12. Bölüm

871 114 125
                                    

Min Yoongi;

~~~

Pencere açık ama nefes alamıyormuşsun gibi bir his.

~~~

~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


~~~

"Yumurta mı?"

Karşımdaki komik görünümlü adamın aksine, bakışlarım düz bir hal almış ve az önceye nazaran gülümsemeyi azaltmıştım.

Aniden üzerime uyku bastırmıştı sanki, normal karşılamam gerekti. Dün babamla aramızda geçen saçma konuşmadan sonra Hoseok'un hırkası ya da kokusu bile uyumama yardımcı olamamıştı.

Her zamanki klasik döngü şimdi yine kendini tekrarlamış, kalp atışlarım hızlanmıştı ama bunu kesinlikle belli etmedim. Gözünde her şeyin normal hatta eskisinden bile daha iyi gözükmesini istiyordum.

"Evet, kahvaltı yapmak için yumurtaya ihtiyacı varmış. Benim evimdekileri beğenmediği için benden buraya gelmemi rica etti."

Hoseok ise bana her zamanki gülümsemelerinden ziyade tuhaf bakışlar atmaya başlamıştı. Doğalı fazla olmayan güneşin görevini paylaşıyor gibi görünüyordu buradan bakınca. Yüzü ışık saçıyordu ve ben onun karşısında kendimi aciz ve savunmasız hissediyordum. Beni okuyordu çünkü bakışları.

Bundan kaynaklanıyordu sanırım kendimi güçlü gösterme çabalarım.

"Sende hemen kabul ettin?"

Dediğim gibi, anksiyete hastası biri için -özellikle de ağır derece ise- bu tarz normal bir konuşmanın bile fiziksel olarak çok fazla olumsuz etkisi olurdu. Yirmi dört saat süregelen kaygı ve gerginlik hissi bir yana, şuan şiddetle hissettiğim baş ağrısı, el titremeleri, nefes düzeni ve kalp atış bozuklukları tamamen ayrı bir boyuttu.

Bunların hiçbirini ona göstermemek için uğraşıp gülümsemeye çalışmam ise içimi daha kötü bir hisle doldurmaya yetiyordu.

"Evet, benimle epey konuştu. Belli etmiyor ama bayağı üzgün bence."

Beni baştan aşağı incelerken omzunu kapıya yasladı yavaşça. Dudakları hala yüzünün iki kenarına düşüktü, aklında tamamen başka bir şey vardı.

"Sen nasılsın peki?"

Yüzümdeki gülümseme iyice yok olduğu sırada gözlerimi kaçırdım. Beni anladığını biliyordum, her hareketimin, her mimiğimin arkasında farklı bir anlam vardı. Onun bunları çözememesi gerekiyordu ama yapıyordu bir şekilde. Nasıl olduğunu bilmiyordum fakat yapabiliyordu.

"İyiyim, hatta mükemmelim bile diyebilirim. Yumurtaları verecek misin?"

Göz devirerek doğruldu, içeri girerken birkaç mırıltı çıkarmıştı ama ne dediğini tam olarak anlayamadım.

save me//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin