İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğlu'na teşekkür ederim... İyi okumalar...
"Masa üçün siparişi hazır!" Joe'nun seslenişi ile daldığım camdan gözlerimi ayırdım. Yavaş adımlarla mutfak penceresinin önünde gidip duran tabakları aldım ve masa üçe yöneldim. Saatlerdir yaptığım tek şey buydu. Oradan oraya tabak taşımak.
"Başka bir isteğiniz var mı?" İki küçük kızı olan çift bana bakıp başlarını salladı. Zoraki bir gülümseme ile yanlarından ayrıldım.
Tüm olanlardan sonra Linda beni kontrol altına aldı. Ne derse yapıyordum. Karşı çıktığımda ise ya dediğimi yaparsın ya da o güzelim kıçını tekmelerim diyordu. Başta dalga geçiyor sandım ama popomda ufak bir morluk oluşunca dediklerini yapmaya karar verdim. Yapmamı istediği bir diğer şey ise O'nu tamamen unutmamdı.
Sırf onu düşünmeyeyim diye en başından beri buraya gelmede ki amacım olan kafede çalıştırmaya başlattı. Bir yandan iyi oluyordu. Kısa bir anlığına unutuyordum O'nu. Sanki hiç tanımamış gibi hissediyordum fakat hatırladığım zaman çok kötü oluyordu. Öyle bir giriyordu ki aklıma, yaşattıklarını anımsamak ölüm gibi geliyordu.
"Hey, saatlerdir çalışıyorsun. Biraz dinlenmelisin." Jensen yanıma geldiğinde başımı salladım.
Haklıydı, sabahtan beri çalışıyordum ve bir an olsun durmamıştım. Duramamıştım. Durduğumda düşünüyordum ve düşününcede canım acıyordu.
Üzerimdeki önlüğü çıkardım ve askılığa astım. Hava her zamanki gibi yağmurlu olduğu için ceketimi ve şemsiyemi aldım. Yağmurla buluştuğumda o muhteşem toprak kokusu huzur vericiydi. Eve doğru adımlarken sokaktaki sessizlik hiç iyi bir şey değildi. Beni düşünmeye itiyordu. Düşünmemek adına yere eğdiğim kafamı kaldırdım.
Gördüğüm ev ile yerimde durdum. Şemsiyemi kapattığımda hızla yağan yağmur bedenime çarpıyordu. Bunu yapmamam gerekiyordu. Fakat dört gün boyunca tekrar ettiğim şeyi yapmaya başladım.
"Lütfen gel. Lütfen, lütfen..." Gözlerimi yumdum ve fısıltım kesilene kadar bekledim. Şuan herşeyin neredeyse ikinci başlangıç noktası olan yerdeydim. Birincisi Edebiyat sınıfındaki sıraydı, ikincisi ise Harry'nin beni aynı bu havaya benzer bir günde tam da burada arabasına aldığı yerdi.
Eğer şimdi arabası ile gelse ve binmemi istese sanırım uçarak binerdim. Herşeye en başından bilinçli bir şekilde başlamak harika olurdu.
Gözlerimi açtım ve yalnızlığımı bir kez daha anladım. Saatin erken olmasına rağmen sokakta kimse yoktu. Ve Harry'de gelmiyordu. Beni Niall için kaçırmıyordu. Göz yaşlarım yağmura karıştığında yürümeye devam ettim.
Evim görüş alanıma girdiğinde adımlarımı yavaşlattım. O eve ne kadar geç girersem o kadar iyiydi. Maalesef yavaş yürümeme rağmen kapının önüne gelmiştim. İki kere vurdum ve hayatımı düzelteye çalışan kadının kapıyı açmasını bekledim.
"Hoşgeldin canım." Benim aksime yüzünde mutlu bir gülümseme vardı. Ben mutsuzken inatla gülen insanlardan nefret ederim ama bu sefer çenemi kapalı tuttum. Sırılsıklam olan ceketimi çıkarıp askılığa astım. Kuruması için hiçbir şey yapmayacağım. Nasıl olsa yarın yine yağmur yağar ve ıslanır.
"Günün nasıldı?" Salondaki tekliye oturduğumda üzerindeki mutfak önlüğü ile önümde durdu. Gözleri mutlu şeyler söylememi istiyordu.
"Normal." Ama ben onun kadar istekli değildim.
"Normal derken?" İnatla beni konuşturmaya çalışırken "Acıktım." diyerek susturdum. Fakat konu Linda, eminim ki bu gece beni konuşturmayı başaracaktır.
![](https://img.wattpad.com/cover/25508858-288-k371040.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ (düzenleniyor)
Fanfic" O lânet çenenizi kapatmanız için ne yapmam gerekiyor?" dedi Samantha. Niall ve arkadaşları sırıtarak Samantha'a bakıyordu. Kızı iyice süzdü. Dün gece onu gözetlemişti. Oraya neden gittiğini bilmiyordu fakat edebiyat dersinden sonra onu düşünmeye b...