27. BÖLÜM

3K 144 23
                                    

İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğlu'na teşekkür ederim... İyi okumalar...

Niall'ın Ağzından;

Kendimi yatağa attığım anda üzerime çöken yorgunluk kendini belli etti. Zaten aldığım darbeler canımı acıtırken hastane olayı iyice bitirdi beni. Ama en çok ta canımı "Ve inan bana sen benim nefretimi bile haketmiyorsun." demesi yaktı. Bana bunu söyleyecek kadar ona ne yaptım ki? Tamam belki biraz onu dövmüş, zincirle vurmuş,vücuduna iz bırakmış ve iki kere hastanelik etmiş olabilirim ama... Aması yok! Lânet olsun kız haklı. Ne dese ne yapsa haklı.

Yine de onun beni sevdiğini bilmek ve ona istediğim gibi dokunabilmek... Tanrım, hayali bile harika. Onu kazanmalıyım. Kesinlikle onu kazanmalı ve kendime aşık etmeliyim.

...........................................................


Reçeli de tepsiye koyup merdivenlere yöneldim. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken kendimi aptal aşıklar gibi hissettim. Çocuklar bu halimi görseler her halde ölene kadar dalga geçerler. Çünkü Niall Horan, elinde tepsi ile sanal sabah bir kızın kapısında bekliyor. Titreyip kendime geldim. Tanrım sen koru beni bu durumdan.

Ses gelemeyince kapıyı açıp içeri girdim. Tam tahmin ettiğim gibi hâlâ uyuyor. Yatağa yaklaşıp kenara oturdum. Acaba nasıl uyandırsam?

Öpsem veya yanağını okşasam? Filmlerde öyle yapmıyorlar mı? Ama bu lânet bir film değil ve ben bir kriz daha kaldıramam.

"Sam." Fısıltı sesimi duyunca amacımın onu uyundırmak olduğunu hatırlayıp sesimi yükselttim.

"Samantha." Bir kaç mırıltı çıkarıp bana doğru döndü ve... Tanrım, dudakları... Dudakları bu kadar kırmızı mıydı?

Bir süre sonra gözlerini kırpıştırıp açtı. Beni gördüğü an yerinden sıçrayıp yatakta geri çekildi ve sırtını başlıkla buluşturdu. Benden bu kadar korkmasından nefret etttiğimi söylemiş miydim? Kucağımdaki tepsiye bakıp alaylı bir gülüşle konuştu.

"Beni zehirlenmek mi istiyorsun?" Sinirlenmek yok. Sakin, sakin.

"Dün bana yaptığın için teşekkür olarak kabul et. Karnın açtı ama yemeğini benimle paylaştın." Gözlerime uzunca bakıp başını salladı. O yemeğini yerken bende onu izliyordum. Başka yapacak birşey olmadığı için. Bakışlarımdan rahatsız olmuş gibi kıpırdayınca ayağa kalktım.

"Sakın sana kahvaltı hazırladığımı çocuklara söyleme. Yoksa Harry bana kahvaltı hazırlamayı keser. Ve sonra hazırlan. Seni bir yere götüreceğim." Odadan çıkıp kendi odama girdim ve dolaba yöneldim.

Samantha'nın Ağzından;

Önümdeki son ekmek parçasını da ağzıma atıp tepsiyi kenardaki komidinin üstüne bıraktım. Ayağa kalktığımda banyoya girip hızlı bir duş aldım. Bir yere gidecektik ve neresi olduğunu bilmediğim için biraz gergindim. Niall ile ne zaman dışarı çıksak sonu pek iyi gitmiyor.

Dolaba yönelip elbiselere baktım. Kan rengi elbise dikkatimi çeken ilk şey olduğu için onu aldım. (Multimedia) Önceden asla böyle elbiseler giymez ya da bu kadar kısa sürede hazırlanmazdım. Ama Niall'ı kızdırmak istemiyorum. Hoş bugün bana nazik davranıp kahvaltı hazırlamıştı ama yinede abartmamak lâzım.

Aynanın karşına geçip kendime baktım. Sarı saçlarım dalgalanmıştı. Ayağımda siyah topuklu vardı. Tanrım iki ay önceki ben ile şimdi ki ben arasında neredeyse uçurum vardı. Biri bana artık böyle giyineceksin deseydi ona önce güler daha sonra tokat atıp yanından kaçardım. Çünkü annem bana hep bir kadın asla vücudunu göstermemeli derdi. Ah!! Annem ve kuralları.

ACIMASIZ (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin