-Ceset-

209 20 216
                                    

Merhabalar canlarım. Nasılsınız? Ben hiç iyi değişlim ruhen ve bu durumda hiç bölüm yazasım gelmedi bu yüzden gene bayağı bir gecikti bölümler. Yorumlarda buluşalım.

"Bazen sadece ölmek istersin"

Şeytan ile bir anlaşma yapmıştı Cenk. Aklına bu gerçek bir dalga misali çarptıkça şimdi direksiyonu sıktıkça sıkıyor eklem yerlerinin beyaza bulanmasına neden oluyordu. Bu işten temiz çıkmayacağını biliyordu. Bu yüzden kirlenmeden bir kez olsun Çağla'nın yanına gitmek istiyordu. Aracın tutacağına taktığı telefonunun ekranını açıp Eren'i aradı. Eren ilk çalışta açınca tok bir sesle "Amca ben, onunla görüştüm. Şimdi Çağla'nın yanına gidiyorum. Birkaç saatte gelirim" dediğinde Eren, "Tamam dikkatli ol! Cengiz köpeği ağzından salya akıta akıta üstüne geliyor olmalı" dedi. Cenk'in düz dudakları hafifçe kıvrıldı. "Bir şey olmaz" dedi ve telefonu kapattı.

Kavşağı döneceği sırada kırmızı ışık yanınca arabayı yavaşça durdurdu. Kırmızı ışığı fırsat bilen bir çocuk yanında aldı soluğu küçücük elleriyle cama vurunca Cenk bakışlarını yoldan ayırıp çocuğa baktı. Hemen ardından camı indirdiğinde çocuk mahcup bir sesle konuştu. Elindeki işlevini yitirmiş eldivenle araba kokusu uzattı.

"Abi, bir tane alır mısın? "Dediğinde Cenk bir an bile düşünmedi. Küçük çocuğun gözlerindeki o umudu ve yorgunluğu görünce dayanamadı. Ceketinin iç cebinden cüzdanını çıkarıp bir elliliği çocuğa uzatarak "Bu yeter mi delikanlı?" dedi göz kırparak. Oğlan heyecanla paketi bırakıp paraya uzandı.

"Yeter abi yetmez mi?" dedi. Çocuk ortadan kaybolurken Cenk giden çocuğun ardından baktı. Araç kokusunun kapağını açacaktı ki yeşil ışık yandığını fark edince trafiğin akışını bozmamak adına yeniden gaza basıp sola döndü.

Birkaç dakika sonrasında mezarlığın önüne geldiğinde gözüne şu araba kokusu çarptı ve kapağını açarak içindeki bariyeri kaldırdı. Ancak bariyeri kaldırır kaldırmaz burnuna dolan keskin koku ile irkildi. Bir anda kas kontrolünü kaybetmeye başlayınca bunun masum bir koku olmadığını anlamak için çok geçti. Elini kapının kilidine götürüp açtı. Aracın içinden çıkmak için kapıyı ittirdiği sırada denges.ni kaybetti ve kafasının sütüne yere düştü. Eter 'in ve yere düşmenin verdiği etki ile gözleri usulca karanlığa teslim olduğunda onu arkadan takip eden araç takip mesafesini sıfıra indirerek araçlarından indi.

Kazım'ın aralarında olmadığı dört adamdan ikisi Cenk'i iki kolundan tutup sürüklemeye başlarken bu adamların başında gelen adam gülerek telefonunu eline aldı.

"Paket tamam efendim" dedi.

*****

Hiçliğin ortasında çıkmıştı bir yolculuğa. Elinde sonu bilinmeyen bir ipi tutuyor, ona söylenene inanıyordu genç kadın. Şimdi siyah film kaplı aracın sarka koltuğunda yanında oturan kızıl saçlı, yeşil gözlü kadınla otururken içinde adını koyamadığı ona hem çok yabancı hem de tanıdık gelen bir hisle yolu gözetliyordu.

Çağla sonunda hastaneden çıkmış eve dönüyordu. Tabi ömrünün ilk otuz yılında içinde tek bir kez nefes almadığı ancak şimdi orada koruma altında tutulacağı eve gidiyordu. Doktor hatırlayacaksın demişti. Bir sürü tedavi planı yapılmıştı. Ancak kesin bir süre vermemişti. Ne zaman ve ne şekilde hatırlayacağı tamamen sislerin arkasındaydı. Tıpkı geleceğinin sis içinde olması gibi.

"Ne kadar yolumuz kaldı?" dedi. Camın ardından yolu izlemek canını sıkmıştı bir an önce yaşam alanına dönerse işlerin daha çabuk çözüleceğini düşünüyordu. Anımsamasına yardımcı olacak şeyleri orada bulacağına inanmak istiyordu. İnsan bir ağacın kökleri ile toprağa sarılması gibi geçmişine sarılmak isterdi. Şimdi Çağla köklerinden koparılmış gibi hissetmesi ve bir an önce hatırlamak istemesi bundandı.

Namlu 2 HesapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin