-Yalan-

169 19 87
                                    

Merhabalar ben geldim. Nasılsınız? Hikayemiz hız kazandı. Yaklaşık 25 bölümümüz kaldı. Bu macerayı Eylül gibi bitirip Ekimde ise Umay ve Gökçe'yi yazacağım. Ve sürpriz size Kasım ayında gelecek. Namlu macerasının ve benim en önemli karakterim olan Albastı'nın dönüşüm hikayesini okuyacağız Allah'ın  izni ile .Ay gene çok uzattım. Neyse yorumlarda buluşalım. 

Herkesi kandırabilirsiniz bu hayatta. En yakın arkadaşınızı, sevdiğiniz kadını bazen de kendinizi bile. Ancak kendinizi kandırmak her zaman için en zoru olandır. Kendinizi yalana kandırırken vicdanınızı uyutacak sözleri söyleyebilirsiniz ancak ne kadar başarılı olduğunuz karşınızdakini ne kadar inandırdığınızdır.

"Demek bizimle çalışmak istiyorsun neden peki? Ya da sana niye güvenelim?" dediğinde Çağatay omuzlarını umursamaz bir tavırla sallayıp Hoca'nın masasının üzerinde duran siyah kalemlikten bir kurşun kalem alıp elinde çevirdi.

"Çünkü Keskin kız kardeşimin kanı devletin de eline bulaştı. Ben orada diğerleri ile mücadele ederken onlar onu koruyamadı. Oysa ki verecekleri tek bir koruma işleri çözerdi." dedi. Sonrasında kalemi bırakarak Keskin'e baktı.

"Kız kardeşimi öldürenlerden intikam almak için düşmanımın düşmanına geldim." diyerek cevap verdiğinde Hoca hala kafasındaki şüpheleri atamamıştı. Kolay değildi aylarca peşinde olan adam şimdi karşısındaydı."

"Çok çabuk taraf değiştirmişsin Çağatay! Bu seni güvensiz yapar" dediğinde Çağatay "Albastı ele sağ geçtiğinde onu öldürmeme izin vereselerdi bugün hala sen suçlu ben de polistim Keskin ancak ne var ki onu öldürmeme izin vermediler. Albastı'yı da kardeşi öldürdü haliyle düşmanlarımdan biri gitmiş oldu ve ben de bu tarafa geçtim. Kısacası ben çıkarlarıma göre hareket ederim Keskin. Çıkarlarımız paralel olduğu sürece sen benim ortağım olursun." dedi ve geriye çıktı. Ayak ayak üstüne atarken gözleri ile dik dik baktı Keskin'e. Keskin yutkundu. Çağatay gibi bir adamın ona yardımı dokunurdu. Hele de Cenk'in ona vereceği ile belki de en başa bile geçebilirdi. Gene de Çağatay'ın neden ona geldiğini keskinlikle öğrenmesi gerekliydi.

"Benden ne istiyorsun peki?" dediğinde Çağatay derin bir nefes alıp dudaklarını ıslattı. "Kardeşimi öldüren kurşun Albastı'nın silahından çıktı ama tetiği çeken en tepede oturan beyefendi ve ben onu da bu oyunda şah mat eden olmak istiyorum. Beyefendi denen o adama baş kaldırabilecek tek kişi sensin hoca. Sen bana yanında iş ver ben de birkaç icraat ile senin adını yücelteyim. Vakti geldiğinde diğerlerine de rüşveti verip sırlarını da örttüğümüzde hepsi sana itaati seçer ve bir gecede onu deviririz" dedi ve yerinden kalktı Çağatay kaşlarını çatıp ellerini arkasında bağladı.

"Ama gene de sen benim hala şüphelerim var, ben elime geçen bu şansı tepeceğim diyorsan bilemem." dedi. Sonrasında arkasında döndü ve iki elini masanın iki yanına koyup Keskin'in gözlerinin içine bakarak "Düşünsene Keskin. Kendi teşkilatını bile bırakmış, intikam için can almayı kendine görev bilmiş bir adam, sence de birilerini devirmek için güzel bir seçenek değil mi?" dedi. Sonra geri çekildi. Ne de olsa salacağı zehri salmıştı. Keskin'in aklına girmeyi başarmıştı. Bu işte tavrı istemem yan cebime koy olmak zorundaydı hem de.

"Gene de senin seçimin karışmam." dedi ve arkasına döndü. Üç seri adım ile kapının önüne geldiğinde Keskin içine girdiği çıkmazda son anda bir ipe tutunarak bağırdı. "Bir şartla!" dediğinde Çağatay durdu. Sanki biri onu heykele çevirmiş gibiydi. Tek kaşını kaldırıp omzunun üzerinden kafasını çevirerek yanındaki adama baktı.

"Neymiş o şartın?!" dedi. O anda dünyasının bir kez daha yıkılacağını bilseydi acaba yapar mıydı bunu?

"Savcı, Savcı Evin Aka'yı kaçırıp sana vereceğim adrese getireceksin. Ondan bilgiler alacağız." dediğinde Çağatay bir anlığına duruma uğradı. Kendinden bile sakladığı kadını tutup bunların kucağına mı atacaktı yani? İyi de buna hakkı var mıydı? Eli kanlı katillere onu bile bile teslim edemezdi. Kısa süreli sessizlik onun aleyhine oldu.

Namlu 2 HesapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin