Yolda çok konuşmadık. Daha çok radyodan çalan şarkıya kaptırmıştı herkes kendini. Önce Zakkum-Gökyüzünde çaldı. Daha sonra sırayla dinlendirici müzikler çalmaya başlamıştı. Son şarkımız Gazapizm-Unutulacak Dünler olmuştu.
Harbiden unutulması gereken çok dün vardı...
Iç sesim kendini gömdüğü karanlıktan başını çıkarırken ruhuma fısıldıyordu da kulak misafiri olmuştum sanki. Iç sesimin dediğine hak vererek yüzümü asmıştım. Yüzüm cama dönük olduğundan kimse bir şey fark etmemişti.
Ama yaşadığımız dünler, yaşayacağımız yarınları şekillendirip bizi büyüten değil miydi? O dünleri yok saymak kendimize haksızlık etmemize sebep olmaz mıydı?
Iç sesime karşılık, yine iç sesimden gelmişti. Bir öyle bir böyle konuşmaları beni en sonunda Bakırköylük edecekti. Ama biraz düşününce son söylediği daha mantıklı gelmişti. Yaşadığımız dünler, yarınlarımıza atacağımız adımları güçlendirmeye yardım ediyordu.
Kırk beş dakikalık yolun sonunda kamp alanına gelmiştik. Arabadan inerken etrafı inceledim. Yeşiller ve az ilerimizde sessiz sakin akıp giden dereye kuş ve böcek sesleri eşlik ederken aldığım her nefesi huzur diye solumuştum içime.
Arabadan inip uygun bulduğumuz yere çadırlarımızı kurmuştuk. Eşyaları da dizmiştik. Erkekler ateş için odun aramaya başlamışlardı. Biz kızlar da yiyecek hazırlıyorduk. Çok geçmeden erkekler gelip ateşi yakmış, bizim hazırladıklarımızla karnımızı doyurmuştuk. Hepimiz sıcak çikolatasını eline almış, ateşin etrafına oturmuştuk. Eskilerden konu açıldı.
"Lisede ne çok kamp yapardık," dedi Dilan.
Dilan'ın söyledikleriyle bir anda geçmişe dalarken içim o tatlı özlem duygusu ile dolmuştu.
"Okul zamanlarımı özlüyorum ben ya," dedi Eren.
Sanki içimden geçeni okumuştu. Gülümseyerek gözlerine baktım. Aynı sıcaklıkla karşıladı beni.
"Okulun kıymetini bilemedik, hep bitse de kurtulsak, diyorduk," dedim gülümseyerek.
"Ah tiyatroda nasıl eğlenirdik ama," dedi Eren bana bakarak.
"İlk sahneye çıktığımızda elimiz ayağımız girmişti birbirine," dedim aynı özlemle.
"Müdürün odasında günü sonlandırdığımız günleri unutmadınız dimi," dedi Hasan gülerek.
Hasan'ın konuşmasıyla bir kahkaha cümbüşü koparken gerçekten de deli gibi özlemeye başlamıştım o anları. Yok muydu o günlere geri dönmenin bir yolu yordamı?
"Ay her seferinde nasıl paçayı kurtarıyorduk ama," dedi daha çok gülerek Ela.
"Müdür bile bıkmıştı bizi karşısında görmekten. Her defasında ceza verip akıllandırmak isterdi de suç hep karşı tarafta kalırdı," dedim, yaptığımız şey çok gurur verici bir şeymiş gibi sırıtırken.
"Ah lisedeki o gacılar," dedi Ali, müdür konusundan sıkılmış gibi konu değiştirirken.
"Uf," dedi Hasan pislikçe sırıtırken.
Eren ise alttan alttan sinsice sırıtmaya başlamıştı. Biz kızlar ise, siz iflah olmazsınız, dercesine başımı sallayıp gülüp geçtik.
Gece geç saatlere kadar maziyi andık durduk. Çok duygusal anlar da yaşadık maziyi anarken, katıla katıla güldüğümüz de oldu. Okul gerçekten çok kıymetli yermiş, dedim kendime şaşırarak.
Biraz sonra ise yatma vakti geldiğinde girdik çadırlara. Kızlara sarılarak uyudum.
Geri kalan günlerde de baya güzel zaman geçirmiştik. Bir gün ormana açılmış, diğer gün eğleneceğimiz tarzdan oyunlar oynamıştık. Hafta sonu su gibi akıp giderken eve dönme vakti gelmişti.
Yolda yine şarkılara kaptırmıştık kendimizi. Şahsen sessizlik beni pek rahatsız etmemişti ama Eren durumdan rahatsızmış gibi konuşmaya başlamıştı.
"Ben diyordum kesin kızlardan biri kaybolur."
"Ne alaka ayol, neden kaybolalım," dedi Ela gülerek.
"Ne bileyim siz seversiniz," dedi Eren.
"Kaybolmayı?" dedim dalga geçerken.
Onun da bizimle dalga geçtiğini ise o sırada anladım. Öyle dalgaya alıyordu ki bizi, bazen kolay kolay anlayamıyorduk dalga olduğunu. Deli şey, diye geçirdim içimden ve sırıtarak bizim beşlide gezdirdim gözlerimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM 1: Karanlık Oyun
Чиклит"Benim intikamım seni vicdanınla baş başa bırakmak oldu!" Canını yakan geçmişin hesabını sormak için türlü acımasız oyunlar hazırlayan Erdem, amacına ulaşmaya başlamıştır ve herkesi imkansıza sürüklemiştir. Aşık olduğu adamın,babasının katili olduğu...