Bölüm 45

102 33 28
                                    

Beyfendi, Savaş ve Yasin abim, babam ve Erdem ile Erhan oradaydı. Ha bir de bizimkilerin adamları ve Erdem'in babası Aykut.

"Selamun akeyküm," diyerek mekana giriş yaptım.

"Aleyküm selam Eren efendi," dedi Beyfendi.

Sonra Erdem'in babasını kolundan çekerek kaldırdı. Aykut'un yüzündeki anlam veremediğim hüzün ilk dakikadan aklımı bulandırmaya yetmişti.

"Ben gidiyorum, malum işleri bekletmeye gelmez. Bu it bende, diğerlerine ne yaparsanız yapın."

"Nereye," dedim önüne geçerek.

"Hiiç biraz sohbet etmeye," diyerek yanımdan geçip gitti.

"Ne oluyor ya," dedim bizimkilere dönerek.

"Görülecek hesabımız var," dedi babam.

Erdem'in yüzüne kaydı gözlerim. Yüzü gözü mahvolmuştu. Sinirle baktı bana.

"Seni de yanındaki diğer beşliyi de bitireceğim Eren," dedi Erdem.

Sinirle yaklaştım yanına. Adamlarımızdan ikisi tutuyordu kollarından. Yakasından tuttum.

"Yaren'e verebileceğin en büyük zararı verdin, onu toparlayabilmek için uğraşıyoruz. Bizi bu kadar yorduğun için senin belanı ben belleyeceğim."

Ardından sinirime hakim olamayıp yüzünün ortasına indirdim yumruğumu.

"Yarenlerle derdin neydi lan it!" diye bağırdım.

Deli gibi gülmeye başladı. Yüzüme bakarak konuşmaya başladı.

"Babamın şirketini çok zarara sokuyordu babası, babamı korumak için ilk aklıma gelen kurban oldu."

Aklım almıyordu. Başkalarının başarısını kıskanıp nasıl hayatlarını ellerinden alabilirdi insanlar. Sinirle böğrüne dizimle tekme attım. O iki büklüm olurken beni kolumdan tutup geri çeken Yasin abimi de ittirdim.

"Bana bak Erdem, öldürmem için yalvaracaksın bana ama yine de öldürmeyeceğim seni. Öyle kolay kolay can vermene izin vermeyeceğim," dedim son kez tekmemi geçirirken.

Erdem hala deli gibi gülüyordu. Başka bir şey vardı bu çocuğun söylemediği.

"Sen Yaren'e böyle anlatırsın. Malum kendisi gerçeklerden kaçmayı, yalanların arkasına saklanmayı sever." Derince bir nefes aldı. "Aslında, neden yaptın, diye merak edip sorduğun soruların cevabını Yarenlerde biliyor. Bu yıkımı onlar başlattı."

Dediği şeye anlam veremedim. Ne saçmalamıştı şimdi? Sezer amcayı neden öldürdüğü hakkında yalan mı söylüyordu. En sonunda babam tuttu kollarımdan geri çekerek. Ben hala hiçbir soruma cevap alamazken meraklı gözlerle baktım Erdem'e. Neden?

"Hesabı görülecek oğlum sen rahat ol," dedi bu sırada babam.

"Lan oğlum deme bana, deme! Kaç kere uyaracağım lan! Ne senin oğlunum ne de şunların kardeşi! Kendi işimi kendim görürüm ben! Bu zamana kadar yanımda olmadınız, bundan sonra da olmayın!" dedim bağırarak.

Erhan'ın güldüğünü görünce sinirim arttı.

"Ne gülüyorsun lan it," diyerek tekme tokat daldım çocuğa.

"Eren dur," diyerek Savaş tuttu beni.

Sonra adamlarına emir verdi, mekana götürün, diye. Babam yüzüme bakamadı ve Yasin ile çıktı. Sinirle solurken oradan çıkmak için adım attığım esnada Savaş geçti önüme.

"Ne kadar düzeltir olmuşu bilemem ama gerçekten çok pişmanım, özür dilerim kardeşim."

Şaka mısın lan sen?

İç sesimin söylenmesine karşın sesli güldüm. Savaş karşımda bana delirmişim gibi bakmaya başladı. En sonunda kendine gelerek saçını geriye savurdu ve kollarını sarılmak istercesine açıp bana doğru iki adam attı.

Hiçbir şey olmamış tavırla bunları söyleyip sarılmak istediğinde artık sinirim tepeme ulaşmıştı.

Sinirle tekme attım iki bacak arasına. O yerdeyken ayağımla tekme attım karnına defalarca. Acıyla inlerken bu sefer eğilip yüzüne yumruk attım. Ama olmuyordu. Bir türlü rahatlamıyordu içim, geçmiyordu öfkem. Bu sefer oradaki sandalyeyi elime alıp vurdum Savaş'a. İkinci kez vuracağım esnada babam tuttu beni geri gelerek.

"EREN DUR!"

Hayatımda ilk kez abimlere ve babama karşı bu kadar sert çıkıyordum. Ama hak ediyorlardı. Bu sefer öfkemi bağırarak kustum. Yasin de gelmiş bir Savaş'a bir bana bakıyordu.

"NE OLDU EGEMEN BEY, OĞLUNA ZARAR GELDİ DİYE Mİ BU ÖFKEN! BANA ZARAR GELİRKEN BÖYLE KORUMADIN BENİ, KEYİFLE OTURUP İZLEDİN KÖŞENDEN. NEYİM EKSİKTİ LAN! NEYİM!"

"Abim yeter," dedi Yasin.

"Kes lan sesini," diyerek dirseğimle ittirdim Yasin'i.

Yerde yatan Savaş'a baktım. Ağzı yüzü kan içinde kalmıştı. Karnını tutuyordu. Beyaz gömleğinin arka kısmı da kan olmuştu. Ilk kez ona zarar geldi diye üzülmemiştim. Kendimi o an alnımdan bile öpmek istedim. Öyle bir nefretti benimki.

"Bana bak Savaş, bundan sonra çıkma karşıma. Burada yarım kalan işi tamamlatma bana. Ne sen varsın benim için, ne onlar," dedim babamları göstererek.

Sonra sinirle çıktım oradan. Arabayı hızlı kullandım. Çok geçmeden de aparta gelip bir şey olmamış gibi rahatça uyudum. Tıpkı onların yaptığı gibi, zarar verip canlarının yanmasını keyifle izliyordum ve Savaş'a dediklerimde ciddiydim. Eğer yine saçma sapan hareketlerde bulunup karşıma çıkarsa yine zarar verirdim ona. Anca öyle soğurdu içim.

İNTİKAM 1: Karanlık OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin