Merhabalar efendim. Çatlak yazarınız geldi. Bu bölüm size bir çok duyguyu yaşatmaya geldim. Bu zamana kadar en çok zorlandığım bölümlerden biri oldu. Bir kısmı yazarken inanın elim yazmaya gitmedi ancak hikayenin gidişatı için mecburdum. Kısacası ben beğendim. Umarım siz de beğenirsiniz. Yorumlarda buluşalım.
Bazı sırlar çok kişiliktir.
Her şeyin bir sınırı vardır; konuşmanın da susmanın da sabrın da. Ancak gelin görün ki bazen insanlar ya çok dolduklarından ya da kendilerini tanımayacakları bir durumda bulduklarında sınırlar onlar için anlamsız bir çizgi haline gelir. Bazen insan omuzlarındaki tüm yükü hiç tanımadığı biri ile paylaşmak kendisini yutmaya hazırlanan benliğinden kaçar. Şimdi İsmet'in de yapmaya çalıştığı buydu.
Hasan'ın desteği ile zorla çıktığı merdivenlerden sonra evinin anahtarını bulup eve atmıştı kendini. Kolu Hasan'ın omuzlarındayken Hasan "Salonun ne taraftaydı?" dedi. İsmet dağılmış saçı ve makyajının arasından gülerek "Koridorun sonundaki oda." dedi. Hasan sadece kafasını sallayarak onu koridorun sonundaki odaya götürüp kapının girişine getirdi. İsmet'in belini tutan sol elini ondan ayırdı. Bu sırada İsmet düşecek gibi olduğunda Hasan onu tutmaya çalıştı. İsmet ise sol elini kapının sövesine koyup gülerek "Her durumda beni kurtaracaksan, işimiz var prens." dediğinde Hasan "Yanımda duran insanların düşmesine tahammülüm olmaz." diyerek kapıyı açtı. Salon ve mutfak olarak iş gören bu alanda kapının hemen önünde üçlü kırmızı bir koltuk vardı. Aynı kumaştan yapılan iki minik berjer ise koltuğun soluna camın tam altına konulmuştu. Hasan ise İsmet'i kapının önünde bulunan koltuğa attı.
İsmet oturmanın verdiği etki ile geriye düştü. Kafasını beyaz boyalı duvara yasladı. Hasan yerinden kalkıp üzerindeki ceketi çıkardığında İsmet'e döndü. "Kahve ve kahve kupaların neredeydi?" dedi. İsmet ise yerinden doğrulup Hasan'ı bileğinden tutup gözleri ile yanını işaret etti.
"Gel otur! Ben kahve içmem!" dediğinde Hasan zorlukla elini kurtarıp "Kahve içip kendine gelmen şart! Her neyse kendim bulurum" diyerek tezgahın önüne gitti. Fincan aramadan önce siyah tezgahın üzerinde duran beyaz renkli su ısıtıcısına su koydu.
İsmet ise su koyup şimdi de bardak arayan adama baktı. "Sen sakın kumar işlerine girme!" dedi. Oturduğu yerde doğrulup elini çenesine koydu. "Çok beyazsın. Aşırı merhametlisin." dediğinde Hasan bulduğu iki beyaz kupayı , tezgahın üzerine bırakıp arkasına dönmeden
"Bunu nereden biliyorsun? Belki de acımasız, karanlık adamın tekiyim ben! Ayrıca kimse kusursuz beyaz değildir." dedi. İsmet kafasını sallayıp dudağını ısırdı.
"Sen mi merhametsiz olacaksın? Sen merhametsiz olsaydın, şu anda bana kahve hazırlamak yerine yatağımda benden faydalanıyor olurdun." dediğinde Hasan önüne döndü. Ellerini ve kalçasını tezgâha dayadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namlu 2 Hesap
ActionKapak tasarım @lavender_odor a aittir. Ne adalet bekçisi,ne de kanun kaçağıydım artık . Arada , arafta kalmış , duygularının kaybetmiş , umudunun yerine ölümün soğunu doldurmuş hiç kimseydim. Ben gri olmuştum. İnsanlar üçe ayrılır ; Beyaz olanla...