-40- ''DEVRİMGİL''

437 26 6
                                    

MARAN ZEHR-İ ZAKKUM

BÖLÜM:40

''DEVRİMGİL.''

''Delilik, hassas insanların protestosudur.''

-Victor HUGO

*Eğer unuttuğunuz kısımlar varsa, son bölümü yeniden okumanız önerilir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*Eğer unuttuğunuz kısımlar varsa, son bölümü yeniden okumanız önerilir.*

*Bölüme geçmeden vote atmayı unutmayın aşklarım, iyi okumalar.*

-

Annem her zaman, içinde olduğumuz oyunun, oyuncularının çok iyi olduğunu söylerdi. Çok zeki olduğumu, bu oyun için özellikle eğitildiğimi de söylerdi; fakat sürekli benden daha güçlülerinin çıkacağını ve benim yendiğim insan sayısı kadar beni yenebilecek insan sayısının olduğuna dair uyarılar yapardı. Bu uyarıları aldığım yaşımda yaşıtlarım muhtemelen bir oyuncak bebeğin derdinde, ya da çizdiği resimde eksik olan boyanın renginin derdindeydi. Bu yüzden, bu uyarıları yalnızca aklımda bulundurur ama ciddiye almazdım. Çünkü o yaşımda, her şey yenilebilir bir düzeyde gözüküyordu. 

Ancak öyle değildi. 

İnsanlar hayatın zor olduğuna dair yakınır dururlardı, bazıları elde edemediği şeylere, bazıları elde ettiği ama pişman olduğu şeylere söylenirdi. Hayat, zaten zordu. 

Benim içinde olduğum oyun, hayattaki tüm zorlu insanların oynadığı bir oyundu. Ayağı takılan, yürümeyi unutan, konuşmayı öğrenen herkes ölürdü. Sessiz, dimdik yürüyen ve zeki insanlar kazanırdı. 

Ama öyle bir oyundu ki bu, doğru bildiğin şeyler bazen doğru olmayabiliyordu. Bu oynadığımız oyun, insana gerçeklik algısını kaybettirebilirdi. 

Çünkü güvendiğiniz herkes, sizden daha değerli bir şey bulduğunda, sizi çiğneyerek ona ulaşmakla yükümlüydü.

Ellerimin arasında tuttuğum kuşu, annemin görmemesi için saklamak istedim. Fakat o çoktan görmüştü. Bahçedeki koltukta oturuyor, önündeki sehpanın üzerinde duran kahvesinden yudumluyor, aynı zamanda benim ne yapacağıma bakıyordu. 

Bizim ailemizde 'güçsüzlük' diye bir kavram yoktu, her zaman ne yapacağını bilmeli ve umursamaz olmalıydık.

Bakışlarımı annemin üzerinden çekerek yeniden kuşa döndüm. Yaralıydı, canı yanıyor olmalıydı. Nefes alışverişi minik bedeninde hareket etmesine neden oluyordu, minik seslerle canının yandığını belli ediyordu. Yarası derindi, bahçedeki köpeklerden birisi onu parçalamıştı. 

Onu ellerimin arasına alarak, parmağımı hızlıca başına yerleştirdim ve sertçe sıktırdım. Minik bedeni artık nefes almıyor, acı içerisinde bağırmıyordu. Başımı kaldırıp anneme baktım, kaşlarını şaşkınlıkla kaldırarak bana bakıyordu. Sonra, kaşlarının şaşkınlığı yerini korkuya bıraktı ve bana bir canavarmışım gibi baktı. Ve sonra, önüne dönerek kahvesinden yudumlamaya devam etti. 

MARAN ZEHRİMAR (18+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin