Karım

829 48 44
                                    

Murat ve Büşra konuşmasını yapmış daha sonra buluşmak üzere şehir kulübünden  ayrılmıştı. Fekeli konağı ise kahvaltısını yapmış Hünkar'a övgüler yağdırıyordu kahve keyfi yaparken.

M:Anne, börek çok güzel olmuştu eline sağlık.

Y:Annecim ben Masal yüzünden pek yiyemedim ama yediğim en güzel börekti.

Sözünü bitirip Masal'a göz kırpıp,  annesinin elini de öpmüştü Yılmaz. Hünkâr da diğer elini oğlunun yanağına koyup okşamaya başlamıştı.

H: Teşekkür ederim çocuklar, afiyet olsun.

Ali Rahmet ise hiç muhabbete katılmıyordu, bedenen salonda ama ruhen tamamen başka yerlere gitmişti. Birazdan Hünkar'la dışarı çıkacaklardı yirmi yıl sonra ilk defa... Nasıl davranmalıydı, nasıl onu kırmadan onsuz geçen günlerini sormalıydı? Ya da ona nasıl anlatmalıydı onsuz geçen yıllarını bunca seneyi gerçekten bir güne sığdırabilecek miydi? En güzeli susmak mıydı yoksa koskoca yirmi yılı görmezden gelerek hiçbir detayını sorgulamadan yaşamak. Kaçmak değil miydi ama bu doğrulardan kaçmak, acılardan kaçmak... Bunca acıya dayanan adam çocuk gibi korkuyordu şimdi bitmez sevdasından duyacağı her kelimeden. Derinden bir “Of” çekti Ali Rahmet onun bu içten sesi ile herkes ona odaklanmış ne olduğunu anlamaya çalıyordu.

H: Ali Rahmet iyi misin sen?

Hünkar'ın sesi ile düşüncelerden sıyrılmıştı Ali Rahmet. O kadar sevecen çıkmıştı ki Hünkar'ın sesi adam da sıkıntı mı bırakırdı hiç bu eşsiz ses. Kendini toparlayıp birkaç söz edebildi sadece hala duyduğu ses de kaybolmuştu zira herkes sussa şuan sadece Hünkâr konuşsaydı keşke.

A.R:İyiyim, iyiyim. Hünkâr ıı şey şeysen şey yapsak ya biz.

Ali Rahmet bile ne dediğini anlamazken karşısındaki kadının onu  anlamasını bekliyordu ama bu defa mümkün olmamıştı o kadar çok şey demişti ki Hünkâr çözememişti o şeylerin ne olduğunu. Yardımına oğlu yetişti Hünkar'ın.

Y: Baba niye şifreli konuşuyorsun sen. Şey de şey ney...

Söylediği ile aynı an da attığı kahkaha bütün konağı inletmişti resmen.
Herkes yüzündeki tebessüm ile Ali Rahmet'e bakarken utanmıştı koskoca Çukurova'nın ağası. Kafasını yere eğmişti. Hünkâr onun bu masumane hallerine daha fazla dayanamadı hiçbir şey anlamamış olsa da Ali Rahmet nasıl olsa anlatır deyip cevap verdi.

H: Hıhı tamam ben şeyim, şey yapabiliriz.

M: Abi bu dili öğrenmemiz lazım galiba Fekeli konağı Türkçesi bu şeyler...

Bu defa Ali Rahmet de kafasını yerden kaldırıp eşlik etmişti ailesinin gülüşüne. Ali Rahmet gülümsemesini durdurup söze girdi.

A.R: Tamam o zaman hadi biz şey yapalım.

Hünkâr anlamaz bakışlarla ona bakıyordu ayağa kalkınca ayağa kalkması gerektiğini anladı. Tam kalkacekken Yılmaz annesini geri oturttu zira babasıyla uğraşması bitmemişti.

Y: Hayırdır Fekeli ağa kızımızı sabahın bu saatinde nereye götüyorsun?

Ali Rahmet hem şaşkın hem kızgın bir şekilde Yılmaz'a bakıyordu.

Y: Niye öyle bakıyorsunuz Ali Rahmet Bey, kızımızın sabahın bu saatinde ne işi var bir adamla. Valla laf söz olur.

Yılmaz sırıtarak babasına bakıyordu Ali Rahmet ve Hünkâr ise hâlâ olayı çözmeye çalıyordu. Bu defa olaya Masal da girdi.

M: Ama Yılmaz Bey oğlumuz güvenilir biridir merak etmeyin kızımıza gözü gibi bakar.

H: Kızımız?

AŞK ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin