasını olaylara vermekte zorlanıyordu. Bir anda sıcak basınca kravatını biraz daha gevşetti.

"Neredesin?" dediğinde Yavuz endişe ile müdürüne döndü.

"Müdürüm lütfen sakin olun. Savcımızı elbette bulacağız. Tüm birimlere haber verdik. İstanbul'un giriş çıkışları tutuldu. Liman ve havaalanındaki polisler de olaydan haberdar. Hepsine eşkal verdik." dedi.

Seher getirdiği suyu Gündüz'e uzatırken Gündüz zorlukla aldı suyu. Titreyen elleri ile suyu içerken Gamze "Müdürüm isterseniz biraz dinlenin odanızda. Biz burada çalışmaya devam ederiz." dediğinde Gündüz başını salladı.

"Dinlenemem çocuklar. Kızımı bulmadan bana rahat yok!" diyebildi.

*****

Yüzlerce oyundan biri de ormanın ortasında saklanmış olan kereste deposunda dönüyordu. Çağatay saatine bakarken karşısında oturan Hoca "Ne o randevun mu var?" dediğinde Çağatay kafasını salladı.

"Bir an önce kalan bir saatte akıp geçse de diyorum kaybolsak buradan. Yoksa birileri ile görüşmemiz olacağı kesin. Ekibi çoktan çalışmaya başlamıştır. Çoktan bütün kameralar taranmıştı. Telefon kaydına da ulaştıklarını sanıyorum ama henüz konuşmayı çözememişlerdir." dedi.

Hoca ise gülerek çayını içti. "Sana iyi bir haberim var o zaman Çağatay. Bir saat sonra değil on beş dakika sonra çıkıyoruz." dedi. Çağatay'ın bir anda yüzü attı. Bu değişiklik hiç iyi olmamıştı işte her şeyin boka sarması demek oluyordu.

"On beş dakika sonra mı? "dedi. Şaşırmış gibi yaparak "Nereden icap etti bu zaman değişikliği?" dedi. Hoca sakalını kaşıdı. "Sana henüz tam güvenemedim Çağatay onun içindi ama az sonra yapacağın şeyden sonra sana tam güveneceğim." dediğinde Çağatay "Ne yani? Bir test daha mı? Daha ne yapmam lazım?" dediğinde Hoca yerinden kalktı.

"Merak etme Çağatay, çok basit bir şey olacak!" dedi. Çağatay da onun peşinden kalkıp gitti. İkili ve Hoca'nın adamları merdivenleri eriterek Evin'in durduğu yere geldiğinde Evin'in başını bekleyen adamlar hemen esas duruşa geçerken hoca Evin'in hiç dokunmadığı dürüme bakarak "Aşk olsun Savcı Hanım niye yemediniz? Yoksa beğenmediniz mi?" dediğinde Evin şişmiş, kan çanağı olmuş gözlerini devirerek "Benim boğazımdan aşağı haram lokma geçmedi geçmeyecek. Kim bilir kimin kanı ile yıkanmış para ile alındı. Yemem ben!" dedi.Bu sırada gözlerini Çağatay'a çevirdi. Tek bir umut aradı. Onun bu kabusa benzeyen gerçekten kaçmasını sağlayacak bir başka gerçek ancak yoktu. Tıpkı zifiri karanlık gibiydi gözleri onun karanlık.

"Ayıp ettin savcı hanım. Eh madem yemek istemiyorsun sen bilirsin. Tolga! Savcı hanımı söz bakalım. " dediğinde Tolga savcıya yaklaşıp elindeki kelepçeyi çıkardı. Evin ayağı kalktı. Gözleri ile olacakları gözlerken sağ eli ile sol bileğini okşadı. Kısa bir süre de takmış olsa uyuşturmuştu bileğini kelepçe.

Namlu 2 HesapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin