53. BÖLÜM

1.9K 137 15
                                    

İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğlu'na teşekkür ederim... İyi okumalar...

Samantha'nın Ağzından;

"Neden buraya geldik?" Araba daha önce görmediğim evin önünde durduğunda söylendim. Hastaneden sonra eve geri döneriz ve o yine beni kulübeye kapatır diye düşünmüştüm. Görünen o ki, yanlış düşünmüşüm.

"Canım öyle istedi." Arabadan indiğinde bende onu takip ettim. O önden giderken evin etrafına bakındım. Başka evlerde vardı. Fakat biraz uzakta. Yani bağırırsam sesim duyulmazdı.

Kapıyı açıp geçmem için beklediğinde içeri girdim. İlk adımı attığımda karşıma çıkan salon ile ağzım resmen açık kaldı. Mavi, beyaz ve yeşil süslemeli koltuklar ve yine aynı renkteki mavi duvar salonu büyüleyici hale getiriyordu.

"Burası senin evin mi?" İstemsizce sormuştum, salonu incelerken.

"Harry'nin. Ama benim içinde yeni. En son gördüğümde siyah ve beyazdan başka renk yoktu." Ben tekliye otururken o da karşımdaki çift kişiliğe oturdu.

Bakışları gizleme gereği duymadan üzerime kitlenmişti. Bu beni biraz rahatsız ediyordu. Sonuçta Niall'dan böyle bakışlar beklemiyordum.

"Kulübeden sonra birşey hatırlıyor musun?" Gözlerim hâlâ salonu incelerken, sorusu ile ona baktım.

"Tanrı aşkına Niall, daha bir gün önce oradaydım. Kısa sürede yaşanacak önemli birşey olmamıştır, değil mi?" Sorusuna soru ile cevap vermek pek mantıklı sayılmazdı. Ama o bunu umursamadı. Çünkü bana cevap vermek yerine mutfağa gitti.

Buzdolabını açıp bira olduğunu düşündüğüm şişeyi aldı. Sanki aylarca hiçbir şey içmemiş gibiydi. Şişeyi içmeye başladıktan bir kaç saniye sonra çöpe attı ve yenisi için buzdolabına tekrar uzandı. Umarım çabuk sarhoş olmazdı.

Elindeki şişeyi bu kez yudumladı. Kapıya ilerleyip omzu ile yaslandı. Bakışları aynı etki ile üzerimdeydi.

"Önceden olsa bu yalnızlık için sevinirdin." dediğinde gözlerimi halıdan kaldırdım. Ciddi ifadesi suratındaydı.

"Ama, şimdi sadece korkuyorsun." Yanıma yaklaşırken şişeyi masaya bıraktı. Önümde durduğunda dizlerinin üzerine çöktü. Elleri bacaklarımdaydı. Bu yakınlık dediği gibi beni korkutuyordu. Gözleri sanki birşey arıyordu. Bende ne arıyor olabilirki?

Niall'ın Ağzından;

"Çizmek istiyorum." Sesimi fısıltı tonuna indirdim. Bir gün önce olsa bu dediğime gülümser ve utanırdı. Şimdi dediklerimi anlamaya çalışıyordu.

"Üzgünüm, Yanımda defter yok." O gülmese bile ben gülüyordum. Çünkü ilk kez böyle dediğimde de aynı cevabı vermişti.

"Çizmek için deftere ihtiyacım yok. Gözlerim yeterli." Aklımdaki şeyi yapmak için emin olamıyordum. Daha yeni kalp krizi geçirdi ve onu tekrar altıma alarak o küçük kalbini zorlamak istemiyordum. Yinede ona o anları ve aldığı zevki hatırlatırsam belki hafızası geri gelebilirdi. Bakışları gergin olduğunu ele veriyordu.

"Ama önce bana eskisi gibi bakmalısın." Eskisi gibi bakması için herşeyi yapardım.

Önünden kalkıp yatak odasına ilerlerken yerimde durup ona döndüm.

"Eğer kaçarsan seni bulur ve öldürürüm. Anladın mı?" Karşımda eski Sam varsa eski kurallar tekrardan geçerli demekti.

Başı ile onayladığında Harry'nin yatak odasına girdim. Kapıyı kapatmam ile eş zamanda telefonumda çaldı.

"Ne var Harry?" dediğimde kendimi yatağa attım. Her yerimden yorgunluk akıyordu.

"Sam nasıl diye soracaktım." Gözlerimi devirip yatakta rahat bir konum aldım.

"Altımda inlemekle meşgul." Kendimi tutamayıp konuştuğumda gülümsedim. Hayali bile güzeldi.

"Bak, Sam daha yeni kalp krizi geçirdi. O yüzden küçük Niall'ın pantolonunda olduğundan emin ol." Kıkırdadığında ben aksine ciddiydim.

"Küçük olduğunu da nereden çıkarıyorsun?" İğrenmesine dair sesler çıkardığında telefonu kapattı. Komidine bırakıp yüz üstü uzandım.

Uyumaya çalışırken umduğum tek şey, uyandığımda içinde olduğum bok çuvalının geçmesiydi.

..................................................


Yağmuru severdim. Bazı geceler sesini dinlerdim. Fakat şuan yağan şey yağmur olamazdı. Âdeta camı kırmak için uğraşan bir güçtü. Çakan şimşekler hakkında konuşmuyorum. Nedeni ise beni uyandırmış olması.

Sonuç olarak gecenin bir vakti, salonda oturmuş korku filmi izliyordum. İzliyorduk...

Aynı koltukta oturmamıza rağmen, O benden uzakta durmayı seçmişti. Yarı kapalı gözleri ekrandaydı. Benim için korku değildi. Bu filmi milyon kez izledim ve ayrıca kamera arkasınıda baktım. Kısaca saçmaydı. Bu yüzden onu izlemeye karar verdim.

Tahminen filmin ortalarına doğru çakan gür şimşek ile ışıklar söndü. İçimdem küfür ederken duyduğum çığlıkla sustum.

"Aman Tanrım! Testere geliyor!" Çığlığı gülmem için nedenken, bedenime sarılan kolları susmam için nedendi.

Beni sevmiyordu ama korktuğunda yanıma gelmesi içimdeki sese hâlâ beni tekrar sevebilir dedirtiyordu.

"Sakin ol, sadece elektrik gitti." dediğimde ayağa kalktım. Telefonumun ışığı ile evin arkasındaki odaya ilerledim.

Şalterlere baktığımda hepsi normaldi. Tekrar gelene kadar beklemek zorundayız. Arkama dönüp ilerleyecekken çarpmam ile az daha yere düşüyordum.

"Senin burada ne işin var?" Hem korkuyordu hem de karanlıkta dolaşıyordu.

"Şey... Sen korkma diye geldim." Önünde yürürken söylediğiyle durdum. Ona baktığımda elleri ile oynuyordu.

"Ben mi korkuyorum?" Gözlerini devirip eliyle saçlarını karıştırdı.

Başka birşey demeden mutfağa yürüdüm. Çekmecelerin birinde mum gördüğüme emindim. Açtığım ikinci çekmecede küçükte olsa bir tane bulduğumda cebimdeki çakmakla yaktım. Titrek ışığı mutfağı aydınlatırken salona geçtim.

Aniden aklıma gelen fikir suratımdaki sinsi gülümseme oldu. Salonu es geçip odaya gittim. Arkamdan gelen ayak sesleri planın doğru işlediğini gösteriyordu. Mumu yatağın yanına koyup yatağa girdim.

"Ne yapıyorsun?" İnce sesi şaşkındı.

"Uyuyacağım." Mumu alacakken eline vurup durdurdum.

"Git ve kendine bul." dediğimde kaşlarını çattı. Sinirle odadan çıkarken ellerimi birleştirip başımın altına koydum.

Bir. İki. Üç...

"Senden nefret ediyorum." Gözlerimi açtığımda, elleri belindeydi. Sessizce gülümseyip yana kaydım. Boş yeri gösterdiğimde tüm gece yaptığı gibi yine gözlerini devirdiğinde çoktan yorganın içindeydi.

"Bir daha bana gözlerini devirirsen dizlerimde inlersin." Arkasına döndü ve benden olabildiğince uzaklaştı. Onu kendime çekmem gerekirken iyice uzaklaştırıyordum. Ne vardı da öyle söyledim ki? İçimden küfür ederken mumu söndürmek için uzandım.

"Lütfen söndürme." Sırtı hâlâ bana dönüktü. Gece boyunca yanmazdı ama uyuyana kadar idare ederdi.

Rahat bir konum aldığımda yüzüm sırtına bakıyordu. Sadece bir gün. Bir günde herşey en başa dönmüştü. Beni tekrar seveceği belli bile değildi. Ya hiç hatırlamazsa?

İçimdeki tereddütle onu belinden tutup kendime çektiğimde bunu bekliyordu sanki. Başını göğsüme koyduğunda korktuğu için yaptığını biliyordum.

Fakat kalbim beni sevdiği için yaptığını söylüyordu.

ACIMASIZ (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin