#BTS-Spring Day
~V~
Uçaktan inip dikkat çekmeden hızlıca arabaya binmemizin ardından rahat bir nefes verip şapkamı çıkardım. Jungkook da yanımdaki yerini alırken bizimle gelmiş olan menajer da ön koltuğa binmişti. Arkasını dönüp bize bakmasıyla ne diyeceğini bekledim.
"Birazdan şoför eşyaları yerleştirip gelecek.." Cebinden bir şey çıkarmaya çalışırken en sonunda çıkarttığı şeyi Jungkook'a uzattı. "Buyrun..benden istediğiniz şeyler."
Ben merakla elindeki şeyi görmeye çalışırken Jungkook gülerek aldı. "Sağ ol hyung." Menajer geri önüne dönerken bir an adı neydi diye düşündüm. Neyse, sonra öğrenirdim artık.
"O ne?"
Jungkook telefonunu cebinden çıkarttı ve bana uzattı. "Telefonu bi tutar mısın hyung?" Telefonu alırken kaşlarımı çatıp ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. "Türkiye'de kullanmak için hat istemiştim. "
Şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken Jungkook'un yüzüne bakakaldım. Jungkook kafasını kaldırıp bana sırıtarak karşılık verdi. "Ne oldu hyung? Şaşırdın di mi? Baya işe yarıyorum."
Şaşkınlığımı hızlıca üstümden attım ve memnun bir şekilde gülümseyip kafamla onayladım. "İyi akıl etmişsin cidden."
"Burda rahat konuşabilmek için lazım olacaktı. Hiç haber yok mu onlardan? Mesaj atmış mıydın Türkiye'ye geleceğimize dair?"
"Evet...sabah Kore'den ayrılmadan önce tekrar bakmıştım ama sadece görüldü atmış.."
Jungkook "Hay sizin görüldünüze.." diye hayıfanırken telefonu ona geri uzatıp ruhsuzca gülümsedim. İçim parçalanıyordu her defasında..şu an ona çok yakındım ama bir o kadar uzak...
Şoför de gelip yerini aldı ve "Nereye gidiyoruz?" diye bir soru yöneltti. Dikiz aynasından bize bakıp bir cevap beklerken ben sudan çıkmış balık gibi bakıyordum. Nereye gidecektik?
Bunu hiç düşünmemiştim. Aklımda sadece Anka ve Türkiye'ye gidip ona ulaşmak vardı. Bunu nasıl yapacağımı veya nerden başlayacağımı hiç düşünmemiştim. Jungkook bana dönerken kafamı ona çevirdim.
"Sadece İstanbul'da yaşadığını biliyoruz ve İstanbul'da da milyon tane ev var. Tek tek kapılarını çalacak hâlimiz yok ya. Ne yapmayı düşünüyorsun hyung?"
"Bunu..hiç düşünmedim."
Jungkook cevabıma karşılık gözlerini devirirken ben yanağımın içini kemiriyordum. Jungkook "Ben de olmasam.." diye mırıldanıp şoföre döndü.
"Biz önce ayarladığımız otele gidelim." Şoför kafasını sallayıp onayladı ve arabayı çalıştırdı. Jungkook arkasına yaslanırken hâlâ şaşkınlıkla ona bakıyordum.
"N'oldu, niye öyle bakıyorsun? Biz ayarladık hyung her şeyi.. aklının başında olmayacağını tahmin etmiştik." Gülümserken ben kaşlarımı kaldırdım. Cidden onlara sahip olduğum için çok şanslıydım. Arkaya doğru yaslanarak camdan dışarıyı izlemeye koyuldum.
Yolda ilerken biraz doğrulup etrafa bakındım. Şu an resmen Türkiye'deydim! Şaka gibi...
Arabalar yanımızdan hızla geçerken ben yolu izliyor, uzun uzun binalara bakıyordum. Jungkook kolumu dürtünce ona döndüm. Parmağıyla gösterdiği yere bakarken karşımda İstanbul'un o ünlü boğaz köprüsü duruyordu. Akşamüstü olduğu için yavaş yavaş ışıklar açılıyordu ve şimdiden güzel bir manzara vardı. Köprüden geçerken cama yaklaşıp denize baktım. Ardından evlere tek tek bakarken acaba 'nerde yaşıyor' diye düşünmeden edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouble Update〆BTS
Fanfiction"Hayat sadece mutlu anlardan ibaret değildir." Bilinmeyen Numara: Ve Bulut gitti, 'Hayal'ine gerek kalmadı. Bilinmeyen Numara: Tatlı, toz pembe hayallerinden gerçek dünyaya dön artık. Bilinmeyen Numara: Hayata, olmayacak şeylerle değil de olabilecek...