İKİNCİ BAHAR

887 48 68
                                    

Ailece edilen sohbetin ardından herkes odasına çekilip kendini günün huzuru ile uykuya teslim etmişti. Aradan biraz zaman geçmiş Ali Rahmet kendi kendine sayıklamaya başlamıştı. Günün huzuru değildi gördüğü korkuyordu sanki. Yatakta o kadar fazla hareket etmişti ki bu durum yanında uyuyan Yılmaz'ın da dikkatini çekmişti. Babasını o halde görünce korktu. Hem çok terlemiş hem de ağlamıştı üstüne bir de annesinin adını sayıklıyordu.

Y: Baba uyan baba.

Yılmaz hem babasını dürtüyor hem de sesleniyordu.

Y:Baba. Baba.

Ali Rahmet Yılmaz'ın sesleri ile aniden yerinden fırlamış dilinden, gönlünden, ruhundan tek bir isim dökülmüştü.

A.R: Hünkâr...

Görülen karanlık kabusları unutturmak için ay yerini güneşe bırakmış gökyüzü gibi insanların gününün de aydınlanmasına izin vermişti.
Hünkâr, Masal ve Nazire kahvaltı hazırlarken Büşra ve Yılmaz da sohbet ediyordu. Ali Rahmet ise hala dün gecenin etkisinden çıkamamıştı. Gerçeğini yaşadığı bir şeyin rüya olduğuna inanmak hiçte kolay olmamıştı. Sanki yaşayacağı kötü günleri hissediyordu. Biliyordu gördüğü rüyalar onu hiç yanıltmamıştı en son eski evlerini yanarken görmüş, içinde Hünkar'ı ateşler içinde bulmuştu. Peki tekrar aynı şeyi yaşarsa buna dayanmasının bir yolu var mıydı? Ne demişti Hünkâr “bir insan bu hayatta bir defa ölür ben sizden ayrıldıktan sonra her gün öldüm”.

Ali Rahmet her gün ölmemişti belki gerçeği bilmediği için ama her aklına geldiğinde hem nefes almış hem de aldığı o nefeste boğulmuştu zordu bir insandan hem nefret edip hem de ölesiye aşık olmak. Şimdi gerçeği biliyordu Hünkar'ın neden gittiğini biliyordu. Nefret ve aşk bir aradayken dayanmak daha kolaydı peki ya sadece aşk kalırsa...
O zaman Hünkar'ın dediği olacak her gün ölecekti. İzin veremezdi vermemeliydi o rüya asla yeniden gerçeğe dönmemeliydi. Onun için bildiği gerçeğin içini de öğrenmeliydi Adnan Yaman bu kadına ne yapmıştı da her gün ölmüştü Yaman Hanım'ı...

Ali Rahmet düşünceler denizine dalmış ordan çıkmaya çalışıyordu ama ona uzatılan eli de görmüyordu. Kahvaltı hazırlanmış başlamak için herkes Ali Rahmet'e sesleniyordu.

Y: Baba. Kalk kahvaltı edeceğiz.

M: Baba.

Herkes şaşkınlıkla birbirine baktı en son Hünkâr yanına oturdu elini tutup konuştu.

H: Ali Rahmet hadi kahvaltı edeceğiz.

Ali Rahmet seslere değil belki ama elinde hissettiği sıcaklık ile yüzünü sabitlediği noktadan çekip Hünkar'a dönmüştü. Dönmesi ile yüzünde oluşan tebessüm aynı anda olmuştu. Buradaydı işte nefesi, huzuru, en büyük keşkesi karşısında oturuyordu, elini de tutuyordu. Elini daha da sıktı Ali Rahmet. “asla” dedi “asla aynısını yaşamayacağım, yaşamayacağız”

Kendine gelen Ali Rahmet herkesin endişeli bakışını üstünde hissedince cevap verme gereği duymuş olmalı ki yutkunup konuştu.

A.R: Niye öyle bakıyorsunuz?

Y: Baba ne zamandır sesleniyoruz sende cevap vermeyince.

A.R: Dalmışım bir şey yok. Haydi kahvaltı edelim.

Ali Rahmet'in sözü ile Büşra, Masal ve Yılmaz masaya doğru ilerlemişti. Hünkâr ise hâlâ eli Ali Rahmet'in elinde öylece ona bakıyordu. Biliyordu çünkü o bu bakışları bir şeylerden korkuyordu karşısındaki adam.

A.R: Hadi bizde gidelim. Malum Masal bir şey bırakmaz bize.

Son sözü ile ikisinde de ufak bir tebessüm oluşmuştu. El ele kalktılar koltuktan. Masaya ilerlerken Yılmaz onları görmüştü ee bu kasvetli havadan da bunalmıştı babasına biraz daha bulaşsa bir şey olmazdı.

AŞK ZAMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin