Çukurova'ya güneş tüm ihtişamıyla doğuyordu. Kuşların sesi, rüzgarın tatlı esintisi , güneşin ışıltısı ve yıllardır duymayı beklediği koku... Hepsi birleşmiş, birine uyansa bile gözlerini açmaya izin vermiyordu. Bu anda sonsuza kadar kalabilirdi. Yeniden çekti içine kokusunu, hayal olmağını kendine hissettirmek istercesine. Karşısındaki bunu hissetmiş olacak ki bir an da sıkıca sarıldı ona. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile açtı gözlerini Hünkâr. Yanında uyuyan adama baktı nasıl da özlemişti ilk onunla uyanmayı, gözlerini açtığında ilk onu görmeyi, kokusunu duyup işte güven bu demeyi... Elleri istemsizce saçlarına gitti, dokunamadı ilkin. Sanırım çekiniyordu ondan. Bunca yıldan sonra izin verir miydi hala ona dokunmasına, eskisi gibi doyasıya sevmesine... Neden vermesindi o da söylememiş miydi ağacın altında seni seviyorum diye belki çocuklar gelmese yılların hasreti de son bulacaktı. Ama öğrendikleri kolay şeyler de değildi yıllar sonra yeniden baba olduğunu öğrenmiş, yıllarca inandığı şey bir an da yalana dönüşmüştü. Şaşkınlıktan demiş olamaz mıydı seni seviyorum diye. Ama yine de şuan uyuyordu nereden bilecekti ki dokunduğunu. Tekrardan uzattı elini ve duyduğu sesle kalakaldı.
AR: Yapabilirsin Yaman Hanım ha gayret 😂
Hünkâr üzerinden şaşkınlığı atamadan ona gülen gözlerle bakan Ali Rahmet'in bakışlarına takılı kalmıştı. Yıllar sonra yine aynı gözlere cesaretle bakıyor ve yine kendini görüyordu o gözlerde. Dudakları ondan bağımsız kıvrılmaya başlamıştı bile. Gülen gözlerle birbirlerine bakarken Hünkâr kendini toparlaması gerektiğini anladı biraz daha böyle kalırsa kalbinin sesini çocukları bile duyabilirdi. Hem nerdeydi onlar gece beraber yatmamışlar mıydı sabah nasıl olup da Ali Rahmet'le uyanmıştı.
H: Çocuklar nerede Ali Rahmet.
Ali Rahmet de şaşırmıştı...
AR: Biz dün beraber yatmadık mı?
H: Ben de o yüzden soruyorum ya.
AR: Ne biliyim Yaman Hanım, saat kaç belki biz geç uyanmışızdır.
Hünkâr duvarda olan saate baktı.
H: Saat daha yedi Ali Rahmet, Masal'ı yataktan sürüklesen bu saatte kalkmaz.
AR: Yedi mi? Yılmaz da kalkmaz.
H: Ee nerde o zaman bunlar?
Ali Rahmet birden gülmeye başladı, ona şaşkınlıkla bakan Hünkar'da dayanamayıp onun gülmesine güldü. Hünkâr gülerek ve şaşkınlıkla Ali Rahmet'e bakıyordu. Ali Rahmet'te ona dönünce gözleri birbirini buldu. Gülümsemesi yavaşça soldu ikisinin de o gözler ki yılların özlemini, hasretini anlatıyordu, dudakları konuşmasa da birbirine.
Elini kaldırıp yüzüne koydu Hünkar'ın. Yavaşca okşamaya başladı...AR: Nasıl özlemişim sabahları ilk seni görmeyi, kuşları kıskandıran sesini duymayı, baharı kıskandıran o yemyeşil gözleri, en çok da uyandığım an da aldığım huzuru...
Derin bir nefes çekip devam etti.
AR: Kokunu... Kokunu çok özlemişim Hünkâr.
Kalakalmıştı Hünkâr. Çok yabancıydı yıllardır bu sözlere, ne cevap verebilirdi ki yüzünü dahi kaldırıp bakamazken gözlerine. Nasıl desindi ben de seni çok özledim diye. Ama dudakları konuşmazken yanaklarında oluşan sıcaklık ve kalbinin sesi onu ele veriyordu o sesi Ali Rahmet'in duymamasına imkan yoktu o kadar hızlı ve sesli çarpıyordu ki benim sahibim o sen değilsin dercesine. İmkanı olsa kuş olup onun kalbine konacaktı. Ali Rahmet'in de ondan farkı yoktu duyduğu ses kendi kalbini sesi mi yoksa Hünkar'ın ki mi ayırt edemiyordu. Bunca sene sonra yine ona bu sözleri söylemek bir mucize olmalıydı. Doya doya bakmak istiyordu artık baharına ama Hünkâr inat edercesine hiç kaldırmıyordu başını. Gülümsedi yıllar inadından hiçbir şey eksiltmemiş dedi içinden.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ZAMANI
Fanfiction20 yıl... Çocuğun biri bağırıyordu dükkanının önünde Hünkâr Yaman geri dönmüş. Ses kulaklarında çınlamaya başladı Hünkâr Yaman geri dönmüş. Geri dönmüş. Gözleri karardı yanındaki kişiye döndü geri dönmüş. Oysaki onun geri dönüşünün hayatının başla...