#Natalie Taylor-Surrender
~V~
Odanın içinde bir sağa bir sola yürürken Jungkook da koltuklardan birine oturmuş sabırsızlıkla bacağını sallıyordu.
"Ne zaman gelecek bu mesaj? Bu çocuk bizi oyalıyor olmasın? Nasıl güveneceğiz?"
Elim saçlarıma giderken hafiften çekiştirdim. "Mesaj atacaktır..." Atmalı...
Jungkook oflarken kapı açılıp kapanma sesi geldi. Menajer elinde bir şeylerle odaya girdi ve bizi inceledi bir süre. Çok acınası duruyorduk büyük ihtimal. En sonunda o da derin bir nefes verdi ve elindeki poşetleri hafiften kaldırıp "Yiyecek bir şeyler getirdim." dedi.
"Canım bir şey yemek istemiyor." Mırıldandıp kendimi koltuğa atarken Jungkook üzüntüyle bana baktı. Ayaklanıp poşeti alırken "Sağ ol hyung, ben hallederim." dedi.
"Ben yan odadayım. Bir sıkıntı olursa da ararsınız."
Jungkook 'Tamam' anlamında başını sallarken menajer çok geçmeden odadan ayrıldı. Jungkook elinde poşetle yanıma adımlarken kafamı koltuğa yasladım ve tavanı izlemeye koyuldum.
"Hyung, al birkaç bir şey ye. Sabahtan beri hiçbir şey yemedin."
Gözlerimi kapatıp "İstemiyorum Jungkook." derken Jungkook'un gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum. "Bak sandviç de çok güzel duruyor gibi. Hem Anka'nın karşısına böyle mi çıkacaksın? Güçlü durmalısın."
Anka'nın ismi geçince gözlerim istemsizce açılmıştı. Kafamı kaldırıp Jungkook'a bakarken Jungkook elindeki sandviç gösterip sorarcasına kaşlarını kaldırdı. Bi Jungkook'a bi sandviçe bakarak "Hayır." dedim ve geri kafamı koltuğa koydum.
Jungkook oflarken telefonuma gelen bildirim sesiyle anında doğrulup cebimden telefonu çıkardım. Jungkook da elinde sandviçle bana yaklaşırken ben mesajı okuyordum.
Benim evimde buluşalım. Konumu atıyorum.
Evde de tekim. Başka birileri yok.
Jungkook mesaja bakmaya devam ederken ben derin bir nefes verdim. "Bu bizi eve atmaya çalışıyor olmasın? Gözüm tutmadı bu çocuğu." Bıkmış bir şekilde Jungkook'a bakarken o 'Ne?' dercesine kafasını salladı.
"Boş konuşma da hadi hazırlanıp çıkalım bir an önce."
Jungkook "Tamam, tamam." derken ben ceketimi giymeye başlamıştım. Şapkamla maskemi elime alıp mesaja son kez baktım ve telefonu cebime sıkıştırdım. Heyecandan ölecek gibi hissediyordum...
"Haber verdim. Çıkabiliriz hazırsak."
Jungkook'u kafamla onayladıktan sonra sessizce odadan çıktık. Korumalar yanımıza gelirken menajer de bize katılmıştı. "Bugün başka bir arabayla gideceğiz. Korumalar da bizimle aynı arabada olacak."
Ben başımla onaylarken bizi yönlendirmelerine izin verdik. Hızlıca siyah bir arabaya binerek otoparktan kısa sürede ayrıldık. Dışarı çıkar çıkmaz arabanın camlarına yağmur damlaları çarparken dışarıyı izlemeye başladım. "Nereye gidiyoruz?"
Şoförün sesini duyunca bir şey demeyip seri hareketlerle telefonu çıkardım ve konumu açtım. Telefonu onlara uzattıktan sonra sessizce geri yerime yerleştim. Kafamı cama yaslayıp geçtiğimiz yolları izlerken Anka'yı düşünüyordum bir yandan. O yaşıyordu...o hâlâ hayattaydı...benden nefret etse de olurdu. Yeter ki o iyi olsun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouble Update〆BTS
Fanfiction"Hayat sadece mutlu anlardan ibaret değildir." Bilinmeyen Numara: Ve Bulut gitti, 'Hayal'ine gerek kalmadı. Bilinmeyen Numara: Tatlı, toz pembe hayallerinden gerçek dünyaya dön artık. Bilinmeyen Numara: Hayata, olmayacak şeylerle değil de olabilecek...