35-İLK ÇİÇEK

22.5K 1K 554
                                    




Merhaba hoşgeldiniz guzularım

Öncelikle özür dileyerek başlıyorum çünkü bölüm zamnını aksattım. Bu da benim hatam. Çünkü bölümü hasta sonu atamazdım, içime asla sinmeyen bir kısım vardı. Ee öyle atarsam asla ben hoşnut olmayacaktım. Sanki baştan savma bir bölüm atmışım gibi gelecekti. Siz de ne olduğunu anlayamayacaktınız. O kısmı çıkarıp yeniden bir akış yazmak da beni zorladı. ama yetiştim sanırım. Beni affedin.

Bölüm uzun hem de upuzuuuuuun. O yüzden en az 10 (On) yorum yapıyoruz okkeeyy

Beni buradan takip ederseniz bölüm duyurularına hemen ulaşmış olursunuz. Hadi bir destek büyütelim ailemizi!!!! (seydnrgrsu)

Bölüm medyaları çok tatlı ayyy içim bir hojjj



🔥


Soğuk havalar hep içini titretir hep üşütürdü insanı ama çoğu zaman sadece soğuk hava değildi insanı üşüten. Birinden ayrı kalış, yalnızlık da çok soğuk olabiliyordu.

O gün Bircan'ı üşüten ise esen soğuk hava, gökten damlayan yağmur değildi. O gün Bircan'ı üşüten garip bir yalnızlık vardı. Kalabalığın arasında kendisini sürekli rahatsız eden bir yalnızlık. Ve bu yalnızlık her geçen gün artıyordu.

Dün kemoterapiden geldikten sonra gözlerini hiç açamadan yatmıştı. Bedenindeki halsizlik gün geçtikçe artarken hayattan soyutlanmaya başlaması daha da canını sıkar olmuştu. Aslında yalnız değildi evdekiler sayesinde. Dakika başı kendini kontrol eden Fatma abla vardı. Şimdi kesin mutfak camından kendisini izliyordu. Biliyordu. Okuldan döner dönmez yanına uğrayan kardeşleri, başında sürekli oturan annesi vardı. Sonra Murat vardı. Hayat arkadaşı. Sabah çok ısrar etmişti yanında kalmak için ama işe gitmesini bizzat kendisi istemişti.

Ama yalnızdı işte.

Bu kadar insanın içinde hiç olmadığı kadar yalnızdı.

Aslında hayat dolu bir insandı. Her zaman her şeyde hep iyiyi arardı. Umut doluydu bir kere. Ama şimdi içinde o umudun kırıntısı bile yoktu.

Yalnızlık ve umutsuzluk çepeçevre sarmıştı kendini.

Yakalandığı bu hastalıktan zerre korkmuyordu. Sonuçta dert insanoğlu için vardı. İmtihan hep daimdi. Ama içinde garip bir his vardı ilk kez kendini 'Neden ben' derken buluvermişti. Herkes etrafındayken eskisi gibi gülüp güçlü olduğunu göstermeye çalışıyordu. Ama insanlar gidip de böyle yalnız kaldığında gerçekler bir yük olup çöküyordu omuzlarına. 'Ya yapamazsam' diyordu.

Doktorlar umutluydu. Dört kardeşinden örnek alınmıştı. Ahmet, İlkkan da örnek verenler kervanına katılmıştı. Yani donör bulunma şansı fazlaydı. Ayrıca gerekli işlemlere başlanmış, uygun ilik her yerde aranır da olmuştu. Hem yolun en başında olduklarından kemoterapiden son derece umutluydu doktoru. Yani umutlar diriydi. 'Ama ya olmazsa' derken buluyordu son zamanlarda kendini.

Çünkü daha önce kaç kere hayal kırıklığına uğramıştı. Her ay bir heves yaptığı testler negatif çıkınca artık alışmıştı hayal kırıklığına uğramaya. Bir insan ömründe kaç kere hayal kırıklığına uğrardı ki? Daha kaç kere hevesleri kurağında kalırdı? Kaç kere bağladığı umutlarına ağlardı?

Üzerine aldığı şala sıkıca sarınırken yan taraftan duyduğu adım seslerine çevirdi yorgun bakışlarını.

"Kusura bakma." Demişti elindeki sigara paketini açmaya çalışan Salim. "Ben burası boş sanıyordum." Elindeki çayı dökmemeye çalışırken sigara paketini de hızlıca cebine atıp arkasını döndü. Genelde buraya gelip tek başına oturur, kafasındaki düşünceleri boşaltırdı Salim. Burası da yalnız kalabildiği yerlerden biriydi. Bircan'a bakmamaya çalışıp adımlamıştı ki Bircan'ın sesi durdurdu onu.

ATEŞTEN DÜĞÜM(KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin