İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğluna teşekkür ederim. İlk hikayem. Umarım beğenirsiniz....
Yüzüme vuran güneşle mutlu bir sabaha uyandım... Dersem inanmayın. Lânet telefonumun alarmı ile uyandım. Bugün okulun ilk günü. Kim bu saatte okul için uyanır ki? Bu gençliğe yapılmış en büyük kötülük! Ne kadar uyumaya devam etmek istesemde kalmak zorundaydım. Yorganı tekmeleyerek üzerimden attıktan sonra ayağa kalktım.
Zaman kaybetmeden kendimi sıcak suyun altına attım. Şimdiden başlayan yeni okul gerginliğini azda olsa geçirmişti. Yarım saat onaylandıktan sonra kurulanıp dolabımın başına geçtim. Oslo River'dan geldiğim için Londra'nın havasını ve modasını bilmiyorum. Hoş modayı takip ettiğim de yok.
Siyah bir kot, mavi kareli uzun kollu bir gömlek, beyaz vans giydim. Sarı uzun saçlarıma doğal dalga şeklini verdim. Lavantalı parfümümü sıkıp aşağı mutfağa indim. Üzerimde üşengeçlik olmasa güzel bir kahvaltı hazırlardım ama mısır gevreği de iş görürdü. İnsan tek yaşayınca bazı şeyleri yapmaktan vazgeçiyordu.
On dakika sonra Londra'nın soğuk ve rüzgârlı havası ile buluştum. Etrafımda ki insanlar buna alışık gibiydiler. Üzerime ceketimi almadığım için kendime kızarak hafızama kazıdığım okul yolunda ilerledim. Önümde yürüyen bir anne ve kızı görünce istemeden de olsa aklım kendi aileme gitti. Hiçbir zaman harika bir aileye sahip olmamıştım. Babam annemi hamile bırakınca terk etmiş. Annem beni okutmak için çok çalıştı. Fakat o da beni tam üç yıl önce terk etti. Erkek arkadaşı ile.
O zamandan beri kafede çalışıyordum. Buraya gelememin sebebi de çalıştığım kafenin yeni açılan şubesine transfer olmamdı. Bana yeni bir ev bile verdiler. Ya işimde iyi olduğum için ya da bana açıdıkları için. Ben ilkini seçiyordum.
Düşüncelerden ayrılmama neden olan okulu görünce içimde garip bir his oluştu. Fazla büyük değildi ama gösterişli duruyordu. Bir an keşke daha önce görmeye gelseydim diye kızdım kendime. Şimdi birine müdire odasının nerede olduğunu sormak zorundaydım!
Bahçede ilerlerken etraftaki insanların "Şu yeni kız mı?" bakışlarını es geçtim. Hızımı arttırarak müdirenin odasını aramaya başladım. Etraf o kadar kalabalık ve hareketliydi ki, bu kargaşaya alışabilecek miyim bilmiyorum.
Koridorda ilerlerken odanın birinden çıkan siyah saçlı, uzun boylu ve garip dövmeli kızı gördüm. Ettiği küfürleri duyunca o odanın müdirenin odası olduğunu anladım.
"Sen bana mı gülüyorsun?" diyerek karşımda durdu. Bana yaklaşınca uzun olduğunu anladım.
"Şey... Ben sadece ona söylediklerini duydum ve kim bilir bu sözler için neler yaptı?" Güldüğümü fark etmemiştim. Daha ilk dakikadan olay çıkarmak istemiyordum.
"Derste sakız çiğnemek yasakmış ve bunu öğretmenlere karşı yapmak doğru değilmiş."
"Sence haklılık payı yok mu?" Bakışlarım önünde birleştirdiği kolundaki mürekkeplere kaydı. Bir sürü şekil ve harfler vardı.
"Hayır! Belki. Umrumda değil. Sen yeni misin?" Baştan aşağı beni süzdükten sonra tek kaşını kaldırdı. Yeni olduğum çok mu belliydi!
"Maalesef." diyerek gömleğimin ucunu çekiştirdim.
"Ben Linda." Sol elini uzatıp beklerken tebessüm ederek elimi uzattım.
"Bende Samantha."
"Pekâlâ Sam. Galiba o cadının yanına gidiyorsun. Seni burada bekliyorum." Yeni tanışmış olmamıza rağmen ismimi kısaltıp, yakın davranması hoşuma gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ (düzenleniyor)
Fanfic" O lânet çenenizi kapatmanız için ne yapmam gerekiyor?" dedi Samantha. Niall ve arkadaşları sırıtarak Samantha'a bakıyordu. Kızı iyice süzdü. Dün gece onu gözetlemişti. Oraya neden gittiğini bilmiyordu fakat edebiyat dersinden sonra onu düşünmeye b...