Bindiğim taksiyle yirmi dakika kadar sonra holdingin önüne gelmiştim. Içeriye girerken Zeynep'e selam verip Tuncay abinin odasında olup olmadığını sordum. Ne haldeydim bilmiyordum ama Zeynep benim için endişelenmişti. Babamın mezarından geldiğimi söyleyip vedalaştım onunla.
Tuncay abinin odasına gitmeye başladığımda onun da babama ihanet etmesinden korkuyordum. Olanlara bakılınca babam hep güvendiği kişilerden yemişti tekmeyi. Bir kez daha böyle olmasından korkarak vardığım odanın kapısı tıklattım. Içeriden tanıdık sesin, gel, demesiyle derin bir nefes alarak girdim içeriye.
Tuncay abi halimi görünce endişelenip yanıma geldi.
"Kızım bu ne hal? Ne oldu? Biri bir şey mi yaptı?"
"Tek bir şey soracağım, bana doğru söyleyeceksin Tuncay abi."
"Sor güzel kızım, sor ama önce bir gel otur. Bir şey içer misin, su falan?"
"İstemiyorum bir şey, sorumu sorup gideceğim."
Korkan gözlerle bakmaya devam etti. Benim için endişelendiği gözler önündeydi ama o gözündeki anlam veremediğim pişmanlık, onun da babama ihanet ettiği düşüncesine sürüklüyordu beni sebepsizce.
"Babam-" diyebildim.
Sonra araya ufak hıçkırığım girdi. İşte burada Tuncay abi büyük bir dertle of çekerek başını öne eğdi.
"Biliyordun dimi, Erdem'in babama iftira attığını?" dedim bu hareketine.
Hareketsiz kaldı. Yüzüme bakmaya cesareti yokmuş gibi davranarak sorduğum sorunun cevabını almama yardımcı olmuştu.
"Ya susma!" diye bağırdım hıçkırıklarımın arasında.
Sonunda başını kaldırarak yüzüme baktı. Gözleri dolmuştu. Canı yanıyordu bu bariz ortadaydı.
"Biliyordum," dedi fısıltıyla, gözünün yaşı akarken.
"Neden sustun? Neden engel olmadın Savaş'a? Ya neden?"
"Geç kalmıştım. Baban arabaya bindiğinde engel olmak istedim. Babanı durdurmak istediğim sırada Erdem beni kızımla tehdit etti. Elindeydi kızım. Başına silah dayamıştı, beni tehdit etti. Konuşursan dostun yaşamaya devam eder ama kızın ölür, dedi."
"Savaş'ı durdursaydın. Babama değil, Savaş'a engel olsaydın!"
"Haklısın ama o an ne yapabileceğimi şaşırdım," dediğinde sinirlerime hakim olamadım.
Ayağa kalkıp odanın içinde dört dönmeye başladım. Elimle alnımı sıvazlayıp sakinleşmek için derin nefesler aldım. Ama olmuyordu, sakin kalamıyordum.
Masasında duran çerçeveyi aldım elime. Babamla olduğu resimdi. Babama uzun uzun baktım ama öfkemi hala geçiremedim. Arada ağzımdan çıkan küçük hıçkırıklarım da beni yalnız bırakmıyordu. Sinirle fotoğrafı yere attım. Çerveçe paramparça olurken öfkemden oradaki dosyaları da yere atmaya başladım. Sonra bağırarak Tuncay abiye döndüm.
"Babamın katillerinden biri de sensin Tuncay Bakır!"
Bana yaklaştı. Aynı Savaş gibi pişman gözlerle baktı.
"Kızım ne olur yapma, dur sakin ol," dedi bana sarılmak isteyerek.
Olduğum yerde sırtımı duvara yaslayarak oturdum yere.
"Benden babamı aldınız. Şimdi pişman gözlerle bakıp affetmemi bekliyorsunuz. Iki cihanda da iki yakanız bir araya gelmesin. Babamın katilisiniz siz. Babamın hayatını aldınız elinden. Babamı aldınız bizden," dedim son nefesimle.
O kadar yorgun düşmüştüm ki bir anda. Gözlerim yanmaya başlamıştı ağlamaktan. Bana destek olmak isteyen tavırla sarılmak isteyen Tuncay'ı ittim.
"Uzak dur benden Tuncay Bakır. Babamı kandırıp hayatını elinden aldınız ama ben babamın düştüğü hataya düşüp size kanmayacağım."
Son sözümü de söyleyerek bir şey demesine fırsat vermeden ayaklandım. İlk kalkışım da düşecek gibi olsam da hemen geri toparlandım ve sinirle kapısını vurarak çıktım odasından. Asansöre binmek yerine 25 katı merdivenle indim. Iyice yorgun düşmüştüm. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Otobüs şansıma hemen gelmişti. Binip eve gitmem yarım saatimi almıştı.
Annemler kapıyı açtığında hemen ne olduğunu sormuşlardı. Içeriye girip anneme oturmasını söyledim. Oturunca başımı bacakların koydum. Annem şefkatle saçımı okşamaya başladığında içim biraz da olsa rahatlamıştı. Benden on dakika sonra Eren'de içeri girmişti, herkes buradaydı.
Annemin bacağından kalkmadan anlattım her şeyi. Ablam Erdem'e edebileceği en ağır küfürleri ederken gözünün yaşına engel olamamıştı. Herkes duyduklarıyla lal olmuşken, Eren konuşmaya başladı.
"Kendi ölümümü bile göze aldım Yaren. Her şeyi yaptım ama başaramadım. Yemin ederim çabaladım ama başaramadım," dedi gözyaşlarına engel olamayarak.
"Sen hala en yakınlarımdansın, hala güveniyorum sana," dedim gözüm Eren'e kayarken.
Biliyordum suçunun olmadığını. Bize yardımcı olmak isterken canından da oluyordu, bizden uzakta kalmak zorunda da bırakılmıştı. Biraz sonra ağlamaktan yorgun düşünce annemin huzurlu bacaklarında yumdum gözümü. Annem okşamaya devam etti saçımı.
"Düzelecek inşallah kızım, yarım da kalmış olsak, suçsuzken cezalandırılmış olsak da halledeceğiz, söz," dediğini duydum son olarak. Gülümseyerek uykunun kollarına bıraktım kendimi.
![](https://img.wattpad.com/cover/262293036-288-k896209.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM 1: Karanlık Oyun
Чиклит"Benim intikamım seni vicdanınla baş başa bırakmak oldu!" Canını yakan geçmişin hesabını sormak için türlü acımasız oyunlar hazırlayan Erdem, amacına ulaşmaya başlamıştır ve herkesi imkansıza sürüklemiştir. Aşık olduğu adamın,babasının katili olduğu...