Bölüm 14

126 37 3
                                    

Akşam yemeğine dışarı çıkmıştık. Ablam ve annem gelmek istememişlerdi. Bizde beşimiz gittik yemeğe. Ela biz yokken çok şey atlatmış. Onun yanında olamadığım her dakika daha çok küfrettim içimden kendime.

"Tamamen yalnız kaldığımda Antalya'da önce lisedeki düşmanlarımız rahat vermedi. En sonunda babam dayanamadığımı görünce, Edirne'ye taşınalım, dedi. Zaten benim Edirne'yi sevdiğimi biliyordu. Edirne'ye taşındık. Erhan da oradaymış meğer. Babam onu tanımıyordu, benimde tanıdığımı bilmiyordu. Babama kendini iyi biri olarak tanıttı. Babam da buna güvenmeye başladı. Erhan bu bahaneyle sürekli bana yakınlaşma çabasındaydı. En son sinirlenip iki bacak arasına tekme attım. Bu yeri boylayınca fırsattan istifade gelişi güzel tekmeler attım. Bu olaydan sonra yaşadığımız yerde adımı çıkardı. Herkes beni para karşılığı erkeklerle birlikte olan biri olarak tanıdı bunun yüzünden. Sonra ben buna ilk gördüğüm yerde blöf yaptım, eğer durumu düzeltmezsen yediğin haltları herkes öğrenir, dedim. Meğer bununda zaten kuyruk acısı varmış. Hakkında her şey biliyorum sandı. Ben böyle durumu atlattım. İki gün sonrada Aliler geldi zaten."

Erhan diye bahsettiği kişi Erdem'in kardeşi. Erdemle araları bozuk olduğu için Erhan buradan gitmişti. Erdem iki yıl boyunca Erhan'ı aradı ama bulamadı. En son Tekirdağ'da olduğunu öğrenmişti. Sonra onu Edirne'ye gönderdi. Her ne kadar araları bozuk olsa da kardeşiydi sonuçta. Hala ona sahip çıkıyordu. Erdem'i bu konuda takdir ediyordum.

Biraz daha sohbet muhabbet derken saat geç olmuştu. Hepimiz yarın sabah iş için erken kalkacaktık, Ela hariç. Bu yüzden lokantadan kalkıp eve geldik. Ela da yarın annemle iş için Ankara'yı gezecekmiş. Liseden sonra hiçbirimiz üniversiteyi okuyamamıştık. Bunun burukluğu da vardı içimizde.

Eve varınca direkt yatakları hazırladık ve hepimiz direkt uyuduk. Çok yorulmuştuk. Hele sabahın köründe başkasının evine gidip hizmetçilik yapmak çok daha yoruyordu beni. Gerçi Savaş da bir garipti. Altından çıkacak şey beni korkutmuyor değildi. Yine düşüncelerim bir bir beynime nüfuz etmeye başlıyordu. Bunun devamı gelecekti biliyordum. Bu yüzden en iyisinin düşünmemek olduğuna karar verip gözlerimi yumdum. Çok geçmeden de bilincim kaybolmuştu ve uyku bedenimi sarmalamıştı.

Sabah yine aynı saatte kalkmıştım. Ama hala yorgun hissediyordum. Savaş'ın evine vardığımda Savaş bile yorgunluğumu fark etmişti. Bugün evde çalışacakmış. Holdinge gitmemişti. Yorgunluğumdan dolayı çalışmama izin vermedi. Zoruyla odama çıkıp uyudum. Keşke her patron böyle olsa, diye içimden geçirmedim değil.

Ne kadar süre uyudum bilmiyorum ama gözlerimi açtığımda güneş yavaş yavaş batıyordu. Ve benim uyanmama sebep olan şey aşağı kattan gelen seslerdi. Savaş ile birisi tartışıyordu sanki. Yatağımda önce doğruldum. İyice uykumun dağılmasını bekledikten sonra aşağı inmek için kapıyı açtım.

"Bir daha eve gelecek olursan bu oyundan men edilirsin Gül!"

Savaş son cümlesini itiraz istemeyeceğini belli ederek söylemişti. Ne oyunuydu bu bahsettikleri? Ya da Gül kimdi?

Kız beni merdivende görünce açtığı ağzını geri kapatıp ağzında bir şeyler geveledi. Sadece, sabır, dediğini duymuştum. Sonrasında ise Savaş'a görüşürüz diyerek evden ayrıldı.

"Günaydın," dedi Savaş gülümseyerek.

"Günaydın."

"Bu akşam yemek yapmana gerek yok ben dışarı çıkacağım, sende çıkabilirsin."

"Peki."

Artık burada çalışmak saçma gelmeye başlamıştı. Sözde adamın hizmetçisiydim ama karısı gibi davranıyordu bana. Canım isterse iş yapıyordum, istemezse gidip ister uyuyordum ister telefonla uğraşıyordum. Ortada dönen bir şeyler vardı bu bariz ortadaydı. Ama bahsedilen oyunun içinde yer almak istemiyordum.

İNTİKAM 1: Karanlık OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin