BÖLÜM 8: ESMERGÜNYÜZÜ- GELİNO
Çok zaman oldu derin uyku uyumayalı. Kafamı yastığa bıraktığımda nefesimi düzene sokamayalı çok uzun zaman oldu. Yıllar oldu.
Bu yaşıma kadar kolay kolay her şeyden korkmayan ben uyumaktan korkar olmuştum. Oysa insan uyumaktan niye korkardı ki?
Bize verilen bu bedenin dinlenmeye, uyumaya ihtiyacı vardı fakat ben bundan yıllardır mahrum bırakıyordum kendimi. Çünkü kirpiklerim birbirine değdiği anda kabuslarım başlıyordu.
Her insanın kabusu farklıydı bunu biliyordum. Ama bir iki seçenekle sınırlıydı bundan da emindim. Lakin benim kabuslarım ne birinden kaçtığım, ne kanlar içinde kaldığım ne de canavarlardan oluşuyordu. Benim kabuslarımda kimse yoktu. Hiç kimse.
Beni kovalayan insanlar, bana zarar verecek hayvanlar, beni öldürmek isteyen canavarlar yoktu. Benim kabuslarımda derin, zifiri karanlık bir boşluk vardı sadece. Beni nefessiz bırakan derin, koyu bir karanlık.
Yapayalnız bırakıldığım bir hiçlikten ibaretti.
İşte kirpiklerim birbirine değdiği anda başlıyordu her şey. Hiçlik, bedenimin en ihtiyaç duyduğu zamanda yakalıyordu beni.
Şimdi de yakalamıştı. Hiç olup giden bedenimi ele geçirmek üzereyken kirpiklerimi çekmiştim birbirinden. Derin derin nefesler almam gerekti kirpiklerim açılırken. Beni boğmaya çalışan hiçliğe derin nefesler çekmem gerekti.
Kor alev olup öfkemden daha cılız yanan odunlar sönmüştü. Kızıllığı duruyordu bir tek. Bense öfkem gibi yanamayan odunların tam karşısındaki kanepede ölü gibi yatıyordum. Üzerimde odunların kızıllığından daha kızıl olan güneş ışıkları vardı. Sabah olmuştu.
Ölmeyi becerememiştim ama ölü taklidi yapmaktan geri durmuyordum.
Üzerinde öylece sol tarafıma kıvrılıp yattığım kahverengi deri koltuk diken olup batıyordu etime. Acıyordu canım. Bileklerimde ince bir sızı vardı. Bileklerimden ruhuma yayılıyordu sızılar.
Bileklerimden hayatım sızamamıştı.
Doğrulmak için sağ elimi yavaşça koltuğun kenarına bastırdım fakat bileğimdeki sızı buna izin vermedi. Tüm gücüm belki de bileklerimden akıp gitmişti. Acıyla kendimi geri bırakırken dudaklarımdan küçük bir 'ah!' kaçtı.
Oralı olmadım. Tekrar elimi koltuğun kenarına bastırıp bileğimdeki derin zonklamaya aldırmadan doğruldum yattığım yerde. Yüzüme yapışan saçlarımı geri savurdum. Etek uçları yırtılmış kefenime takıldı bakışlarım. Yer yer kanıma boyanmış kefenime... Herkesin 'gelinlik' dediği ama benim için gelinlik olmayan kefenime.
"Günaydın." Durgun bakışlarımı üzerimden çekip kapıda dikilen adama çevirdim. Bahçeye açılan sürgülü cam kapıyı girdikten sonra kapattı. Elindeki çantayı sol taraftaki sehpaya bırakıp tam karşıma geçti. "Nasılsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞTEN DÜĞÜM(KİTAP OLUYOR)
Novela Juvenil'Aradığın seni arayandır' İki ailenin düşmanlığını bitirmesine karşılık ortaya atılan iki can ve sonrasında yaşananlar... Yalanlar, ihanetler, sırlar, sevinçler, mutluluklar, aşk, intikam ve tutkuyla harmanlanmış bir hikaye. Elif Kamer Bozan, hayall...