Alarm sesini duyuyordum ama hiç kalkmak istemiyordum yerimden. Uyursak geçerdi sanki. Sürüklendiğimiz yol bir tek uyurken acıtmıyordu canımı. Rüyalar rahat bırakmıyordu orası ayrı ama en azından bir süreliğine de olsa unutuyorduk hepsini dimi? Yatağın rahatlığını ve sıcağını bırakmak ise ayrı bir işkenceydi. Havalar git gide soğumaya başlamıştı.
Erdemle son kez yüz yüze gelmemizin üstünden yaklaşık üç hafta geçmişti ve bugün 10 Aralıktı. Yarın saat akşam beşte uçağımız kalkacaktı. Bu üç hafta da benim kendi içimde verdiğim savaşlar dışında çok sessiz sakin geçmişti. Geçen hafta alışverişe gitmiştik ablamlarla. Onun dışında evle dükkan arası mekik kurmuştum bu üç haftada.
İçim bir yandan heyecanlıyken bir yandan buruk hissediyordu. Heyecanımın sebebi neydi onu pek bilmiyordum ama içimin burukluğunun sebebi gün gibi ortadaydı.
Şu harabe gibi olan gecekondu evi bile çok özleyecek gibiydim. O harabeyi ablamla sırt vererek bir yılda o kadar güzelleştirmiştik ki. Onca şeye rağmen eskiyen kırılan dökülen her şeyi yenilemiş, bahçesine bir sürü çiçek ve meyve ağacı dikmiştik. İlk geldiğimiz gün rutubet kokusundan geçilmeyen ev şimdi sadece saf bir çiçek kokuyordu.
Hayalimdeki güzellik merkezini kardeşlerim sayesinde açabilmiştim ve hayal ettiğimden fazla da kazanıyordum. Düşündüğümden daha zevkli geçiyor ve dükkandaki yorulmalarım asla gözüme gelmiyordu. İnsanın sevdiği işi yapmasından güzeli yoktu.
Bizim altılı yeniden bir araya gelmişti, kaldığımız yerden devam ediyorduk anı biriktirmeye. Onca şeye rağmen her akşam bir araya gelip gülüp geçebiliyorduk. Yaralarımızı beraber sarıyorduk. Kanayan yaralarımız birbirimizin sevgisiyle çiçek açmıştı.
Ama şimdi hepsini bırakıp gidiyordum. Annemlerin üç ay diye bildiği İsviçre, beş yıl uzak tutacaktı beni buradan. Üç ay ruhumu iyileştirmeme yetmeyecekti çünkü. Geri geldiğimde kaldığım yerden devam edecekti içimdeki duygular. Üç ay sonra geri gelsem yine Savaş'ı sevecektim mesela. Enes ile konuştum sadece. O da ben de bir şey demedik kimseye. Üç ayın sonunda işin uzadığını söyleriz, diye konuştuk.
"Sevgilim günaydın."
Duyduğum sesle hafiften irkilip girdiğim düşünce girdabından sıyrıldım. Sese döndüm. Enes uykudan gözlerini yeni açmış, beni izliyordu.
"Günaydın," dedim gülümseyerek.
"Senin tenin niye solgun duruyor ya hasta mısın?" dedi tedirginlikle.
"İki gündür doğru düzgün bir şey yemiyorum ondandır."
Aslında mide bulantısı olduğu için canım bir şey istemiyordu. İlk şüphem hamilelikti. Bugün kızlarla test yapacaktık o yüzden. Ama tam belli olmadan Enes'e bir şey söylemek istememiştim.
Enes söylediğim gerekçeyle tatmin olmuş yüzüne gülümseme eklemişti. Ben de ona gülümsedim. Sonra kalktım yerimden.
"Bugün herkesle vedalaşayım, sen de şirkette son birkaç işim var diyordun, onları halledersin, olur mu?" dedim Enes'e.
"Olur güzelim. Sen kimlerle vedalaşacaksın?"
"Bizimkiler işte," deyip geçiştirdim.
Enes'te pek uzatmadı. Ben üzerimi giyinirken o sabah sabah telefonla konuşmaya başladı, iş ile ilgili. Bıkkınlıkla sekreterin sorularını cevaplarken ben haline gülmeden edemiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/262293036-288-k896209.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM 1: Karanlık Oyun
ChickLit"Benim intikamım seni vicdanınla baş başa bırakmak oldu!" Canını yakan geçmişin hesabını sormak için türlü acımasız oyunlar hazırlayan Erdem, amacına ulaşmaya başlamıştır ve herkesi imkansıza sürüklemiştir. Aşık olduğu adamın,babasının katili olduğu...