~Özel Bölüm³~

121 26 128
                                    

♪Taylor Swift-Willow♪

♪Taylor Swift-Willow♪

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayat su gibiydi. Nasıl suya düşen bir şey akıntıyla beraber sürüklenip gidiyorsa biz de bazen, bazı anlarda suyun akıntısına kapılıp öylece bir yerlere gidiyorduk. Çoğu zaman hayatımın iplerini elimde tutmaya çalıştım. Ben nereye yönlendirirsem hayat da oraya gitsin istedim ama bazen her şey istediğimiz gibi yürümüyordu. Su illaki gitmek istediği yere gidebiliyordu ve seni de beraberinde sürüklüyordu. Tıpkı şu anda benim geldiğim yer gibi ve yine gideceğim yerler gibi...

Bir gün hayatın iplerini az da olsa gevşettim. Bıraktım artık, nereye giderse gitsin dercesine ve belki de bu aldığım en doğru kararlardan birisi oldu. Çünkü cidden öyle bir zaman geliyor ki tuttuğunuz ipler öyle acıtıyor ki ellerinizi, artık gevşetmeniz ve bakalım nereye gidecek demeniz gerekiyordu.

Bu akıntıda sürüklenirken bazen güzel yerler gördüm, bazense fırtına içinde kayalıklara çarptım durdum. Bazen ben yüzmüş, bazense suyun beni götürmesine izin vermiştim. Bazen ipleri ben tutup yönlendirmiştim, bazense su beni yönlendirmişti. En nihayetinde güzel ve huzurlu bir manzara karşısında durgun bir yere gelmiştim, orada öylece durup anın keyfini çıkartıyordum. Ne zaman tekrardan yola çıkardım veya ne zaman bir fırtınayla karşı karşıya gelirdim bilmiyorum. Tek bildiğim, şu anda mutlu olduğum ve pişmanlık hissetmediğimdi.

Hayatın sizi nerelere getireceğini de asla kestiremiyordunuz. Her ne kadar planlarınız olsa da...

Elimdeki kitabın kapağına bakıp düşünceler içerisindeyken Jungkook usulca yanıma ilişti ve bana tatlı tatlı bakmaya başladı. Kitabı yanıma koyarken bir şey isteyeceğini anlamıştım. Ben de vücudumu tam olarak ona döndürüp "N'oldu Jungkook, ne isteyeceksin?" diye sordum.

Şirince sırıttı ve "Acaba diyorum, şu yeşil yemekten yapsana. Canım çekti de." diyerek şirin bir sesle konuştu. Gülüp "Olur tabi ki." dedim ve ayaklandım. "Ama ekibi topla, birlikte yapacağız." Jungkook'un gözleri sonuna kadar açılınca daha fazla gülmemeye çalışıp ciddi halimden taviz vermedim. "Ne demek birlikte? Ama ben yapamam.." Başını koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı ve "Çok yorgunum, sanırım ölüyorum." diyerek oyunculuk hünerlerini göstermeye başladı. Tabi bu bende işe yarar mıydı?

Bunun cevabını en sonunda onları masanın başında topladıktan sonra vermiş oldum bir nevi. Jungkook sızlanarak yaprakları masaya getirdi ve yerine oturdu. "Of, keşke ben de Namjoon hyungla dışarı çıkmış olsaydım."

Elime bir yaprak alıp içini yerleşirdim. "Yemesini biliyorsan yapmasını da bileceksin. Yok öyle, armut piş ağzıma düş." Jungkook gözlerini devirip eline yaprak aldı. Almasıyla parçalaması bir olunca elimdekileri bırakıp iç çektim ve hepsine tek tek baktım. Namjoon ve Jin stüdyodaydı. Taehyung birazdan gelecekti eve. Şu an karşımda dikilen şansızlar Jungkook, J-Hope, Jimin ve Suga'ydı. Hepsi boş boş bir bana, bir de önlerindeki yapraklara bakıyorlardı.

Trouble Update〆BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin