İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğlu'na teşekkür ederim... İyi okumalar...
"Hayır! Sakın! Oraya gitme!" Çığlık atıp ellerimle gözlerimi kapattım. Yaptığımın büyük bir salaklık olduğunu farkedip televizyonu kapattım. Hangi aklımla evde tek başıma korku filmi izliyorum ki?
Tek başıma demişken, Niall'ın beni evde yalnız bırakması, üstüne kapıyı kilitlememesi şaşırtıcıydı. Ama en şaşırtıcı olan ise kaçmak için hiçbir çaba göstermiyor olmam. Galiba bu evi sevmeye başladım. Eve geldikten sonra Niall işi olduğu için dışarı çıktı ve dört saattir yok. Liam'ı arayacakken açılan kapı ile "Ben geldim." sesi evde yankılandı.
Kendime engel olamadım ve aptal bir sırıtış ile karşısına çıktım. Dikkatimi ilk önce elindeki paket çekti, daha sonra soğuktan kızaran dudakları... Tanrım, sen hormonlarıma sahip çık.
İkimizde salona geçtik, o tekli koltukta yayılırken bense ikili koltukta onu izliyordum. Ay, yok ben dayanamayacağım!
"Pakette ne var?" Belkide sadece iki tokat atıp, sanene der. Lütfen kızmasın.
"Gözlerini kapat." Hah! İşte şimdi bittim. Hayır koca ağzımı kapatsam yaşayacağım ama yok ağzım beni öldürmek istiyor. Gözlerimi kapatıp gelecek darbeyi beklerken yanımda çöken koltuk daha da korkmama sebep oldu.
"Gözlerini aç." Şimdi de izletecek mi? Daha yeni yeni geçiyor yaralarım. Yavaşça gözlerimi açtığım anda çığlık atıp boynuna atladım. Onu sıkıca sararken o gerilmiş kolları ile geçte olsa karşılık verdi. Bir kaç saniye burnu boynumda durduktan sonra geri çekildim. Pakete tekrar baktım. Tanrım bana monopoly almış. Şöyle söyleyeyim, Jensen ve benim Monopoly Gecesi kuralımız vardır. Asla ertelenmez bir gecedir. Oynamalayı uzun zaman olmuştu. Geri çekilip kutuyu elinden alıp ortadaki masaya kurdum.
"Hadi!" Gülümseyip karşıma oturdu.
.........................................................
"Sana hayır dedim!" Sinirle bağırıp karşımdaki pis sarışına baktım. Ben bu kadar sinirli iken neden o sakin? Belkide sabrını sınıyor.
"Oyunun kuralı bu." Ya bu kadar sakin olma, kızamıyorum sana!
"Sana o kirayı ödemeyeceğim. Resmen üç kez ödedim ve param kalmadı." Pis bir sırıtış ile piyonumu aldı ve hapishaneye koydu. Hayır! Ben... Şuana kadar hapise düşmemiş ben, şimdi de düşemem! Sinirle elimin tersi ile oyunu dağıttım ve kalkıp ikili koltuğa geri oturdum. Jensen olsa beni anlar, kira almazdı.
Niall aniden yerden kalkınca refleks olarak gözlerimi yumdum ve ellerim ile siper yaptım. Bir darbe beklerken ki bunu hakettim, sadece yanımdan geçtiğini hissettim. Gözlerimi açıp baktığımda mutfakta dikiliyordu. Bu kimdi ve Niall'a ne yaptı? Benim tanıdığım Niall şuan cesedimi içiyordu.
Bir kaç dakika sonra yüzünde gülümseme ve elinde iki fincan ile döndü. Birini bana uzatıp yanıma oturdu. Kahve mi? Aman Tanrım, daha neler göreceğim?? Kumandayı alıp televizyonu açtığında izlediğim film durdurulmuş bir sekilde duruyordu ve ekrandan derisi yüzülmüş bir kadın var. Direk gözlerimi yumdum.
"Lânet olsun Niall, kapat şu filmi." Duyduğum derin irlanda kahkahası ile gözlerimi açtım. Televizyonu kapatmış bana bakıyordu.
"Bu kadar korkak olmamalısın Sam." Kendi adına konuş. Hayatımda izlediğim en sadisçe bir film.
"Tâbi, senden sonra kimse beni korkutamaz." Kahvemden bir yudum alıp ona baktım. Mavi gözlerini benden kaçırıp bardağını masaya bırakıp biraz daha bana yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ (düzenleniyor)
Fanfiction" O lânet çenenizi kapatmanız için ne yapmam gerekiyor?" dedi Samantha. Niall ve arkadaşları sırıtarak Samantha'a bakıyordu. Kızı iyice süzdü. Dün gece onu gözetlemişti. Oraya neden gittiğini bilmiyordu fakat edebiyat dersinden sonra onu düşünmeye b...