İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğlu'na teşekkür ederim...
Sevgili ECE'ye (-SnowQueen-) hiç eksik etmediği güzel yorumları için teşekkür ederim...İyi okumalar...
Niall'ın Ağzından;
Uzun süre hissetmediğim bir korkuyu yaşadım. Kaybetme korkusu. Bu duyguyu en son hissettiğimde Amy hâlâ nefes alıyordu. Ona yaptığım teklifi kabul etmemesi ile deliye dönmüştüm. Beni bırakmıştı. Tekrar o anları düşünmek bile rahatsız edici.
Yanımda yatan bedene döndüm. Yumuşak aldığı nefesi dudaklarından verirken onu iyice kendime çektim. Kokusu burnuma dolarken aklıma duşta ki hali geldi. Ve vücudu. İlk defa benden saklamamıştı. Hayatımda yaşadığım en harika andı.
Fakat birden aklıma yaşadıkları geldi. Ya William geç kalsaydı? Şuan kollarımda yatan meleği kim kurtaracaktı? Eğer o lânet olası kişi, kim bilmiyorum öğrendiğimde ölü olacak, ona sahip olsaydı dünyayı yakardım. Onu da öldürmekten beter ederdim. İçimde sebebsiz yere Sam'i koruma içgüdüsü var.
"Günaydın." Cılız sesi ile ona baktım. Kısık gözleri onu daha da tatlı yapıyordu.
"Günaydın."
İkimizde birbirimize bakarken guruldayan karnı ile başını omzuma gömdü.
"Birileri acıkmış." Kahkaha atarak yataktan kalktım ve onu kucağıma aldım.
Merdivenlerden inerken "Yürüyebilirim." dedi.
'Biliyorum." Yine de onu sandalyeye oturtana kadar kucağımdan bırakmadım. Dolaba yönelirken kendime bile yemek hazırlamazken ona hazırladığımı farkettim. Umarım Harry öğrenmez.
.....................................................
"Hadi ama Sam. Geç kalacağız." Abartısız yarım saattir yukarıda giyinmeye çalışıyor. Giyeceğin tek şey pantolon ve tişört, niye bu kadar geç kalıyor ki? Oflayarak bardağımdaki içkiyi içip mutfağa yürüdüm. Üç bardak bitirmeme karşılık etraf biraz bulanıktı. Bardağı doldururken öksürme sesi ile arkamı döndüm. Lacivert dar pantolonu onu sarark siyah tişörtü onu tamamlıyordu.
"Çok güzelsin. Yani kıyafetlerin güzel. Sende güzelsin ama..." Fazla saçmalamamak için içkimi içtim. Kıkırtısı beni içkiden daha fazla etkilerken "Çıkalım mı?" dedim. Başını salladığında elimi beline atarak dışarı çıktık. Arabaya binecek konuştu.
"Araba ile mi gideceğiz? Sarhoşsun." Ben mi sarhoşum? Bu kız beni tanımamış.
"Ben sarhoş değilim. Belki sarhoşumsu olabilirim ama sarhoş asla!" Kimse bana sarhoş diyemez.
"Sarhoşumsu. Bunu sevdim." Sevdim mi? Az önce ona kızdım ama o bunu sevdi mi? Asıl sarhoş olan o.
Ana yolda ilerlerken ince eli radyoya uzandı. Aşk şarkısı beklerken kulağıma gelen Green Day- Holiday şarkısı ile ona döndüm.
"Bana Green Day dinliyorum deme." Başını sallarken çilek gibi dudakları şarkıya eşlik ediyordu.
"Niall dikkat et!" Önüme baktığımda hızla frene bastım. Eğer biraz geç kalsaydım kesin çarpıyorduk. Başımı hafif kaldırdığımda uzun bir trafik ile karşılaştım.
"İyi misin?" Sesi endişeliydi.
"Evet ama trafiğe kaldık. Senin yüzünden. Erken çıksaydın çoktan oradaydık." Yükselen sesime karşılık biraz geri çekildi.
"Eğer nereye gideceğimizi söyleseydin hazırlanmam kolay olurdu İrlandalı!" Kollarını kenetleyip başını cama yasladı.
Az önce bana bağırmasına rağmen, aptalca sırıtarak ona bakıyordum. Bana İrlandalı diye bağırması hoşuma gitti. Diğerleri gibi Çakma Sarışın veya Pis Sarışın değilde İrlandalı demişti. Şuan ona dokunmak istiyorum. Lanet bir kelime ile beni nasıl böyle etkiler?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ (düzenleniyor)
Fanfiction" O lânet çenenizi kapatmanız için ne yapmam gerekiyor?" dedi Samantha. Niall ve arkadaşları sırıtarak Samantha'a bakıyordu. Kızı iyice süzdü. Dün gece onu gözetlemişti. Oraya neden gittiğini bilmiyordu fakat edebiyat dersinden sonra onu düşünmeye b...