8. Bölüm

978 133 131
                                    

Min Yoongi;

~~~

Gün söner, yıldızlar yanar gecelerden...

~~~

~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~

Benim hep en büyük mutluluğum kaçmak olmuştu. Yıllar boyunca, önce sabahtan kaçardım, sonra geceden. Tüm acılardan, tüm mutluluklardan ve bunları bana yaşatabilecek tüm insanlardan.

Her gece sessizce ölür, ertesi sabah isteksizce tekrar hayata dönerdim ve bundan kimsenin haberi olmazdı.

Bir insana baktığım zaman, onun hislerini görürdüm. Kendi içinde ne yaşadığını bilemezdim belki ama bana ne yaşatabileceğini tahmin ederdim. Çünkü insanlar gözlerindeki duyguları mutlaka hayatının bir kısmına yansıtırdı. Eğer birine baktığınızda ondan negatif ve nefret aurası alıyorsanız, o kişi sizi ne kadar severse sevsin, üzgün ya da çok sinirli bir anında bunu size de aktarırdı.

Hayatım boyunca gözlerindeki bakışı anlamlandıramadığım tek kişi, hala burnumda sabit kalan kokunun sahibiydi. Orada, yarısı eskimiş ve yağmurdan dolayı yıpranmış tahta çitlere yaslı şekilde ne zamandır oturduğunu merak ettim.

Yüzü benden tarafa bile dönük değildi ama ben ay ışığı altında parlayan gözlerini ve belirgin elmacık kemiklerini buradan rahatça görebiliyordum.

Ayrıca bu koku, gerçekten tuhaf bir kokuydu. Lavanta ağırlıklıydı, buna zaten aşinaydım çünkü annemin en sevdiği çiçekti eskiden. Ama bununla özdeşleşen bir koku daha vardı. Her insanın sahip olduğu kendi öz kokusu gibi.

Ve bu sinir bozucu diye tanımladığım şey, geçen gece yanıma geldiğinde titrememi kesen, beni birden sakinleştiren kokunun da ta kendisiydi. Şimdi de işe yarayıp yaramayacağı konusunda bir fikrim yoktu ama denemek istiyordum.

Terliklerimi yavaşça giyerek dışarı çıktığımda beni fark etmedi. En az kendim kadar ölü topraklara basarak, bulunduğu yere kadar ilerledim. Adım seslerimi duymuş, en azından gölgemden geldiğimi fark etmiş olmalıydı ama tepki vermedi. Zaten bana herhangi bir soru sorsa cevap verebilecek kadar iyi hissetmiyordum bu yüzden bundan faydalandım. Bende kendi tarafıma oturup sırtımı çite yasladım. Ayrı yönlere olsa da ikimiz de gökyüzüne bakıyorduk. Uzaktan bakan biri bizi sırt sırta oturuyor olarak görebilirdi ama ben onun biraz daha solunda kalıyordum.

Cidden, bu nasıl mümkün olabiliyordu bilmiyorum ama şuan daha rahat nefes alabiliyordum. Bahçesinden en az on farklı çiçek kokusu geliyordu ama ben sadece onun kendi kokusunu alabiliyordum sanki.

Bunu anlatmak benim gibi, içtiği ilaçlar yüzünden sürekli nefes darlığı çeken biri için zordu ama kısaca tanımlayabilirdim.

Umut.

Kokusunu herhangi bir kelimeyle bağdaştırırsam eğer, bu umut olurdu. Tamam ama umudun kokusu olur muydu hiç? Bunu düşünmem bile çok saçmaydı ama evet, ondan aldığım bu koku umudun kokusuydu.

save me//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin