İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğlu'na teşekkür ederim... İyi okumalar...
Seni sonsuza dek seveceğiz Dj Malik...
Yüzüme zoraki bir gülümseme takınıp hafifçe boğazımı temizledim."Galiba tuvaletleri karıştırdın?" Umarım içtiği içkiler yüzünden buradadır, yoksa burada olması için bir sebep yok. Aslında aklıma birşey geliyor ama... Bunu yapamaz. Cesaret edemez.
"Evet, karışan birşey var ve o şey yer değil. Aklım." Kravatını açıp bana yaklaşmaya başladı.
"Ne yapıyorsun Jackson?" Geri geri adımlarken sırtım duvarla buluştu. Lânet olsun.
"Ne mi yapıyorum? Aklımdaki karışıklığı gideriyorum." Yanıma geldiğinde gözleri kararmıştı.
"Seni ilk gördüğüm geceden beri aklımdasın. Seni becermemek için kendimi zor tuttum. Eve gidene kadar da tutmayı planlıyordum ama tuvalette olur."
Soğuk elleri arkamdaki fermuarı bulduğunda bağırmaya başladım. Tuvalette olmanın vermiş olduğu şansla sesim yankılanıp yüksek çıkarken, o sadece gülüyordu.
"Seni kimse duyamaz. Bence sesini zevk inlemelerin için saklamalısın bebeğim." İğrenç dudakları boynumu bulduğunda titredim. Bekaretimi lânet olası bir tuvalette kaybetmeye niyetim yok. Son izlediğim bir filmde kadının yaptığı hareket aklıma geldi. Sağ bacağımı hızla erkekliğine indirdiğimde inleyerek yere düştü.
Hızla kapıya koştum. Kolu çevirmeme rağmen açılmadı. Lânet olası kilitlemişti. Anahtarı almak için dönecekken saçımdan tutup geri çekildim. Başım lavabo kenarına çarptığında dünya iki saniyeliğine dondu. Bulanıklaşan gözlerim ne görüyor bilmiyorum ama başımdan akan sıcak sıvı canımı acıtıyordu.
Aniden karşıma gelen karartı ile çırpınmaya başladım. Yavaşça netleşen görüntü ile sarı bir kafa gördüğümde "Niall?" diye mırıldandım.
"Yanlış adı inliyorsun bebeğim. Jackson olacak." Saniyesinde yırtılan elbisem ile karşısında çıplak kaldım. Karşı koyacak halim yoktu.
"Siktir." Sesi ardından nefesim kesildi. Dudaklarımı boynum, boynumu ise göğüslerim izledi. Göğüslerime geldiğinde hızla sutyenden de kurtuldu.
"Lânet olsun, şuana kadar nerelerdeydin?" diyerek göğüslerimi öpmeye başladı. Bağırma yok, itme yok, göz yaşı yok...
Sadece ne kadar erken bitirirse bende kendimi o kadar erken öldürürüm. Başım yana kaydığında gördüğüm beden ile buz kestim. Niall? Burada olmaz, değil mi? Hiç birşey yapmadan bana bakıyordu. Son kuvvetimle elimi ona uzattım.
"Lütfen, kurtar beni." Fısıltım ile yeni gelen göz yaşlarım karıştı. Onu görünce ağlamam garipti. Beni böyle görmesini istemezdim. Birden Niall'ın yerini annem aldı. Bana bakan gözleri öfke barındırıyordu.
"Hediyeni koruyamadın. Artık kirlisin." Ağlamam iyice şiddetlenirken bağırmaya başladım.
"Hayır anne!" Kollarımla rastgele vururken kollarım tutuldu. Önüme döndüğümde üstümde Frankie'yi gördüm.
"Uslu dur bebeğim." Hızla çalışmaya başlayan beynimle, daha fazla bağırdım.
Eli iç çamaşırımı bulduğu anda sesim kesildi. Bana bakan Jackson gülerek çamaşırımı indirirken sonumun geldiğini anladım. Fakat o anda sertçe açılan kapı ile gözlerim kapanıp yaşlar akmaya başladı. İşte kurtarıcım gelmişti. Üzerimden çekilen Jackson ile kollarım göğüslerime gitti. Yan dönüp iyice gözlerimi yumdum ve yumruk seslerini duymamaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ (düzenleniyor)
Fanfic" O lânet çenenizi kapatmanız için ne yapmam gerekiyor?" dedi Samantha. Niall ve arkadaşları sırıtarak Samantha'a bakıyordu. Kızı iyice süzdü. Dün gece onu gözetlemişti. Oraya neden gittiğini bilmiyordu fakat edebiyat dersinden sonra onu düşünmeye b...