19. Bölüm

995 117 307
                                    

Min Yoongi

~~~

Başlattığım her savaşta, ilk ben ölüyorum.

~~~

~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


~~~

Aşk.

Her ne kadar güzel, hoş bir kelime gibi görünsede, öyle değildi. Aşk bizim gördüğümüz dizilerde, şarkılarda, şiirlerde bahsettiklerinden çok daha fazlasıydı. Bir anda bulutların üzerine çıkıp, bir anda yere çakılabilirdiniz.

Bu duyguya esir alındığınızda ilk başta her şey harikaydı. Gerçekten yaşanıyor mu yoksa rüya mı görüyorum diye sorgulatıyordu kendini insana. Güneş daha parlak, renkler daha canlı, olan her olay daha az zarar vericiydi. Hayat her şeye rağmen güzel gibiydi.

Babamın düğün davetiyesini okurken yanı başımda dikilip ellerini omzuma bırakan Hoseok buna bir örnek olabilirdi. Abartısız on dakikadır davetiye ile bakışıyordum ve o da olabilecek herhangi bir kriz için yanımdan ayrılmamıştı.

Bu konuyu zaten bildiğim ve fazla umursamadığım için bu olmayacaktı tabi. En azından umursamamaya çalışıyordum. İçimdeki küçük şeytandan çıkan sesler oraya gidip bütün çocukluğumun ve gençlik yıllarımın intikamını alırcasına, ortalığı darma duman edip düğünü yarıda bırakmamı söylesede, bunu da yapmayacaktım.

Sadece akşama kadar Hoseok ile beraber oturup sohbet etmek istiyordum. Ona kitap okumak, dudaklarından çıkan her bir kelimeyi ezberlercesine suratını izlemek, nereye giderse yanında gitmek istiyordum.

Öz babamın ikinci evliliğini görmek planlarım dahilinde değildi.

"Ne düşünüyorsun?"

Konuştuğunda boğuk gelen sesine odaklanıp, yüzümü ona çevirmiştim hemen. Ayakta durmasını istemediğim için kolundan çekiştirip yanıma oturmasını sağladım. Kırmızı dudakları aşağı doğru sarkmış ve gergin görünüyordu.

Onu bu tür durumlara bir şekilde bulaştırdığım için üzülüyordum. Daha iyisini hak ediyordu.

"Bir sürü şey."

Yönünü tamamen bana çevirerek elimdeki kağıt parçasını alıp arkasına bıraktı. Dün akşam beni yalnız bırakmadığı için ona hala minnettardım. Aynı evde, farklı odalarda uyumuştuk fakat bu bile benim kendimi daha güvende hissetmem açısından yardımcı olmuştu.

Sanki varlığı bile bana güç veriyor gibiydi. Yakınımda bir yerlerde olması, içimdeki bütün kötülükleri silip süpürebiliyordu.

"Ama sen hepsinden üstün geliyorsun."

Söylediğim şeye kendimle şaşırmam bir kenara, ondan küçük bir gülümseme kazanmıştım. Şekilli dudakları yukarı doğru kıvrılırken, elini oturduğum yerin yanına koyarak bana biraz daha yaklaştı. Hareket edemiyordum o anki hissettiğim heyecandan dolayı.

save me//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin