53-DÜĞÜM GÜNÜ

15.5K 690 420
                                    



Merhaba guzularıııııımmmmm🌸❤️🥰🌺💃✨🥹🧿

Nasılsınız iyi misiniz???

Allah'ım çok özledim ve size bu özlemin şerefine bu platformda yazabileceğim en ama en uzun bölümü yazdım hatta çok uzun diye bir kısmı çıkarmak zorunda bile kaldım bilmiş olun. Bölüm en az 7-8 bölüm uzunluğunda 🥰

Bu yüzden en az 20 yorum yapıyoruz okeeeeyy

Yorum yapmayanın evini gulyabaniler bassın😂

Davut Güloğlu- Katula Katula
Yalın- Sevgili Kalp Sancım
Yalın- Ki Sen
Emircan İğrek- Bir Karanfil
Emircan İğrek- Gönül Davası
Emircan İğrek- Saman Sarısı
Hakan Altun- Gül Belalıdır
Dedüblüman- En Dibine Kadar
Dedüblüman-Sen Bilmezsin (bunu dediğim yerde mutlaka dinleyin mutlakaaa)

🔥

Güneş karşı tepelerde tatlı bir kızıllık oluştururken sabah kuşlarının neşeli şakıması açık balkon kapısından içeri doluyordu. Sabahın daha erken saatleri olmasına rağmen hava sıcak ve kuru sayılırdı. Ama esen yel biz nebze olsun sıcak havada insana rahat bir nefes aldırıyordu.

Arada bir esen yel balkon kapısına gerili beyaz tülleri havalandırırken dışarıdan duyulan sabah kuşları cıvıltısına Leyla'nın tatlı sesi de karışıyordu.

'Güleyirum hâluna katıla katıla

Bi' sözünü geçiremedun karina

Güleyirum hâluna katıla katıla

Bi' sözünü geçiremedun karina...'

Mutfağı mis gibi kokuyordu. Taze demlenen Karadeniz çayının kokusuna fırına az önce attığı patatesli poğaçalarının kokusu karışıyordu. Kendisine kahvaltı hazırlarken bir yandan fırına bakıyordu. Tam kıvamında kızarmış halde çıkarması gerekiyordu poğaçaları. Sonra da gidene kadar soğutup saklama kabına öyle koyacaktı.

Mutfakta pek becerikli sayılmazdı. Ama ilgisi vardı. Meraklıydı. Çoğu şeyi tarifi tarifine yapmaya çalışır hatta ablasını defalarca izlerdi mutfakta uğraşırken. Ablası öyle güzel yemekler yapardı ki bir yiyen bir daha ister hatta parmaklarını da yerdi. Allah vergisi bir yeteneği vardı. Ama Leyla ablasının aksine ne yazık ki pek de yetenekli sayılmazdı mutfakta. Tek iyi yapabildiği ise pofik patatesli poğaçalar ve annesi usulü yaptığı Makedon usulü çorbaydı o kadar.

Sanırım bu durum insanların el yeteneğiyle alakalı bir şeydi. Yoksa ablasıyla aynı malzemeleri kullanarak ortaya bambaşka yemekler çıkartmak pek akıl kârı bir iş değildi. Bu durumuyla ablası 'inşaatlarda koca kalıp ölçülerini tutturuyorsun ama yemeğe katılan ne tuzun ne suyun ölçüsünü tutturabiliyorsun' diye de dalga geçiyordu.

Haksız da sayılmazdı ablası.

Ama olsundu. Bugün istediği poğaçaları yine istediği gibi yapmıştı. Bu konudaki başarısı yadsınamazdı.

Neşeli bir şekilde kendine kahvaltı tabağı hazırlarken annesinin memleketten gönderdiği mısır ekmeğini de ısıtmış ve tabağının kenarına iliştirmişti. Kilosuna dikkat eden, zaman buldukça pilatesini aksatmayan ve bir aralar kafayı sağlıklı yaşamla bozmuş biriydi ama söz konusu mısır ekmeği olunca akan sular durur, pilatesler unutulurdu. Çünkü mısır ekmeği sağlıklı yaşamın ta kendisiydi.

ATEŞTEN DÜĞÜM(KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin