49. BÖLÜM

2K 142 18
                                    

İlk okuyucum olan Selime Süleymanoğlu'na teşekkür ederim... İyi okumalar...

İğrenç bir bar odasını ne güzel yapabilir ki? Benim için doğru cevap Niall olurdu. İkimizde temizliğinden şüphe duysakta yatakta uzatmıştık. Başımın altında atan kalbinin sesini dinlerken bir kaç dakika önce olanları tekrar düşündüm. Teknik olarak seni seviyorum demedi. Fakat bu kadarı bile bana yeter.

Hâlâ inanamıyorum. Tüm ay boyunca onu unutmaya çalıştım. Hayatıma devam ettim ama yine onun yanında yatıyordum. Bu kez biraz da olsa beni sevdiğini bilerek.

"Bunu kimseye söylemeyelim." Sesi dışarıdan gelen gürültüyü bastırmıştı. Yavaşça göğsünden kalkıp oturduğumda ona baktım.

"Neden?" Sorumla birlikte o da kalkıp oturdu. Düşünceli gözleri beni bulduğunda derin bir nefes aldı.

"Çünkü bunu Amy öğrendiğinde sinirden deliye dönecektir. Benimle ilgili herşeyi William'a söylecek ve O da beni öldürmeye çalışacaktır. Ya da sana zarar vermeyi deneyecek. Sonuç olarak buna hazır değiliz." Yüzümü elleri arasına alıp kendine çekti. Dudakları alnımda bir süre durdu. Ona sarılırken bu anın hiç bitmesini istemiyorum diye düşünürken ceketinde titreyen telefonuna baktı.

"Artık gitsek iyi olur. Çünkü Liam onuncu kez arıyor." Telefonu gösterdiğinde elimden tutup yataktan kaldırdı. Acaba kaç dakikadır bu odadaydık. Umarım Linda içkiyi fazla abartmamıştır.

Uzun koridoru geçtiğimizde gürültü artmaya başladı. Ter ve alkol kokusu midemi iyice bulandırırken elimle burnumu kapattım.

"Ben çıktıktan beş dakika sonra sende çık. Ve hemen eve gidiyorsun. Bana haber ver." Gürültüye rağmen onu duyduğumda onayladım. Öpmekten bıkmayacağım dudakları benimkileri birkaç saniyeliğine örttü.

Koridordan çıkıp kalabalığa karışam bedenini izledikten sonra dediği gibi beş dakika sonra Linda'yı bulmak için insanların arasına girdim. Başım neredeyse çatlatacaktı. Aradığımı barda içerken bulduğumda kolundan tuttum. Hep insanlar mı beni çekecek? Şimdide bende sıra. Bardan çıktığımızda hava buz gibiydi.

"Kolumu bırak, ben yürüyebilirim!" Kolunu bıraktığımda anında yere düştü. Kapanan gözleri ile öylece duruyordu.

"Sana içme demiştim Linda. Seni nasıl evine götüreceğim?" Hâlâ yerde uzanmaya devam ederken ben de kaldırıma oturdum. Başımın ağrısı artarken midemin bulantısı, ağrıma yetişmeye çabalıyordu.

"Çok uykum var." Esneyerek elerini başının altına koydu. Hayır! Uyumak mı? Eğer uyursa daha da kötü olur.

Lânet olsun diye mırıldanıp elinde tuttuğu çantasını aldım. İçindeki ruju ve bir kaç makyaj malzemesini çıkardıktan sonra telefonuma ulaştım. Lütfen uyumamış ol.

"Styles." Boğuk sesi kulağıma dolduğunda gülümsedim. Tanrı'ya şükür uyumuyor.

"Harry yardımına ihtiyacım var." Direk konuya girdiğimde bu seferde kabul etmesi için dua etmeye başladım. Kabul etmese bile haklı yani. Gecenin kaçında onu evinden çağırıyordum.

"Bir sorun mu var? Neredesin?" Telaşlı sesi beni hem mutlu etti hem de üzdü.

"Bir barın önündeyiz. Adı sanırım Mr. Hook." Saatlerdir orada vakit geçirdiğimiz barın adını yeni öğreniyordum ve Tanrı Aşkına! Kim barına Mr. Hook adını koyar ki?

"Hemen geliyorum." Telefon kapandığında kucağımda ki malzemelerle birlikte çantaya geri koydum. Hava iyice soğumuştu ve ben Lindan'nın ısrarları ile elbise giymiştim. Ve yerde oturmaya devam edersem hasta olacağım kesin.

"Linda?" Onu dürttüğümde cevap vermedi. Cevabı bırak uyanmadı bile. Bir insan nasıl bu kadar derin uyuyabilir ki?

Aradan geçen bir kaç dakika sonunda uzaktan gelen ışıkları araba motoru tamamladı. Ah, kurtarıcım gelmişti. Arabadan inip bize yaklaştığında kaşlarını çatıp yerde yatak Linda'ya baktı.

"Sende sarhoş musun?" Linda'nın kolundan tutup hiç zorlanmadan yerden kaldırdı. Kaldırımdan kalkıp arka kapıyı açtım.

"Onun kadar değilim." Hepimiz arabaya bindiğimizde motor açık olduğu için hemen sürmeye başladı.

Pek uykulu durmuyordu. Acaba tüm gece uyanık kalıp ne yapıyordu? Gözleri bir kez bile beni bulmamış olması garip gelirken şimdi de konuşmuyordu. Eve bir kaç sokak kaldığında tanıdık sokaklar güven vermeye başladı. Ve evin önünde durduğunda derin bir nefes bıraktım.

"Onu kendin taşıyabilir misin?" Gözleri bu sefer direk olarak direksiyona bakıyordu. Bir sorun vardı.

"Hayır." Aslında taşıyabilirdim ama onunla konuşmam gerekiyordu. Başını sallayıp arabadan indi ve arkada boylu boyunca uzanan Linda'yı kucağına aldı. Bende arabadan indiğimde kapıya ilerleyip çantadan anahtarı alıp kilidi açtım.

"Benim odama götürebilirsin." Yukarıyı işaret ettiğimde merdivenlere yöneldi. Vakit kaybetmeden bende arkasından gittim. Onu yatağa yatırdığında odadan çıkıyordu ki kolumla kapının önünü kapattım.

"Konuşmalıyız." Israrla benden kaçırdığı gözlerine bakıyordum. O ise yerdeki halıya bakmakla meşguldü.

"Zamanım yok." Buz gibi sesinden sonra kolumu çekip kapıdan çıktı. Bu da neydi böyle? Neden böyle davranıyordu ki? Peşinden inerken bağırdım.

"Bekle Harry!" Çoktan evden çıktığında arabasına ilerledi. Kolundan tuttuğumda kısılan vücudunu görmezden gelip yüzüne baktım.

"Yanlış bir şey mi yaptım? Seni kırdım mı?" Kolunu elimden kurtardığında gece boyunca benden kaçan gözleri ilk kez kahverengilerimle buluştu. Zümrütleri hem kızarmış hem de şişmişti.

"Ağladın mı sen?" Yüzüne dokunacağım sırada geri çekildi. Ya benden korkuyordu ya da başka bir şey vardı.

"Kapını iyice kilitle. Ben sonra yine gelirim." Başka bir şey demeden arabaya bindi ve hızla uzaklaştı. Onun sonra gelirim demesi bir kaç gün veya. Belki haftayı bulacaktı. Ve ben onu beklerken neler olduğunu düşünüp kendimi yiyecektim. Harika! Bugün hem sevinç hem de merakla doluyum.

..................................................

"Seni seviyorum Samantha"
"Seni seviyorum Niall." Bana yaklaşan dudakları şimdiden beni delirtmeye başlamıştı. Elleri yüzümü tutup-

Alarmımın sesi beni yataktan sıçratarak uyandırmaya yetmişti. Bu saate alarm kurmamıştım halbuki, diye düşünürken aklıma birinin beni arayabileceği geldi. Büyük bir hızla yataktan kalkmaya çalışırken yorgana takılıp kendimi yerde bulduğumda inleyerek ayağa kalktım. Uykuluyken birşeyler yapmaktan nefret ediyorum. Dün gece rastgele fırlattığım çantayı bulup içinden hâlâ çalmakta ısrar eden telefonumu aldım.

''Alo.'' Gözlerim arayana bakamayacak kadar uykuluydu. Esnediğimde karşıdan bir kıkırtı duyuldu.

''Seni uyandırmak istemezdim sevgilim.'' Sevgilim kelimesini duyduğumda ekrana baktım. Gizli numara yazıyordu. Pekala şimdi beni bu saatte arayıp sevgilim diyecek inşaları düşünürsek; bu arayan Niall olamazdı. Çünkü bana daha tam sevdiğini söyleyemiyorken sevgilim diyemezdi. Jensen'da olamaz, çünkü bu kelimeyi bana kullanacak hali yoktu.

''Üzgünüm. Galiba yanlış-''

''Yanlış olan tek şey beni terk etmiş olman Samantha.'' Adımı biliyor olması beni korkutmuştu. o beni biliyor ama ben onu bilmiyordum.

'''Ah, neyse ki yakında yanında olacağım sevgilim. Biraz daha sabret.'' Kendinden emin ses tonunun yerini dıt dıt diyen ses aldı.




ACIMASIZ (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin