Her şey duygusuz bir kadının, intikam için ant içtiği yolda başladı. Ona sıkılan kurşunlar, bir yerlerde içten içe ona aşık bir adamın göğsüne saplandı. Çocukluğundan beri bu duygusuz kadından ve annesinden intikam almak isteyen adamın her gece kul...
Şarkının tam olarak Balamir ve Aysar'ı anlattığını düşünüyorum. Bu yüzden çevirili halini koymak istedim. Bölüm bittiğinde videoyu izleyerek müziği dinleyebilirsiniz.
Oy ve yorum çok az, bu yüzden bölüme geçmeden yıldızcığımızı parlatın lütfen.
İyi okumalar <3
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-
Bir gün tilki ve yılan bir derenin başında karşılaşmışlar. Yılan tilkiyi görerek ''Ben yüzme bilmem, beni karşıya geçir.'' Demiş. Aslında amacı tilkiyi avlamakmış. Tilki kabul etmiş ve yılanı sırtına alarak dereden geçirmiş. Tam bu sırada yılan tilkinin boynuna sarılarak onu boğmaya başlamış. Tilki yılanının planını anlayarak kurnazlığıyla yılana dönmüş ve ''Gözlerin büyüledi beni, madem beni öldüreceksin son kere bana yüzünü göster de öyle öleyim.'' Demiş. Yılan kendi planına güvenerek tilkiyi küçümsemiş ve dediğini yapmış. Tilki yılana bakmış ve hızlıca onu yemiş. Böylelikle yılan tilkinin kurnazlığına yemek olmuş. Yılan tilkiyi küçümsediği için avcı değil, av olmuş.
Gözlerimi hafifçe aralayarak ayakucumda oturan kişiye baktım. Kulağım çınlıyor ve başım ağrıyordu. Kafama yediğim silahın ağrısı hala ilk anda ki gibi duruyordu. Elimi başıma götürerek yavaşça doğruldum. Bakışlarımı etrafımda gezdirerek kaşlarımı çattım. Küçük bir odanın içindeydik, ben kırmızı bir koltukta yatıyordum. Ayakucumda bir şömine vardı. Yan tarafımda küçük bir yemek masası ve sandalyeler, arkamda ise büyük bir pencere. Kafamı tekrar ayakucuma çevirerek şöminenin kenarına oturmuş tanıdık bedene baktım. Masanın üstündeki sürahiyi gördüğümde hızlıca kalkıp sürahiyi elime aldım ve ona doğru yürüdüm. Sürahiyi kaldırarak başına indirmeye yeltendiğimde kafasını hızlıca bana çevirdi. Bakışları öfkeyle yüzüme düştüğünde elindeki silahı bana doğru doğrulttu. Sürhahideki ellerimi sıkılaştırarak ona bakmayı sürdürdüm.
''Güzel geçinelim.'' Dedi silahıyla oturmamı işaret ederek. Kaşlarımı daha da çatarak ona bakmaya devam ettim. Öfkeliydim, çünkü onu küçük görmüştüm. Çünkü ona güvenmiştim.
Hızlıca ayağa kalkarak kolumdan sertçe tuttu ve elimdeki sürahiyi elimden alarak koltuğun üzerine bıraktı. Silahı beline yerleştirdiğinde gözlerimi kısarak hızlıca dizimi karnına geçirdim. O acıyla inlediğinde dirseğimi sırtına geçirerek kolumu ondan kurtardım ve kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda karşıma çıkan kişiyle duraksadım. Saçları ağarmış, bakışları sert, kahverengi gözlü bir adamdı. Boyu benden fazla uzun değildi. Bakışlarını yüzümde gezdirerek hafifçe gülümsedi. Yoksa bu... bu büyükbaba mıydı? Kafamı hızlıca yerdeki Balamir'e çevirdim. Beni gerçekten büyükbabaya mı getirmişti! Tekrar önüme dönerek elimi yumruk yaptım ve ona vurmak için kaldırdım. Hızlıca bileğimden yakaladığında şaşkınlıkla yüzüne baktım. Gülümsemeye devam ediyordu.