Merhabalar. Biz geldik.
Bazen yalanlar, gerçeklerden daha çok can yakar
Olduğu yerde kalırken kapanan telefonu tuttuğu eli yanına düşerken ruhunun şimdi paramparça olduğunu hissediyordu. Parça parça olan ruhunun her parçası ciğerlerine batıp oraları kana bularken Çağatay o kanda boğuldu. Kendisinin de aynı acıyı ona yaşattığı gerçeği ona fısıldanırken kızmadı, tam tersine Evin'e hak verdi.
Beklenen muhtemel sonlardan biriydi. Bu ölüme benziyordu. Ölümün kaçınılmaz son olduğu herkese bilinirdi ama kimse bir sevdiği öldüğünde bunu bekliyormuş gibi davranmaz ya Çağatay'ın da yaşadığı buydu. Onun yüreğinin bir başkası için atmaya başlaması en azından iyileştiğini gösterirdi ama kendi ruhundaki yaralar? On yaşında, minik bedenine sığmayan o koca yürekli çocuk daha kaç kere dayak yiyecekti? Daha kaç kere yere yapışacaktı.
"Bunu bekliyordun!" dedi hayaleti. Her seferinde en savunmasız anında geliyordu. Çağatay az çok onun ne diyeceğini biliyordu. Gözünde oluşan hüzün denizi minnacık bir depremde tüm suyunu yanağına indirirken Çağatay dudaklarını aralayarak "Evet, bunu bize yapan bendim. Üzülmemem sarsılmamam gerekiyor." dedi.
Hayalet Çağatay ise hiçbir şey demeden gelip yanına oturdu. Tıpkı Çağatay gibi ellerini dizlerine koyup "Önemli olması onun mutlu olması değil mi? Hani yüreğinden söküp atmıştın? Hani sen, onu seven Çağatay'ı öldürmüştün? Öyleyse bu gözündeki yaş ne?" dediğinde Çağatay yerinden kalktı.
"Bilmiyorum. Bilmiyorum lanet olsun ki bilmiyorum! Unuturum sanmıştım. Unutamıyorum işte. Bakışları ile nasıl vurmuşsa beni ne yarası kapanıyor ne de hatırımdan çıkıyor. Şuan ne ona kızabiliyorum ne de hakkı ile üzülebiliyorum." dedi.
"Beni neden aradığı belli. Sandı ki bu sözleri ile yüreğimde yangın başlatacak. Benim ona yaptığımın intikamını almaya çalıştı ama başaramadı." diyerek elleri arkasında arkasını döndü. Sonrasında yumruğu duvara atarken dudaklarını dişlerinin arsına hapsederken hayaleti
"Bu zarar vermemiş hali mi? Darmadağın oldun." dediğinde Çağatay "Ben demirden değilim! Etten kemikten bir insanım. Sandığının aksine benim de bir kalbim var, acıyor. Benim de üzülmek, öfkelenmek, mutlu olmak gibi duygularım var. Ben bir hayalet değilim." dediğinde hayalet ayağı kalktı.
"Duygusuz olmaya kalkışan sendin. Ne oldu önceki Çağatay'a. Bir zamanlar ne güzeldi. Evin'den öncesi yani." dediğinde Çağatay ona döndü. Hayalet ise devam etti. Olan zelzele ona az gelmişti.
"Ne yalan mı? İlk kez ne zaman vuruldun? Evin'i korumaya çalışırken. İlk ne zaman kendini kaybettin? Evin ile ayrıldığında. Peki ya ilk ne zaman kendinden taviz verdin? Senden Evin'i vurmalarını istediklerinde." dediğinde Çağatay ağzını açacaktı ki hayalet sesini yükselterek devam etti.
"İsteseydin o anda hepsini öldürebilirdin. Neden geri durdun? Çünkü söz konusu Evin'di. Bu konuşma neden yapılıyor. Nedeni gene Evin. Anlasana bu kadın senin kimyanı bozdu. Hayatının en kötü zamanları senin onunla tanışman ile başladı." dediğinde Çağatay
"Yeterrr lan yeter!" diyerek hayaletine yumruk savurdu. Tabi ki boşa savurduğu bir yumruktu. Çağatay kendisini zar zor toparlarken hayalet kayboldu. Çağatay kaybolan hayaletinin arkasından gülerek "Yanılıyorsun , en güzel zamanlarımdı onlar benim." dediğinde duyduğu kadın sesi ile kendine geldi.
Gözündeki yaşları silerek sese odaklandı. Gelenin kim olduğunu anlamak için kaşlarını çattı. "Çağatay Bey! Cenk Bey! Neredesiniz?" sesi duyması ile Cenk'in cevap verecek durumda olmadığını biliyordu. Çabucak toparlanarak odanın kapısını açtı. Hızlıca merdivenlerden inerek karşısına çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namlu 2 Hesap
ActionKapak tasarım @lavender_odor a aittir. Ne adalet bekçisi,ne de kanun kaçağıydım artık . Arada , arafta kalmış , duygularının kaybetmiş , umudunun yerine ölümün soğunu doldurmuş hiç kimseydim. Ben gri olmuştum. İnsanlar üçe ayrılır ; Beyaz olanla...