Günler su gibi akıp geçiyordu. Bugün 9 ağustostu. Ve yarın ben borç bahanesiyle Erdem'in yanına gidecekim. Son 45 bin lira borcumuz kalmıştı. Ve ben 20 bin verip borcumu 25 bine indirecektim. Hem de ağzını yoklamaya çalışacaktım. En kötü her zamanki alışageldiğimizi yapar Savaş'ın işine burun sokardım. Ve Savaş'ı Enes olayından sonra hiç görmemiştim. En son ki saçma muhabbetimizden sonra da hiç mesajla dahi konuşmamıştık. Ne yapıyordu acaba şuan?
Ben böyle derin derin düşünürken Tuncay abinin sesiyle kendime gelmiştim.
"Yarencim yarın için izin almışsın, bir sorun yoktur umarım?"
Yok canım alt tarafı onu ilgilendirmeyen olaylara burun sokacak, ondan aldı.
Sinirle iç sesimi susturarak gülümsemeyi ihmal etmeyerek sorusunu cevapladım.
"Erdem'in borcunu ödeyeceğim, bir de ablamla eve alışveriş yapmamız lazım, annemin ilaçları falan. Ablama tek yüklemek istemedim. Ondan aldım ama işler yoğunsa yarın da işe gelebilirim."
Son cümlemi söylerken, gel, demesinden korkarak cevabını bekledim.
"Hiç sorun değil güzel kızım, yarın bak keyfine. Ne zamandır haftasonu da dahil tatil yapmıyorsun zaten. Hava almış olursun."
"Teşekkür ederim," diyerek içten bir şekilde gülümsedim.
Biraz Tuncay abiyle muhabbet ettikten sonra o holdingten çıktı, ben de işime döndüm. Sonunda iş çıkış saatim geldiğinde holdingin ortasında dans etmemek için zor tuttum kendimi. Vücudum yorgunlukla beyaz bayrak çekmişti, belimi söylemiyorum bile..
Eve geldiğimde güzelce karnımı doyurdum. Sonra bizimkilerle son kez yapılacakları konuştuk. Çay içip film izledik ve bugün ilk kez erkenden yattık. Sabah da 9 gibi uyandık. Bir yandan kahvaltı yaparken bir yandan da Erdem'e mesaj atmıştım.
"Hangi cehennemdesin?"
"Gidip adama hangi cehennemdesin diye mesaj atmış ya," dedi hemen sonra yanımda oturan Dilan.
Ela ve ablam gülüşürken ben yüzüne, başka ne diyecektim, bakışı atmıştım. Çok geçmeden de cevap gelmişti.
"Her zaman ki cehennemimdeyim, hayırdır ne oldu?"
"Borcunu ödemek için geleceğim, müsait misin paşam?"
Paşam kelimesinden hoşlanmadığını biliyordum ve inadına gitmek o an hoşuma gitmişti.
"Sana her zaman müsaitim Minik."
Içimden, piç, diye geçirmeden edemedim. Bende minik kelimesinden hoşlanmıyordum çünkü.
"Tamamdır, kahvaltıdan sonra gidiyorum," dedim bizimkilere.
Nedense bir heyecan basmıştı beni. Bir an önce gitmek bile istemiştim. Hızlıca üzerimi değiştirip kendime çeki düzen vermiştim. Sonra kapıda ayakkabılarımı giyerken bizimkilere söylenmeye başladım.
"İlk kez Erdem'e koşa koşa gideceğim."
Bizimkiler gülüşmeye başlamıştı. Hepsini tek tek öperek çıktım evden. Yarım saatlik yolu on beş dakikada gitmiştim.
Içeri girdiğimde Erdem ve korumalarını görmeyi beklerken içeride Savaş'ın ve bir adamın olduğunu gördüm. Savaş elleri cebinde pencereden dışarı bakarken diğer orta yaşlı adam elinde içkisiyle Erdem'e en uzaktaki deri koltukta bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. Savaş beni görünce ruhsuz gözlerle bakıp pencereden dışarıya bakmaya devam etti. Diğer adam ise bir yerden hatırlıyormuş gibi beni süzerken ben Erdem'e odaklandım.
![](https://img.wattpad.com/cover/262293036-288-k896209.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM 1: Karanlık Oyun
ChickLit"Benim intikamım seni vicdanınla baş başa bırakmak oldu!" Canını yakan geçmişin hesabını sormak için türlü acımasız oyunlar hazırlayan Erdem, amacına ulaşmaya başlamıştır ve herkesi imkansıza sürüklemiştir. Aşık olduğu adamın,babasının katili olduğu...